06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aynı mahkeme iki farklı karar

İşçi M.A., Cezayir’deki işinden atıldıktan sonra dava açtı ama mağduriyetini gideremedi. 6 yıldır hukuk mücadelesi veren M.A. için aynı mahkeme iki farklı karar verdi. M.A.’nın avukatı, Aydınlık’a konuştu.

Aynı mahkeme iki farklı karar

Cezayir'de çalışan Türk işçi işten çıkarıldıktan sonra sözleşmesinin haksız feshedildiğini ve bir kısım alacaklarının ödenmediğini iddia ederek 2018 yılında dava açtı. Kısmen kabul edilen davada aynı istinaf mahkemesi farklı tarihlerde iki ayrı karar verdi. Mahkeme önce uyuşmazlık konusunda Cezayir hukukunun uygulanması gerektiğini belirtti. Ardından, Cezayir İş Kanunu’na göre tespit yapılmasının isabetsiz olduğunu kaydedip yerel mahkeme kararı kaldırıldı.

M.A. isimli işçi, Cezayir'deki bir iş yerinde çalışırken, iş sözleşmesinin haklı nedene dayanılmadan feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer alacaklarının tahsili için dava açtı. Ankara 30. İş Mahkemesi, 2018 yılında açılan dava hakkında 8 Temmuz 2021'de dava konusu talepler yönünden Türk hukukunun uygulanması gerektiğini belirtip davanın kısmen kabulüne karar verdi. Daha sonra taraf avukatları karara karşı istinaf başvurusu yaptı. İstinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi 27 Ekim 202’de, uyuşmazlık konusunda Türk hukukunun uygulanamayacağı, Cezayir Hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararını kaldırdı.

Aynı mahkeme iki farklı karar - Resim : 1

İLK KARARIN GEREKÇESİ

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi kararında şu ifadelere yer verildi:

"Özel Hukuk ve Usul Hukukunun 27/1. hükmü kapsamında taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan uyuşmazlık hakkında Cezayir hukukunun uygulanması gerekmektedir. Cezayir hukuku, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere aynı zamanda mutad iş yeri hukukudur. Hal böyle olunca öncelikle dava konusu olaya ilişkin uygulanması muhtemel olan Cezayir maddi hukuk kurallarının gerek adli yardımlaşma gerekse de taraflar aracılığıyla temin edilmesi, taraflara bu kuralları inceleyip beyanda bulunmaları için makul süre tanınması ve gerekirse Cezayir hukukunda uzman bir bilirkişiden de rapor alınmak suretiyle dava konusu uyuşmazlık bakımından değerlendirme yapılması ve dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir."

İKİNCİ İSTİNAF BAŞVURUSU

Ankara 30. İş Mahkemesi tarafından İstinaf Mahkemesinin kaldırma kararında belirtildiği şekilde olaya Cezayir Hukuku uygulanmak suretiyle yapılan inceleme neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verdi. Verilen bu karar taraf avukatlarınca bir kez daha istinafa taşındı. Dosyayı ikinci kez görüşen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi 26 Nisan 2023'te ikinci defa yerel mahkeme kararını kaldırdı. İstinaf mahkemesi bu kez uyuşmazlık konusu olaya Türk hukukunun uygulanması gerektiğini belirterek yeniden mahkeme kararını kaldırdı ve dosyayı yerel mahkemeye gönderdi

'CEZAYİR DEĞİL TÜRK KANUNUNA GÖRE YAPILMALI’

Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin, dosyaya ilişkin verdiği son kararının gerekçesinde de şöyle denildi:

"Yeniden yapılan değerlendirme ile mahkemece gönderme kararımız doğrultusunda hareket edildiğinden bahisle 4 Nisan 2016-4 Nisan 2017 tarihleri arasında geçerli olduğu belirtilen yurt dışı hizmet sözleşmesine istinaden tüm döneme 21 Nisan 1990 tarih ve 90-11 sayılı iş ilişkileriyle ilgili Cezayir hukuku uygulanarak sonuca gidildiği belirtilmiş ise de fazla çalışma, hafta tatili alacağı yönünden 4857 sayılı İş Kanunu, diğer alacak işlemleri yönünden Cezayir İş Kanununa göre tespit yapılması isabetsiz olmuştur. Zira dairemizce yeniden yapılan değerlendirme ile 4 Nisan 2016 öncesi için bir anlaşma bulunmadığı, 18 Ekim 2017 tarihli sözleşme ile İş Kanunu’na dayanıldığı, davalı tarafça yapılan ödemelerin ve hizmet kabulünün Türk İş Kanunu kapsamına göre yapıldığı belirlendiğinden, dava konusu somut uyuşmazlığa uygulanması gereken maddi hukukun 4857 sayılı İş Kanunu olduğu belirlenmiş, mahkemece yapılacak değerlendirmelerin 4857 sayılı İş Kanunu’na göre yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır."Aynı mahkeme iki farklı karar - Resim : 2

'TELAFİSİ İMKANSIZ ZARAR DOĞDU'

Aydınlık’a konuşan davacı işçinin avukatı Senay Ertem ise aynı mahkemece verilen iki farklı karara ilişkin şunları söyledi:

"İstinaf mahkemesinin uyuşmazlık konusu olaya Cezayir hukukunun uygulanması gerektiğine dair ilk kaldırma kararı üzerine yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda tespit edilen alacaklar için tarafımızca ek dava açılmış ve yerel mahkemece ek dava konusu alacağın kabulüne ilişkin karar verilmiştir. Ancak kararın İstinaf Mahkemesince Türk hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle ikinci kez kaldırılması üzerine, yerel mahkemece yeniden yapılan yargılamada ilk aşamada açılan ek davada talep edilen alacakların dayanağının olmadığı noktasına gelinmiş, dolayısıyla daha önce kabul edilen bir kısım alacakların reddedilmesi söz konusu olmuş ve bu durum davacı işçi için maddi külfet getirecek noktaya gelmiştir. Ayrıca, davanın açıldığı 2018 tarihinden bugüne kadar geçen 6 yılda hala dava çözüme ulaşmamış ve paranın değer kaybı dikkate alındığında işçinin sırf İstinaf Mahkemesinin kararını hiçbir geçerli hukuki nedene dayandırmadan değiştirmesi nedeniyle telafisi imkansız zarar doğmuştur."

Cezayir Ankara Mahkeme