16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

25 Eylül Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

25 Eylül Medyanın Halleri
A+ A-

HALKIMIZ LGBTİQ+ DAYATMASINA ‘HAYIR’ DEDİ!

SEFA SAYGILI / AKİT

Fatih Saraçhane Meydanı’nı hıncahınç dolduran on binlerle, LGBTİQ+ dayatmasını ve arkasındaki şer güçleri protesto ettik. Konuşmacılardan biri de bendim ve milletimizin coşkusunu bizzat yaşadım.

Ailesine, çocuklarına sahip çıkan halkımız meydanlara indi. Çocuğunu ve bayrağını alan, yağmur altında yolları ve meydanları doldurdu. Halkımız sapkın uygulamalara, İstanbul Sözleşmesi’ne ve türevi 6284 sayılı yasaya, feminist ve LGBTİQ+ bireylerinin cinsel özgürlüğünü sınırsız güvence altına alan, fuhşu suç olmaktan çıkaran ceza yasasına “Hayır!” dedi.

Milli irade toplantısında yüzlerce STK mensubunun Sayın Cumhurbaşkanı’mızın huzurunda İstanbul Sözleşmesi’ni protesto etmesi üzerine hakkı ve hakikati gözeten Cumhurbaşkanı’mız güçlü iradesiyle fethin sembolü İstanbul üzerindeki kara lekeyi kaldırarak İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmişti. Feministlerin ve LGBTİQ+ bireylerinin manifestosu olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshi azgın azınlık ve içimizdeki gafillerin muhalefeti ile karşılaşmasına rağmen geri adım atılmamıştır. Halen yargı süreci devam etmektedir. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nin yasası olan 6284 sayılı kanun ise en sert biçimde uygulanmaya devam etmektedir. Aynı şekilde ETCEP/TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ eğitimi ve uygulamaları ile aile içi şiddet büroları hız kesmeksizin faaliyette bulunmaktadırlar. Feminist politikalar ve yasalar devam ettiği müddetçe ailenin tahribi ile şiddetin önü alınamayacaktır.

MOLLA REJİMİNİN SONU MU?

MURAT ÖZER / AKŞAM

İran'da 22 yaşındaki Mahsa Amini isimli bir genç kızın ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü karakolda yaşamını yitirmesi üzerine başlayan protestolar giderek büyüyor. Ülkenin tüm şehirleri kısa bir sürede yangın yerine döndü. Batı basınının hararetle servis ettiği haberlere bakılacak olursa, Hamaney rejimi son günlerini yaşıyor. Peki, gerçek böyle mi?

İran'da 1979 devriminden bu yana rejimin baskıcı politikalarına karşı zaman zaman kitlesel gösteriler oldu. Hatta bazıları bugün yapılanlardan çok daha büyük ve şiddetliydi. Özellikle 2009'da Hamaney'in desteklediği Ahmedinejad'ın seçimleri kazanmasından sonra başlayan protestolar yakın tarihteki en büyük eylemlerdi. Fakat eylemlere öncülük eden eski başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musavi ile Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi'nin ev hapsine alınması ve devrim muhafızlarının çok sayıda protestocuyu öldürmesi sonrası "yeşil devrim" hayali son buldu.(…)

Asıl sorun, elindeki petrol ve doğalgaz sayesinde dünyanın en müreffeh ülkelerinden birisi olması gereken İran'da halkın tam bir sefalet içinde yaşaması. Petrol gelirleri 10 yıl içinde 120 Milyar dolardan 25 Milyar dolara geriledi. Üstelik bu paranın önemli bir kısmı Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan'daki operasyonlara harcanıyor. Molla rejimi ideolojisini yayabilmek için bu ülkelerdeki diktatörlere ya da bağnaz/kanlı örgütlere para yağdırıyor.

Rejim, halkın üzerinde tahakküm kurabilmek için İsrail ve ABD'nin kendilerine düşmanlık ettiğini, bu yüzden milislere büyük harcama yaptığını savunuyor. Halk rejimin bu yaklaşımından o kadar bezmiş durumda ki, 2009 protestolarında Filistin karşıtı sloganlar dahi duyulmuştu.

