Atatürkçü düşünceye gönül ve emek veren bir aydın: Gürbüz Tüfekçi
Tüfekçi; Atatürkçü, ilerici, aydınlanmacı bir insandır. İnsanlar arasında ayrım yapmaz, açık gönüllüdür. Atatürk üzerine önemli çalışmalar yapmıştır. Ona göre Türkiye’yi tanımak için Atatürk’ü tanımak gerekmektedir.
Gürbüz Tüfekçi’yi, 23 Temmuz 2010 günü yitirdik. Atatürk araştırmacısı ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucularından olan Gürbüz Tüfekçi ile İstanbul’daki evinde görüşmüştüm. Yalnız yaşıyordu. Görüştüğümüzde bilgisayarla ilgili işlerinde ona yardım eden, üniversite öğrencisi bir genç kız ve ev işlerini yapan bir bayanla beraberdi. En önemlisi de kitaplar kitaplar... Salonun, çalışma odasının duvarlarını süsleyen fotoğraflar, ziyarete gelen, telefonla arayan dostlar, sanırım tüm bunlar onu hiç yalnız bırakmıyor.
Yine kaybettiğimiz bir gönül insanı mimar-yazar Şükrü Günbulut, tanıyıp sevdiği Gürbüz Tüfekçi için şunu söylemişti:
“Bir yazımı okumuş, kutlamak için beni aradı, böylece tanıştık. Yüreklendirici, destekleyici bir kişiliği vardır. Yaşamı kültürle doludur. ‘Beni tanımıyorsunuz.’ dediğimde; ‘Seni yüzyıllardır tanıyorum.’ diye çok hoş bir yanıt vermişti. Atatürkçü, ilerici, aydınlanmacı bir insandır. İnsanlar arasında ayrım yapmaz, açık gönüllüdür. Kadın, erkek çok dostu vardır.”
Avukat Hayri Balta da “Eşim ve ben onu çok severiz.” demiş ve eklemişti:
“Atatürkçü çevrelerde çok yaşadım, birçok samimi Atatürkçü kişiyle dost oldum ama Gürbüz Tüfekçi kadar Atatürk ilkelerine gönülden bağlı ikinci bir insan görmedim. Gürbüz Tüfekçi’nin diğer önemli özelliği arkadaş canlısı olmasıdır. Arkadaşlarına bağlılığı çok güçlüdür. Kendini anlayanlara karşı çok sevecendir. Kendini anlamayanlardan çabucak uzaklaşır, kendi düşüncesini söyler ama çekişmeye tartışmaya girmez.”
DEVRİM ÇOCUĞU
Gürbüz Tüfekçi, 1929 Malatya, Arapkir doğumlu. Babası memur olduğu için onun tayin olduğu yerlere ailece birlikte giderler. Cumhuriyet’in 10. yılında, 1933’te Malatya’nın ilçesi Arapkir’de Hükûmet Meydanı’nda, yazılı nutku okurken duygulanıp ağlayarak kürsüden iner. Dört yaşında,okumayı biliyor ve çok duyarlı... Bu, onun özenle büyütülen akıllı bir çocuk olduğunu gösteriyor. Gürbüz Tüfekçi dedesinin sözlerini aktarırken bu saptamamı onaylıyor:
“Dedem ilkokul müdürüydü, müfettişlik yapmıştı. Dedemin eğitimci olması ben dâhil torunlarının hepsinin yetişmesinde etkili olmuştur. Beni zeki bulurdu. Ben Cumhuriyet, Atatürk ve Devrim çocuğu olarak yetiştirildim. Okulda da aynı eğitimi gördüm. Biz Atatürk’le, Cumhuriyet’le ilgili her şeyi, hep duygusal olarak öğrendik. Böyle olması da gerekiyordu. Ülke yeni kurtarılmıştı. Hemen her ailede bir şehit vardı. Dedemin yazıp yolladığı şiirleri annem ezberlettirirdi. Bunlar Cumhuriyet’i, Devrimleri öven şiirlerdi.”
Gürbüz Tüfekçi’nin kişiliğinin oluşmasındaki en büyük etken sanırım dedesi İbrahim Olcaytu’dur. İbrahim Olcaytu, bir Cumhuriyet öğretmenidir. O, torunları için de bir öğretmen olmuş, hepsiyle yakından ilgilenmiş, onlara mektuplar, şiirler yazmış, onları yönlendirmiş, yüreklendirmiş.
ATATÜRKÇÜLÜĞE SARILIŞ
Gürbüz Tüfekçi, Galatasaray Lisesi orta kısmından sonra lise öğrenimine, ailenin taşınması nedeniyle Ankara Atatürk Lisesi’nde devam eder. Öğretmenlerinin hepsi devrimci, yurtsever kişilerdir. Öğrencilerine, Cumhuriyet’in kuruluşunu, cumhuriyet düşüncesini anlatırlar. Bu etkiler onu, Atatürkçülüğü incelemeye yönlendirir. Atatürkçülüğe sarılır. Gürbüz Tüfekçi, çocukluk, gençlik dönemiyle bugünü karşılaştırarak şu saptamayı yapıyor:
“O zamanki Cumhuriyet bugün yok. Atatürk, ‘Türkiye; Ulusalcı, Halkçı, Cumhuriyetçi, Laik, Devletçi ve Devrimci bir Cumhuriyet’tir.’ diyerek Kemalist ilkelerini sıralamış, TBMM’nin açılışından sonra da çıkartılan yasalarla bu ilkeler desteklenmiş, koruma altına alınmıştı. Şimdi bu ilkeler ya ortadan kaldırıldı ya da ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.”
