27 Temmuz 2024 Cumartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ankara, ABD’nin dayattığı rolü kabul eder mi?

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD ile Türkiye ilişkilerinde her iki ülkenin başkentindeki resmi açıklamalara göre olumlu bir gelişme olduğu değerlendiriliyor. Türkiye’nin önce Finlandiya, ardından İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasından sonra ABD Kongresi’nde F 16’lar için vize verilmesi ilişkilerdeki “yeni” sürecin başlangıcı olarak gösteriliyor. Basında, Hükümet’in “yeni sayfa” hevesine ilişkin her gün ayrı bir habere rastlanıyor. Washington’da geçen hafta düzenlenen Amerikan-Türk Konferansı ve önceki gün ABD Ticaret Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen ve Türkiye’nin 16 yıl sonra yeniden ev sahipliği yaptığı İstanbul’daki Trade Winds Europe/Eurasia forumu ile ilgili haberlerde de aynı propagandanın hakim olduğu görülüyor. Forum’da konuşan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Hükümet’in yaklaşımını “Türkiye-ABD ilişkileri daha ileriye taşınacak!” sözleriyle açıklıyor.

ABD’DEKİ HAVA FARKLI

Fakat, aynı yaklaşımın ABD tarafında olmaması dikkat çekiyor. ABD’li yetkililerin açıklamalarında iki ülke arasındaki ilişkiler hakkında daha mesafeli bir dil kullanılıyor. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake’in İstanbul’daki Forum konuşması buna örnek gösterilebilir. Yakın bir zamanda ABD envanterinde bulunan tüm top mermilerinin yaklaşık üçte birinin Türk menşeli olacağını hatırlatan Flake’e göre, ABD Kongresi’nin Türkiye’ye 23 milyar dolarlık F-16 satışına onay vermesi, Türkiye-NATO ilişkilerinde “birlikte çalışabilirliği” göstermiş.

Yani, Ankara’nın iki ülke ilişkilerinde “bahar havası” propagandasına ve beklentisine karşın, ABD tarafının değerlendirmesine göre varılan aşama, ancak “birlikte çalışılabilirlik” noktasına gelinebilmesi.

Flake’in açıklamasını şöyle tefsir etmek mümkün: “Daha durun bakalım, önce ‘bizimle birlikte çalışabilecek’ olduğunuzu gösterdiniz. Şimdi sonraki aşamalara geçebiliriz.”

Peki sonraki aşamalarda ne var?

Bu köşede birkaç defa yer verdiğimiz adı belirtilmeyen ABD yetkililerinin açıklamalarından (AA, 5 Mart 2024) ve genel olarak Washington’un bölge politikalarından biliyoruz. Washington, Ankara’ya şunu diyor: “Sıcak para mı istiyorsunuz? O zaman İran, Rusya ve Çin’e karşı bizimle birlikte çalışacaksınız!”

STRATEJİK ROTA DEĞİŞİKLİĞİ

Görüldüğü gibi, ABD açıkça Türkiye’nin menfaatlerine aykırı bir stratejiyi dayatmaktadır. Soru şudur: Türkiye’nin menfaatlerine aykırı olan ABD’nin dayattığı bu stratejiyi Ankara’nın kabul etmesi mümkün mü? Türkiye’de, ABD ile en paralel siyasetleri izleyen iktidarlar döneminde bile Washington’un bu yöndeki beklentisi tam olarak hayata geçirilemedi. Şimdi ise bunun için koşullar daha elverişsiz. Her ne kadar Ukrayna konusunda Atlantik’e daha yakın siyasetler izlese de Ankara’nın, Rusya’ya karşı toptan bir siyaset değişikliğine gitmesinin koşulları yoktur. Başka hiçbir şey olmasa bile, iki ülke arasında enerji alanındaki işbirliği buna izin vermez.

Aynı şekilde Türkiye’nin İran’a karşı ABD’nin istediği şekilde konumlanmasının da koşulları bulunmuyor. Evet Türkiye ve İran arasında Suriye, Irak ve Kafkasya sahalarında belli ölçülerde rekabet devam ediyor. Ama iki ülkenin yönetiminde de ülkeleri arasında kalıcı hasara yol açacak bir siyasetten kaçınma refleksi belki de her zamankinden daha güçlü durumda. Dahası ABD’nin dünya genelinde gerilemesi ve Batı Asya’daki mevzilerini kaybetmesi, Türkiye ile İran arasında daha geniş bölgesel ortaklık potansiyelini açığa çıkarıyor.

Her ne kadar son yıllarda ilişkiler gerilese de, Çin’e karşı ABD’nin yanında yer almak da Ankara açısından tercih edilecek bir politika değil.

GÖRÜNTÜ BİLE TÜRKİYE’NİN ALEYHİNE

Ancak tüm bunlara karşın, ekonomideki sıcak para bağımlılığı nedeniyle Ankara’nın ABD’nin ipine sarılması, Türkiye’nin doğal müttefikleri olan İran, Rusya ve Çin ile ilişkilerini bozuyor. Ankara’nın “bütün yumurtaları aynı sepete koymuyoruz” diye savunduğu siyaset, yumurtaların kırılmasına yol açıyor. Güncel ve uzun vadede Türkiye’nin menfaatleri açısından riskleri artırıyor. ABD ambargosuna uyum nedeniyle Rusya ile alışverişte ciddi sıkıntılar devam ediyor. İran ile enerji ve bölgesel güvenlik konularında ortaklıklar geliştirilemiyor. Türkiye’nin ekonomik çıkmazına üretim esaslı çözümler geliştirme potansiyeline sahip olan, Çin ile Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında işbirliklerine girilemiyor.

ABD İsveç NATO Jeffry Flake F-16