‘TABİİ Kİ BAŞKAN OLMAK İSTİYORUM!’

ALİ SAYDAM / YENİŞAFAK

Almanya’nın en etkili haftalık dergilerinden Stern (Yıldız), 22 Eylül tarihli nüshasında tam 3,5 sayfasını Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılmış bir röportaja ayırmış. Jonas Breng imzasıyla yayınlanan söyleşinin fotoğraflarıyla ilgili imza yerinde de Murat Bey diye bir isim bulunuyor…

İbret-i âlem için bu röportajın Türkçeye çevrilip bizce tamamının medyamızda yayınlanmasında yarar var. Bu şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Batı’ya nasıl konuştuğu ve amacının ne olduğu çok daha net bir şekilde anlaşılabilir…

Almanya’nın Focus dergisine bir zamanlar “Türkiye’de mal ve can güvenliği yok!” diye beyanat veren Kılıçdaroğlu, benzer ifadeleri Erdoğan düşmanlığı konusunda Batı’ya şirin gözükme yolunda bu kez Stern röportajında dile getirmiş…

Girişte tam sayfa yayınlanan fotoğrafının üzerine düşürülmüş başlık ise şöyle: “Tabii ki Başkan olmak istiyorum!” CHP Genel Başkanı Alman dergisine Türkiye’de sık sık rastladığımız gibi lafı dolaştırmamış. Adaylığını açık seçik, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ilan etmiş… Her ne kadar 6’lı masanın takdiri falan gibi alt söylemleri de araya sıkıştırmaya çalışsa da, niyet ve kararını tüm Batı dünyasına ilan etmiş…

Kılıçdaroğlu, önümüzdeki günlerde tarih okumasından biraz anlayan herkesin ‘bir tür icazet alma seyahati” diye yorumlayacakları, ABD seyahatinde de, bu kararlığını dile getirecektir büyük olasılıkla…

İLKOKULLARDA ÜCRETSİZ YEMEK KONUSU

MEHMET TEZ / MİLLİYET

İngiltere’de ailenin temel direği nedir derseniz, benim görüp anladığım ve yaşadığım kadarıyla ailenin temeli okuldur. Devlet okulları laik. Burada her dinden, etnik kesimden çocuk eğitim alabiliyor. Özel okulların büyük kısmında Hıristiyan din eğitimi var. Okul olmasa her türlü sistem çöker anlayacağınız. Bizdeki gibi ne anneanne, babaanne var çocuklara bakacak ne de eş dost akraba, teyze, yenge.

Bakıcı tutmak, kreş falan o kadar pahalı ki öyle yapacağına evde otur, sıfır lira kazan, çocuğuna bak, gene kârdasın.

Bırakın orta gelirliyi, üst düzey gelir grubunda olanlar dahi hafta bir iki gün o da birkaç saatliğine ancak bakıcı tutabiliyor, baş başa bir yere gitmek için. Kimsede bizim memleketteki gibi yatılı dadılar gelsin ben hayatımı yaşamaya devam edeyim gibi bir durum yok.

Yani çocuklar okula gitmezse, okulda karınları doymazsa Birleşik Krallık diye bir şey kalmaz. Bu yüzden okullarda yemek önemli. Britanya’da Kovid döneminde okullar uzun süre kapalı kalıp da çocuklar evde oturmaya başlayınca kriz çıktı. Bir, evdeki çocuklarla nasıl başa çıkacağız? İki, çocuklar ne yiyecek ne içecek? (…)

İngiltere’yi bir kenara bırakalım. Peki, bizde ücretsiz okul yemeği uygulaması neden yok? Bizde neden kantin ihaleciliği var da kamunun çocukları ücretsiz besleme girişimi yok? Bizim çocuklarımıza her gün yemek çıkaracak paramız mı yok sizce? Buna inanıyor musunuz? Nelere nelere bütçe bulunuyor…

Gelir düzeyi bizden çok daha yüksek olan Britanyalı eğer okullarda ücretsiz yemek olmadan sistemi yürütemiyorsa, biz nasıl yürütelim?

İran Almanya Kemal Kılıçdaroğlu İngiltere LGBT DAYATMASI saraçhane meydanı moller rejimi