Erdoğan’ın kaderi Mavi Marmara’da döndü
AKP’nin ilk zamanları.
Laiklikle Batıcılığı eşit gören aydınlarımız şaşkın.
Batılı medya: Erdoğan’ı yazıyor. Sadece övgü.
Batılı hükümetler: Erdoğan’ı ağırlamak için kuyruğa girdiler.
Batılı aydınlar: Kurdukları Türkiye denklemi kahredici!
Söylediklerinin özeti: İlerici Erdoğan! Gerici Atatürk!
Onlara göre istikamet: Türkiye ileri demokrasiye gidiyor!
***
Batıcı aydınlarımızın anlamakta direndiği bir iklimdi bu.
Batı dünyası öyle bir pozisyon aldı ki:
Cumhuriyetin kurumları bir bir tasfiye edildi.
Dediler: Demokrasinin önü açılıyor.
Cumhuriyetin aydınları Ergenekonda zindanlara atıldı.
Arkasında durdular. İçindeydiler hatta.
2500 sayfalık iddianamelerin tek satırı tercüme edilmemiş.
Alkışladılar.
Yıllarca Gladyo’yla mücadele edenleri Gladyo ilan ettiler.
Hep titiz oldular: Kendi ulus devletleri için.
Konu Türkiye’nin ulus devleti olunca: Atılacak safra muamelesi yaptılar.
***
2000’lerin ortaları.
AKP Türkiyesi Ortadoğu’nun artık yeni “ağabeyi”.
Demokrasi taşıyıcısı!
Üç ayak üzerine inşa edilmiş bir modeldir.
Biraz demokrasi!
Biraz İslam!
Çokça da Batıcılık!
“Ilımlı İslam” dediler adına.
***
AKP’nin önüne konulan proje belliydi: Yeni Osmanlılık.
Eski Osmanlı coğrafyası sanki onlara bırakılmış gibiydi.
Yeri geldi, İsrail’e üst perdeden konuştular.
Tuhaftır: Tel Aviv fazla itiraz etmedi.
İran’a yol tayin ettiler! (Nükleer atık anlaşması).
Tahran’ın sıkıştığı dönemdi. Uymak zorunda kaldı.
Suudiler ve Körfez: İran karşısında yeni “koruma” bulmuşlardı.
Bizimkilerin başı döndü.
Olanları kendi kudretlerinin sonucu sandılar.
***
Oysa ortada bir proje vardı.
Şimdi yazacaklarımın patenti bana ait değil.
İslamcı mahfillerde zaman zaman dillendirilir.
Ali Bulaç da birkaç kez köşesine ödünç aldı.
***
Özeti şöyle.
Bir: Ortadoğu iki kutuplu. Bir ucu İsrail, diğeri İran.
İki: Bu kutuplaşmadan “çözüm” çıkmıyor. Sürekli gerilim üretiyor.
Üç: Ortadoğu böyle gitmez. Yeni bir nizam gerekli.
Dört: İsrail ve İran bir adım geri çekilmeli. Türkiye iki adım ileri çıkarılmalı.
Beş. Filistin sorunu: Çözülmeli. Ama İsrail’in varlığının güvencesi temelinde.
Arap ülkeleri: Belli oranda demokratikleşmeli.
Monarşiler: Kendilerine çeki düzen vermeli.
Böylece: Sürdürülebilir bir Ortadoğu düzeni kurulacaktı.
Ayrıca ve önemlisi: Bölge Batıdan kopmayacaktı.
Bizlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” dedikleri yani.
***
Proje: AKP açısından 2010 Mayısına kadar sorunsuz uygulandı.
Kırılmanın tarihi: Mavi Marmara.
Erdoğan’ın hatası: İsrail’e din temelinde hamle yaptı.
Oysa: İsrail karşısındaki ruhsatı “insan hakları”yla sınırlıydı.
Din ve mezhebi İran’a karşı kullanacaktı.
Erdoğan şaşırdı, İsrail’i hedefledi.
***
Fethullah Gülen, Batı’da çatılan kaşları erken gördü.
Tepkileri umursamadan bilinen çıkışını yaptı.
Erdoğan’la kendini ayırdı hemen.
Verdiği mesaj: Ben uyumluyum. İsrail’in dokunulmazlığını tanıyorum.
***
Sonrasında Erdoğan-Batı makası sürekli açıldı.
Erdoğan: Arap Baharı’nı bir İhvan Baharı olarak okudu.
Bir tür Sünni enternasyonali hayalini kurdu.
Suriye’de Erdoğan’ın yolu daha da çatallaştı.
Batının itirazı: Esad’ın yıkılmasına değil.
Silahlı ayaklanmaya da karşı çıkmıyorlar: Ortak proje çünkü.
Fark: Erdoğan, radikal İslamcıları tercih etmişti.
Batılı medyanın deyimiyle: Cihadcıları.
***
Batının iki kırmızı çizgisi vardı.
Bir: İsrail’in burnunun dibinde.
İki: Akdeniz çanağında El Kaide’ye, Selefilere yol verilemezdi.
Erdoğan, Batının çizgilerini aşmıştı.
***
Erdoğan’ın “iç” durumu da değişti.
Haziran hareketi: Yönetme meşruiyetini parçaladı.
Üstelik: Erdoğan daha da sertleşecek gibi.
Soru: Meydanlar buna razı olacak mı?
Geldiğimiz noktada Batı aynasında Erdoğan’ın durumu.
Batılı medya: Övgü çağını kapattı. Artık sadece itham ediyor.
Seymour Hersh ve Robert Fisk’in yazıları önemli.
ABD’yi savaşa çekmek için kimyasal kumpasla suçlanıyor.
Batılı devletler: Erdoğan’ı tercih olmaktan çıkardılar.
***
Son söz: Batı Türkiye’de oyun kurmakta zorlanıyor.
Erdoğan’a seçenek arıyor. Fakat bulamıyor.