18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hedefteki ülke: Türkiye

Bugün Türkiye’ye en büyük düşmanlık ABD’den ve onun kontrol ettiği NATO’dan geliyor. NATO içinde kalarak ABD’yi Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçiremediğimiz 70 yıldır ortadadır. ABD ile mücadele, NATO prangasından kurtulmakla mümkün olacaktır.

ABD ve NATO'nun Türkiye'ye düşmanlığı: NATO'dan kurtulmak, ABD ile mücadele etmek için gereklidir
NATO'nun 74'üncü kuruluş yıl dönümünde 31'inci üye olarak resmen ittifaka katılan Finlandiya'nın bayrağı NATO karargahına çekildi. Böylece NATO, Türkiye'ye karşı daha da genişlemiş oldu.
A+ A-
İHSAN SEFA / EMEKLİ HAVA KURMAY ALBAY

Türkiye'nin neden hedef ülke olduğunun cevabı dünya hâkimiyet teorilerinde ortaya çıkmaktadır. Dünya hâkimiyet teorilerine kısaca bir göz atalım:

l Kara Hâkimiyet Teorisi: İngiliz Stratejist Halford John Mackinder (1861-1947)’e göre; (Kalpgah) Uralların Batısından Moskova’ya ve oradan da Anadolu’ya kadar bölgeye hâkim olmak dünya hâkimiyeti için şarttır.

l Kenar Kuşak Hâkimiyeti Teorisi: Nicholas Spykman (1893-1943), gazeteci ve uluslararası ilişkiler profesörüdür. Spykman, Japonya’dan başlayıp Asya’nın güneyinden devam ederek Türkiye, Akdeniz ve İngiltere’ye kadar olan bölgeye hâkim olmayı öngörür. Kim “Kenar Kuşağa” hükmederse Avrasya'ya hâkim olur; kim Avrasya'ya hâkim olursa dünyanın kaderini kontrol eder.

l Deniz Hâkimiyeti Teorisi: ABD'li Amiral Alfred Thayer Mahan’ın görüşüne göre özetle denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur. Üç tarafı denizle çevrili Asya ve Avrupa arasında suyollarına hâkim Türkiye bu yönden stratejik öneme sahiptir. Süveyş kanalını ve Doğu Akdeniz’i kontrol eden Türkiye, bölgede önemli bir güç unsuru durumundadır.

l Eksen Ülkeler Hâkimiyet Teorisi: Robert Chase, Emil Hill, Paul Kennedy tarafından ortaya atılmıştır. Buna göre dünya üzerinde bulunan 9 ülke (Endonezya, Hindistan, Pakistan, Türkiye, Mısır, Güney Afrika, Brezilya, Cezayir ve Meksika) eksen ülkedir. Burada da dünya hâkimiyeti için kilit ülkeler içinde Türkiye var.

Bunlara Samuel Hungtington’ın “Medeniyetler Çatışması” ve Zbigniev Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” gibi teorilerini de ekleyebiliriz.

Tüm bu dünya hâkimiyet teorilerinde Türkiye var ve Türkiye olmadan hâkimiyet kurulamıyor.

Dünya hâkimiyetini, bugünkü anlamıyla tek kutuplu dünya düzenini elinde tutmak isteyen ABD için, hâkimiyet teorilerinin ortak noktası olan Türkiye, son derece önemli ve vazgeçilmezdir.

54 NUMARALI GİZLİ KARAR

Dünya hâkimiyet teorilerinin özellikle de kara hâkimiyet teorisinin 1900’lerin başında ortaya atılmasından kısa süre önce, 1896’da ABD Kongresi’nin almış olduğu “54 Numaralı Gizli Karar”, 100 yıl sonra 1996’da tarihe ışık tutmak üzere kamuoyu ile paylaşılmıştır. ABD’nin Anadolu toprakları üzerindeki emellerini açık etmesi bakımından bu karar dikkat çekicidir. Bu karar özetle, “Osmanlı denilen şer yönetimi ortadan kaldırılmalı, ülkesi yedi eyalete bölünmeli, her bir eyaletin başına Hıristiyan bir vali atanmalı, bunun mümkün olamadığı yerlerde bize yakın ve kontrolumuz altında olacak bir vali atanmalıdır.” şeklindedir.

Biz bunu 24 sene sonra 1920’de Osmanlı’ya dikte edilen Sevr’de gördük. Osmanlı’ya karşı doğrudan savaşa girmeyen ABD, Sevr Anlaşması’nda yarbay rütbesinde bir komiserle temsil ediliyordu ve Osmanlı Devleti yedi eyalete bölünüyordu.

