28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Refik Hariri’yi öldüren münafık ABD

Bessam Abu Abdullah

Bessam Abu Abdullah

Gazete Yazarı

A+ A-

Kısa bir müddet önce, sünyanın birçok ülkesinde ticari ve siyasi faaliyetleri olan Suriyeli maruf işadamı ve siyasetçi Ümran Ethem’in ‘Amerikan Tarzı Münafıklık’ unvanıyla bir kitabı yayınlandı. Uluslararası münasebetleri kuvvetli olan Ethem’in kitabında ortaya attığı en dikkat çekici konu eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesiyle ilgili olan iddiasıdır. Ethem, Lübnan eski Başbakanı Hariri’nin ölümünden ABD ve İsrail’in direkt sorumlu olduğunu söylüyor. Konu ile ilgili elinde ciddi belge ve itirafların olduğunu yazan Ethem bu dosyayı BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası ceza mahkemelerine sunmaya hazır olduğunu ifade ediyor.

Ümran Ethem’in iddialarına gösterdiği en önemli haber kaynağı CIA’nın bir zamanlar en yetkili personelinden olan John Perkins. “Bir ekonomik tetikçin itirafları” kitabının da yazarı olan Perkin’s genç yaşta CIA tarafından özellikle ekonomik casusluk sahasında istihdam edilmiş. Şu an emekli olan Perkins görevdeyken Ümran Ethem’e Refik Hariri’nin sır ölümü ile ilgili detaylı bilgi veriyor.

URANYUM FÜZESİ

“Refik Hariri’nin içinde olduğu seyir halindeki konvoyu hedef alan zenginleştirilmiş uranyum ihtiva eden küçük füze Akdeniz’den fırlatıldı. Öncesinde Hariri’nin özel aracı ve konvoyunda mevcut olan tüm elektronik uyarı sistemleri saf dışı bırakıldı. Bu sistemi devre dışı bırakabilecek elektronik imkan sadece o sistemi satan ve işleten ABD ve İsrail tarafından devre dışı bırakılabilirdi. Konvoy yürüyen tabut misali korumasız ve çıplak kaldı. Uranyum ihtiva eden füzenin yarattığı derin çukur, zırhlı araçların tereyağı gibi erimesi, içindekilerin kömürleşmesi ve füzenin patladığı noktanın etrafındaki binaların vakumlanarak çökmesi füzenin küçük bir atom bombası etkisinde olmasındandır.

Bu füzeler sadece ABD, İsrail ve Almanya’nın envanterinde mevcuttur. Konvoyun güvenliğinden sorumlu olan Visam Hasan satın alındı. ‘Sıfır Saat’ yani füzenin fırlatılacağı zamandan haberdardı. Konvoyun güzergâhlarını ve meclis çıkışında Refik Hariri’nin normal güzergâh yerine Beyrut-Kraytım mahallesindeki ikametgâhına ara sokaklardan deniz yolundan dönülmesi emrini verdi. Bu bilgi Visam Hasan tarafından bize aktarıldı. Konvoyun geçeceği yeni güzergâha talebimiz üzerine Visam Hasan güvendiği işbirlikçilerini yerleştirdi. Visam Hasan meclis çıkışında güvenliği taşıyan araca bir makul gerekçe göstererek binmedi. Katliamdan sonra bu şahıs Lübnan Bilgi İşlem İstihbaratı tarafından sorgulandı. Kısa bir müddet sonra Beyrut’ta aracına konulan patlayıcı ile öldürüldü. “ demiş.

