26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan’ın kaderi Mavi Marmara’da döndü

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

AKP’nin ilk zamanları.

Laiklikle Batıcılığı eşit gören aydınlarımız şaşkın.

Batılı medya: Erdoğan’ı yazıyor. Sadece övgü.

Batılı hükümetler: Erdoğan’ı ağırlamak için kuyruğa girdiler.

Batılı aydınlar: Kurdukları Türkiye denklemi kahredici!

Söylediklerinin özeti: İlerici Erdoğan! Gerici Atatürk!

Onlara göre istikamet: Türkiye ileri demokrasiye gidiyor!

***

Batıcı aydınlarımızın anlamakta direndiği bir iklimdi bu.

Batı dünyası öyle bir pozisyon aldı ki:

Cumhuriyetin kurumları bir bir tasfiye edildi.

Dediler: Demokrasinin önü açılıyor.

Cumhuriyetin aydınları Ergenekonda zindanlara atıldı.

Arkasında durdular. İçindeydiler hatta.

2500 sayfalık iddianamelerin tek satırı tercüme edilmemiş.

Alkışladılar.

Yıllarca Gladyo’yla mücadele edenleri Gladyo ilan ettiler.

Hep titiz oldular: Kendi ulus devletleri için.

Konu Türkiye’nin ulus devleti olunca: Atılacak safra muamelesi yaptılar.

***

2000’lerin ortaları.

AKP Türkiyesi Ortadoğu’nun artık yeni “ağabeyi”.

Demokrasi taşıyıcısı!

Üç ayak üzerine inşa edilmiş bir modeldir.

Biraz demokrasi!

Biraz İslam!

Çokça da Batıcılık!

“Ilımlı İslam” dediler adına.

***

AKP’nin önüne konulan proje belliydi: Yeni Osmanlılık.

Eski Osmanlı coğrafyası sanki onlara bırakılmış gibiydi.

Yeri geldi, İsrail’e üst perdeden konuştular.

Tuhaftır: Tel Aviv fazla itiraz etmedi.

İran’a yol tayin ettiler! (Nükleer atık anlaşması).

Tahran’ın sıkıştığı dönemdi. Uymak zorunda kaldı.

Suudiler ve Körfez: İran karşısında yeni “koruma” bulmuşlardı.

Bizimkilerin başı döndü.

Olanları kendi kudretlerinin sonucu sandılar.

***

Oysa ortada bir proje vardı.

Şimdi yazacaklarımın patenti bana ait değil.

İslamcı mahfillerde zaman zaman dillendirilir.

Ali Bulaç da birkaç kez köşesine ödünç aldı.

***

Özeti şöyle.

Bir: Ortadoğu iki kutuplu. Bir ucu İsrail, diğeri İran.

İki: Bu kutuplaşmadan “çözüm” çıkmıyor. Sürekli gerilim üretiyor.

Üç: Ortadoğu böyle gitmez. Yeni bir nizam gerekli.

Dört: İsrail ve İran bir adım geri çekilmeli. Türkiye iki adım ileri çıkarılmalı.

Beş. Filistin sorunu: Çözülmeli. Ama İsrail’in varlığının güvencesi temelinde.

Arap ülkeleri: Belli oranda demokratikleşmeli.

Monarşiler: Kendilerine çeki düzen vermeli.

Böylece: Sürdürülebilir bir Ortadoğu düzeni kurulacaktı.

Ayrıca ve önemlisi: Bölge Batıdan kopmayacaktı.

Bizlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” dedikleri yani.

***

Proje: AKP açısından 2010 Mayısına kadar sorunsuz uygulandı.

Kırılmanın tarihi: Mavi Marmara.

Erdoğan’ın hatası: İsrail’e din temelinde hamle yaptı.

Oysa: İsrail karşısındaki ruhsatı “insan hakları”yla sınırlıydı.

Din ve mezhebi İran’a karşı kullanacaktı.

Erdoğan şaşırdı, İsrail’i hedefledi.

***

Fethullah Gülen, Batı’da çatılan kaşları erken gördü.

Tepkileri umursamadan bilinen çıkışını yaptı.

Erdoğan’la kendini ayırdı hemen.

Verdiği mesaj: Ben uyumluyum. İsrail’in dokunulmazlığını tanıyorum.

***

Sonrasında Erdoğan-Batı makası sürekli açıldı.

Erdoğan: Arap Baharı’nı bir İhvan Baharı olarak okudu.

Bir tür Sünni enternasyonali hayalini kurdu.

Suriye’de Erdoğan’ın yolu daha da çatallaştı.

Batının itirazı: Esad’ın yıkılmasına değil.

Silahlı ayaklanmaya da karşı çıkmıyorlar: Ortak proje çünkü.

Fark: Erdoğan, radikal İslamcıları tercih etmişti.

Batılı medyanın deyimiyle: Cihadcıları.

***

Batının iki kırmızı çizgisi vardı.

Bir: İsrail’in burnunun dibinde.

İki: Akdeniz çanağında El Kaide’ye, Selefilere yol verilemezdi.

Erdoğan, Batının çizgilerini aşmıştı.

***

Erdoğan’ın “iç” durumu da değişti.

Haziran hareketi: Yönetme meşruiyetini parçaladı.

Üstelik: Erdoğan daha da sertleşecek gibi.

Soru: Meydanlar buna razı olacak mı?

Geldiğimiz noktada Batı aynasında Erdoğan’ın durumu.

Batılı medya: Övgü çağını kapattı. Artık sadece itham ediyor.

Seymour Hersh ve Robert Fisk’in yazıları önemli.

ABD’yi savaşa çekmek için kimyasal kumpasla suçlanıyor.

Batılı devletler: Erdoğan’ı tercih olmaktan çıkardılar.

***

Son söz: Batı Türkiye’de oyun kurmakta zorlanıyor.

Erdoğan’a seçenek arıyor. Fakat bulamıyor.