Bizlere okutulan, ABD’yi kahraman ve insancıl gösteren tarih kitaplarında yazdığı gibi, “İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, Avrupa’nın Sovyet Rusya karşısında yalnız bırakılmaması için kıtasından çıktı.” sözlerinin doğru olmadığı, bu 1896 tarihli gizli kararla ispatlanmıştır. Petrolün keşfi, özellikle Orta Doğu ve Kafkas petrol yataklarının ortaya çıkmasıyla ABD, buraları kontrol edebilecek merkez olarak Anadolu’ya göz dikmiş ve bunu da devlet politikası yapmıştır.

ABD’nin Türkiye’ye hâkim olma planı gizli kararda yer aldığı gibi, doğrudan askeri gücü ülkeye sokarak ülke yönetimini ele alarak değil, ülke yöneticilerini kendine taraftar kılarak ya da kendi devşirdiklerini ülke yönetimlerine getirmek şeklindeydi. Zaman zaman bunda da başarılı olmuşlardır.

Hedefteki ülke: Türkiye - Resim : 1
Türk Ordusu sınır ötesi harekâtlarla, İkinci İsrail'in kurulmasını engelledi. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağının, Türkiye tarafından engellenmesinden rahatsız.

BİR KOYUP İKİ ALMA PLANLARI

ABD’nin 2002 Millennium Challenge (Bin Yılın Meydan Okuması) tatbikatı, ABD’nin Irak işgal planlarının hazırlandığı döneme denk geliyor. Ancak bölgedeki en güçlü ülke Türkiye buna destek vermez ise ne yapılabilirdi? Irak’tan önce Türkiye işgal edilip ABD yanlısı bir yönetim oluşturulabilir miydi? Atatürk çizgisinden sapmayan bir Türk Ordusu var ve bu ordu her ne kadar NATO içerisinde müttefik olsa da ABD’nin tam kontrolunda değildi. Bilindiği üzere Birinci Körfez Harekâtı sırasında Türkiye’yi tamamen ABD kontrolüne alacak plana -Özal’ın “Bir koyup iki alacağız” diyerek ABD yanında Irak harekâtına katılmasına- Türk Ordusu karşı çıkmış ve o zamanki Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa ederek bu planı engellemişti. ABD silahlı gücünü kullanarak Türkiye’yi ve Türk ordusunu kontrol edilebilir duruma getirmeyi düşledi ve bunun olabilirliğini de 2002 yılında ABD’de yaptığı Millennium Challenge tatbikatıyla denemiştir.

250 milyon dolar para harcanarak önce bilgisayar ortamında simülasyonla, ardından da Nevada çöllerinde gerçek atış ve harekât yöntemlerinin denediği bu tatbikat, 24 Temmuz’da (ABD’nin içine sindiremediği Lozan’ın yıl dönümü) başladı ve 22 gün (Sakarya Meydan Savaşı’nın süresi) sürdü. Tatbikatın senaryosundaki “kırmızı ülke” tanımlamasıyla; iki kıtayı bağlayan boğazlar vasıtasıyla suyollarına hâkim, adalar ülkesi komşusuyla sorunlar yaşayan vb. ifadeler ile adı konulmadan Türkiye tanımlanıyordu. Tatbikata NATO ülkelerinden gözlemciler çağrılırken Türkiye’den gözlemci çağrılmamıştır.

8 MADDELİK DEĞİŞİKLİK

Tatbikatın bilgisayar ortamlı simülasyon bölümleri incelendiğinde: Uzun bir hazırlık süresi sonrasında Muhabere Sistemleri Elektronik Harp, İstihbarat, Lojistik ve tüm harekat ortamının denendiğini görüyoruz. Burada en ilginç olan nokta şudur: Kırmızı kuvvetleri yani Türkiye tarafını oynayan komutan emekli Amiral Paul Van Riper harekâtın başlaması ile birlikte kendi tarafında elektronik haberleşmeyi durduruyor. Karşı taraf mavinin yani ABD kuvvetlerinin elektronik sistemlerinin daha güçlü olduğunun farkında ve haberleşmeyi elektronik ortamda yapmıyor, motorlu kuryeleri kullanıyor. Ticari gemilere monte ettiği elektronik harp sistemleri ve kıyıdan gönderilen elektronik harp korumalı füzeler ile balıkçı teknelerine yüklediği yüksek patlayıcılar ve intihar komandoları ile taarruza geçiyor. ABD elektronik sistemleri küçük ve ahşap tekneleri çoğunlukla fark edemiyor ve harekâtın 20’nci dakikasında mavi bir uçak gemisi 5 kruvazör olmak üzere 19 gemi ve 20 bin asker kaybediyor. Bunun üzerine Org. Gery Luck (Tatbikatı yöneten hakem) harekâtı durduruyor ve mavinin kazanabilmesi için senaryoda 8 maddelik değişikliğe gidiyor. Örneğin kırmızı uçaksavar mevzilerinin açık ve savunmasız olması, kırmızının havadan indirme yapan mavi kuvvetlere ateş açmaması vb. kısıtlamalarla kırmızının yenilmesini dolayısıyla da ABD kuvvetlerinin kazanmasını sağlıyor. Mavi kazanmalı ki, Kongre’ye bu tatbikat için harcanan 250 milyon doların hesabını verebilmeliydiler ama gerçekte mavi yenilmiştir.