İSRAİL KAYIT ALTINA ALDI

Perkins ayrıca uydudan füzenin konvoy ve çevrede yarattığı tahribatın fotoğraflarının çekildiğini, Lübnan sahiline yakın bir noktada konuşlanan bir İsrail helikopterinin olayların seyrini kayıt altına aldığını ve haberleşmeyi sağladığını anlatmış. Katliamın ardından Lübnan hükümetinin talebi olan uluslararası bir tahkik komisyonunun kurulması ve olay yeri inceleme sorumluluğunu üstlenmesi talebi ABD tarafından kabul edilmemişti. ABD kendi inisiyatifinde olan Alman Detlef Milis başkanlığında bir tahkikat komisyonu tayin eder. Milis ilk lahzadan itibaren olayları araştırmak yerine ABD ve şürekâsının itham ettiği Suriye’yi olayla ilişkilendirmek için özel bir çaba içine girdi. Lübnan’da öfkenin tavan yaptığı bir zaman diliminde mezhepsel fitneyi körüklemek için söylem ve eylemleriyle katkıda bulundu. Henüz çalışmasının ilk gününden itibaren ‘Sünni’ Hariri’nin ölümünden ‘Şii’ Lübnan Hizbullah’ın sorumlu olabileceğini iddia etti.

UYDU FOTOĞRAFLARI YOK

Uluslararası Ceza mahkemesi üyesi İsveçli Hakim Baustrom, ABD ve İsrail’den talep edilen uydu fotoğrafların mahkemeye verilmediğini, ABD’nin kendilerine ilettiği yazıda; “Hariri’nin maruz kaldığı elim saldırı esnasında teknik bir arızanın hasıl olduğu ve bu sebeple o günün uydu fotoğraflarının mevcut olmadığı” yönünde bir ifadenin ulaştığını söylemiştir.

Refik Hariri’nin neden öldürüldüğü ve ölümünden nasıl bir fayda sağlanmak istendiği hakkında Mayıs 2014’e kadar CIA’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika yetkilisi olan David Wain’i tekrar okuyalım;

“Hariri ABD ve İsrail’in memuru ve işbirlikçisi olmak istemiyordu. Batı ve Doğu arasında dostane ilişkiler için bir köprü ve köşe taşı olmayı tercih etmişti. Arap milli tarihine ve mücadelesine saygılıydı. Lübnan ve bölgede arzulanan mezhep çatışmaları önünde ciddi bir engeldi. Lübnan’ın karasal ve denizdeki haklarından taviz vermiyordu. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin Lübnan’ın çıkarları için çıkartılması taraftarıydı. Bu husus Lübnan denizi açıklarında petrol ve gaz tamahı olan İsrail’i çok rahatsız ediyordu. Suriye ve Hizbullah ile diyaloğun korunmasından yanaydı. Hariri’nin öldürülmesi kararı oğul Bush, Ariel Sharon, Condelizza Rice ve Dick Cheney tarafından alındı. Lübnan’da öldürülmesi ve işi Suriye ve Hizbullah’ın sırtına atılması amaçlandı. Böylece bir taşla birkaç kuş avlanılacaktı. Suriye’nin Lübnan’dan çıkarılması ve Şii Hizbullah ile Sünni parti ve askeri milis grupların iç savaşı planlandı. Bazı konularda başarılı ama Lübnan’da iç savaş senaryosunda başarısız olundu. Bu sebeple bu kargaşa esnasında İsrail Hizbullah’a saldırarak (Temmuz 2006) hem iç hem de dış saldırılarla Irak’tan sonra Lübnan, Suriye ve Filistin’in yok edilmesi hedeflendi.”

13 sene sonra zuhur eden bu hakikatler ışığında Hariri dosyası yeniden açılmalı ve gerçek suçlular cezalandırılmalıdır. Ama ve lakin hukuk, adalet ve demokrasiyi maske olarak kullanan Made in Amerika münafıklığı devreye girecek ve böyle bir adım engellenecektir. Bu yalın gerçeklere rağmen, Türkiye ve bölgede halen birilerinin “Made in Amerika” münafıklığının müttefikliğine, dostluğuna ve verdiği sözlere itimat edip ısrarla inanmak isteyen mahalli münafıkların mevcut olmasıdır.

Tercüme: Mehmet Yuva