Gürbüz Tüfekçi, 1958-1959 döneminde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girer. 1960’da Yedek Subay Öğretmen olarak Manisa ili, Kırkağaç ilçesi, Karakurt Köyü’nde askerlik görevini yapar. Terhisini izleyen yıl 1962’de Hukuk Fakültesi’nden ayrılarak, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü’ne girer.
YAŞAMINA YÖN VEREN KARAR
Gürbüz Tüfekçi, yaşamına yön veren önemli kararı, hukuktan antropolojiye geçiş sürecini şöyle anlatıyor:
“Atatürk incelenmeden, Türkiye Cumhuriyeti ve devlet yapısı anlaşılamaz. Atatürk’ün hayatı incelenmeli, Atatürk’ün yaptığı devrimler günün koşulları dikkate alınarak neden yapılmıştır öğrenilmeli. Ben Atatürk konusunu incelemeye 1962 yılında başladım. Hukuk Fakültesi’nde ikinci sınıf öğrencisiyken, Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü açıldı, bu bölüme Profesör Hart (MC Williams Hart) adlı bir hoca gelmişti. Onun ilk dersinde Atatürk’ün çalışma sisteminin antropolojide tamamen var olduğunu gördüm. Medeni Bilgiler kitabında okuduğum, Atatürk’ün, ‘Türk gençleri antropolojide ve etnoloji dalında uzmanlaştıkça, bizim yapmış olduğumuz işlerin amacını, boyutlarını daha iyi anlayacaklardır.’ sözü, hukuk öğrenimini bırakıp antropoloji okumamda etkili oldu. Profesör Hart, bir dersinde dünya devrimlerini anlatırken, ‘Hiçbir lider toplumun hazır olmadığı bir devrimi veya sosyal değişimi gerçekleştiremez. Atatürk hariç.’ dedi. Bu düşünceyi ben tez konusu olarak aldım.”
Gürbüz Tüfekçi, 1968 yılında “Atatürk’ün Dünya Tarih Bilgisi ve Bu Bilgisinin Hareketlerine Etkisi” adlı tezi ile bu bölümden mezun olur. Yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapar.
‘ATATÜRK’ÜN DÜŞÜNCE YAPISI’
Gürbüz Tüfekçi, Atatürk’ün Düşünce Yapısı kitabını yazma sürecini şöyle anlatıyor:
“Atatürk’ün yaptığı devrimin toplum tarafından nasıl benimsendiğini inceledim. Atatürk, devrimi halkı hazırlayarak yapmıştı. İlk günlerden itibaren, konferanslarında, konuşmalarında halka devrimi anlatıyordu. Atatürk’ün yaptığı devrimleri antropolojik açıdan incelemeye giriştim. Atatürk’ün düşünce sistemini oluşturan etkenleri inceleyerek başladım. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemini, zayıflıklarını anlatan düşünürlerin yazdıklarını Mustafa Kemal çok iyi incelemişti. Kurulacak yeni devletin bütün bu hatalardan kurtulması lazımdı. Bu hataları yenilemeyecek bir devlet şekli getiriyordu. Atatürk’ün okuduğu kitapları incelemeden önce, Atatürk’ün söylev ve demeçlerini okuyup neyi, nerede, neden söylemiş öğrenmem gerekiyordu. Atatürk; neyi, nereden öğrenmiş, Namık Kemal, Abdullah Cevdet ve diğer düşünür ve yazarlar onu nasıl etkilemiş bunları araştırdım.
Atatürk’ün okuduğu kitapları, kendi kitaplığından başlayarak inceledim. Altı çizilmiş satırların olduğu sayfaların fotokopileri hâlâ bende durur. O dönemdeki hükûmetten aldığım izinle Atatürk’ün katıldığı tartışmalı oturumların tutanaklarını da aldım. Hazırladığım iki ciltlik kitabı önce İş Bankası bastı. Birinci ciltte eski yazı ve Türkçe kitaplar, ikinci ciltte Atatürk’ün okuduğu yabancı dildeki kitaplar. Onların çoğunu Fransızcadan ben çevirdim. Atatürk’ün okuduğu bütün kitapları okuyarak Atatürk’ün Düşünce Yapısı adlı kitabımı yazdım. Bu kitabım üç baskı yaptı. Birinci baskıyı Enerji İşçileri Sendikası, ikinci baskıyı Genelkurmay’ın talimatıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptırdı ve askeriyeye dağıttı. Dayım Turhan Olcaytu, tümgenerallikten emekliye ayrılmış, Anıtkabir Derneği Başkanı olmuştu. O, Atatürk’ün okuduğu kitapların tamamını yirmi dört cilt bastırdı. Böylece bir hizmet yapmaya çalıştık. Ama Atatürk’ün yaptığı devrimle, okuduğu kitaplarla bu boyutta ilgilenen insan sayısının pek fazla olmadığını görmek beni üzüyor.”