Kırmızının uyguladığı intihar komandosu gönderme harekâtını yapabilecek dünyada iki millet vardır. Bunlardan birisi Japonlar… İkinci Dünya Savaşı’nda gördüğümüz Kamikazeler, diğeri onlardan çok daha önce Çanakkale’de Mustafa Kemal’in “Ben size ölmeyi emrediyorum!” emri üzerine tereddüt etmeden ölüme atılan Mehmetçiktir. Kırmızı kuvvetler komutanı, elindeki kuvvetin psiko-sosyal yapısını ve disiplinini biliyor. Senaryoda bu veriler ona önceden veriliyor şüphesiz. Yani elindeki kuvvet de Türk askeridir. Sonuç olarak tatbikat göstermiştir ki Türkiye işgal edilemez.

Türkiye’nin işgal ile kontrol altına alınamayacağını gören ABD, bilindiği üzere içerideki FETÖ ekibini kullanarak Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi kumpaslara başvurdu. TSK’daki Atatürkçü, milliyetçi komutanlar ile sivil-aydın liderleri hedef almıştır. Atatürkçü komutanlar bir şekilde yok edilmeden TSK’nın ele geçirilemeyeceğini biliyorlardı. Silivri duvarları Vatan Partisi kadrolarının önderliğinde yıkıldı. Bu duvarların yıkılacağını Sayın Dr. Doğu Perinçek, cesur savunmasında hâkimlere hitaben “Bu sanık sandalyesinde sizler oturacaksınız…” ifadeleri ile dile getirmişti. (Bu savunma YouTube’da var). Ardından 15 Temmuz darbe girişimini denediler. Burada da Sayın Doğu Perinçek’in o gece en kritik anda ortaya çıkıp Ulusal Kanal’da “Bu Amerikancı bir kalkışmadır. Türk ordusu bunu yerle bir edecektir.” (Bu da YouTube’da vardır) cesur çıkışıyla tüm kurumlar ile siyasi liderlere önderlik etmiş ve onlara cesaret vererek, harekete geçmelerini sağlamıştır. Türk ordusu Atatürkçü sağlam yapısıyla ABD’yi ezmiştir.

Hedefteki ülke: Türkiye - Resim : 2
1896’da ABD Kongresi’nin almış olduğu “54 Numaralı Gizli Karar”, Anadolu toprakları üzerindeki emellerini açık etmeleri bakımından dikkat çekicidir.

BİTTİ Mİ? BİTMEDİ

Tek kutuplu dünya düzenini devam ettirmek ve bunun için de öncelikle de tüm dünya hâkimiyet teorilerinin işaret ettiği Türkiye’yi kontrol etmek isteyen ABD, Türkiye üzerindeki emellerinden asla vazgeçmeyecektir. Öte yandan;

l ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Suriye ayağının Türkiye tarafından engellenmesinden rahatsızdır.

l ABD, Türk Savunma Sanayisinin gelişmesinden rahatsızdır.

l ABD, Mavi Vatanı koruma kararlılığımızdan rahatsızdır.

l ABD, Türkiye’nin Asya ülkeleri ile yakınlaşmasından rahatsızdır.

l ABD, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini geliştirmesinden, ucuz petrol almasından ve doğal gaz enerji merkezi kurmasından rahatsızdır.

ABD, dünyayı yönetme ve dünyaya hâkim olma ideolojisinden vazgeçmediği sürece Türkiye hedef ülke olmaya devam edecektir. ABD kendi kontrolünde Türkiye’nin değil ABD’nin menfaatlerine öncelik veren bir Türkiye yönetimi oluşturma çabasındadır. NATO içinde kalarak ABD’yi Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçiremediğimiz 70 yıldır ortadadır.

Bugün Türkiye’ye en büyük düşmanlık ABD’den ve onun kontrol ettiği NATO’dan gelmektedir. PKK’ya on binlerce tır silah vermeye, Yunanistan’a yığdığı ağır silahların namlularını Türkiye’ye çevirerek Türkiye’yi tehdit etmeye devam etmektedir. Ayrıca PKK/HDP’yi öne çıkartarak içerde de yeni oyun tezgâhlama peşindedir.

ABD ile mücadele, NATO prangasından kurtulmakla mümkün olacaktır. NATO’dan kurtulduğumuz gün Türkiye mevcut askerî, siyasî gücü ve potansiyeli ile bölgesel ittifaklar oluşturabilecek güce ve güvenilirliğe sahip bir ülke konumuna gelecektir. NATO’dan kurtulmuş bir Türkiye hedefteki ülke değil, bölgesel güç ve lider ülke olacaktır.

NATO ABD Atatürk Mavi Vatan Türkiye Rusya Asya PKK HDP