Gürbüz Tüfekçi, Atatük’ün düşünce yapısını dünyaya da tanıtmak için İngilizce ve Fransızca iki broşür hazırlar. Bu broşürler, Kültür-Turizm ve Dışişleri Bakanlıkları tarafından “Atatürkçü Düşüncenin Evrenselliği” adıyla Fransızca ve İngilizce olarak yayımlanır.
‘KEMALİZMİN KÖKENİ İNSANDIR’
Gürbüz Tüfekçi’ye neden Kemalizm’i bu kadar yürekten benimsediğini sordum. Yanıtı şöyle:
“Sosyalist devletin kökeninde işçi, kapitalist devletin kökeninde para babaları, Atatürk’ün kurduğu devletin kökeninde ise insan vardır. Kemalizm’in kökeni insandır.
“Mustafa Kemal 1919’da Ankara’ya gelirken yolda Kırşehir’de sohbet ettiği gençlere ‘İnsan fikir üretmelidir. Bunun için de okumalıdır.’ diyor. Mustafa Kemal, en küçük olanaktan yararlanarak, Batı’daki aydınlanmacı düşünürleri okuyordu. Fransız İhtilali’nin liderlerini ve Batılı filozofları tanıdığı kadar, Ege uygarlığının yapıcısı düşünürleri de tanımıştı. Tarih içinde yaşamış bütün uygarlıkları inceleyerek, okumuştu.”
Gürbüz Tüfekçi, Turan Dursun’un yakın dostudur. Turan Dursun’la ilgili olarak, “Onu Atatürk’le buluşturdum. İkisinin din konusundaki anlayışlarının aynı olduğunu ortaya koydum. İkisi de insana verdikleri önemde birleşiyorlardı.” diyor.
ADD KURUCULARINDAN
1997-1998’de Turan Dursun ve diğer bazı arkadaşlarıyla “bir dernek kuralım” diye düşünürler. Derneğin dayanacağı gençleri bir araya getirmek için önce üniversitelerde Atatürkçü Düşünce Toplulukları kurmaya karar verirler. Karar verdikleri doğrultuda çalışırlar.
Bir süre sonra, Ankara DTCF Antropoloji Bölümü öğretim üyelerinden Atilla Eldem ile ADD’yi kurmaya karar verirler. Hukuki konularda yardımcı olmasını Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Anıl Çeçen’den rica ederler. Onları Anıl Çeçen’e Avukat Hayri Balta götürür. Anıl Çeçen, Muammer Aksoy’un kurucu ve başkan olmasını önerir. Onun bu önerisi katılımcılar tarafından da yürekten desteklenerek kabul edilir. Muammer Aksoy başkan, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu bir numaralı üye, Anıl Çeçen de sekreter olur. Böylece Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) kurulmuştur. Atilla Eldem ve Gürbüz Tüfekçi öğretim görevlisi oldukları için resmi bir görev alamazlar. ADD o günün koşullarında hızla gelişir. Tüm ülkeye yayılır. Gürbüz Tüfekçi, Genel Başkan’la birlikte etkinlik-konferans programları hazırlar. Paneller düzenler.
‘TÜRKİYE’Yİ TANIMAK İÇİN ATATÜRK’Ü BİLMEK GEREKİR’
Gürbüz Tüfekçi, tarih, uygarlık tarihi ve anı kitaplarını okumayı sevdiğini söylemişti. Ayrıca kişiliğini belirleyen şu açıklamayı yapmıştı:
“Çocukluğumdan itibaren okuduğum kitaplarda hep Atatürk’ü aramışımdır. İşçi Partisi (Vatan Partisi)’nin yayımladığı Atatürk’le ilgili yapıtların tümünün kaynağı, benim verdiğim kitap ve belgelerdir. Türkiye’nin gerçeklerini dünyada ve Türkiye’de en iyi bilen insan Mustafa Kemal’dir. Aynı zamanda Türkiye’yi tanımak için de Atatürk’ü bilmek gerekir. Atatürk’ün insanla ilgili çok güzel bir sözü vardır: ‘İnsan zekâsının çözemeyeceği hiçbir problem yoktur. İnsan zaman içinde her türlü zorluğun çözümünü bulacaktır.’ Atatürk yaptığı devrimlerle insan zekâsının üstünlüğünü ortaya koymuştur.”
Atatürkçü düşünceye gönül ve emek veren değerli aydınımız Gürbüz Tüfekçi’yi saygı ve minnetle anıyorum.
Kaynak:
Feyziye Özberk, Bilim ve Ütopya dergisi, İz Bırakanlar dosyası, Gürbüz Tüfekçi, Atatürk Araştırmacısı-Antropolog, 122 nolu, Ağustos 2004 sayısı.



