21 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bahaeddin Şakir

Hekim ve siyasi kimliği ile öne çıkan Bahaeddin Şakir'in doğum yeri, ailesi, eğitimi ve özellikle de ilk ve orta öğrenimi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Yakın arkadaşlarının Baha Bey olarak hitap ettiği Bahaeddin Şakir, rumî 1290, miladî 1874 yılında doğdu.

Bahaeddin Şakir
A+ A-
DR. EREN FIRAT

Babasının adı Mehmet Şakir Bey’dir. Bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan İslimiye kasabasında veya İstanbul’da doğduğu şeklinde rivayetler var ise de bu bilgiler kesin değildir. II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelen liderlerinden olmasına rağmen maalesef Türk kamuoyunda yeterince tanınmamaktadır. Dr. Nazım ve Dr. Rusuhi Dikmen ile birlikte Cemiyet’in meşhur ‘Doktorlar Grubu’nu oluşturmuşlardır. Cemiyetin Türkçü-Turancı kanadında yer almış, bir ideolog olmaktan çok teşkilatçı kimliğiyle ön plana çıkmıştır. Aynı zamanda Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucularından olan Bahaddin Şakir, örgütün siyasi bölüm şefi olarak görev yapmıştır. Bahaeddin Şakir Bey, 1887’de Tıbbiye İdadisi’ne ve 1891’de Askeri Tıbbiye’ye girmiş ve 1896 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi Tabib Yüzbaşı rütbesi ile ve kendi ifadesine göre birincilikle bitirmiştir. Daha sonra Fransa’da adlî tıp alanında uzmanlık eğitimi almış ve 1900 yılında açılan sınavda gösterdiği başarıdan sonra adli tıp öğretmen muavinliği görevine atanmıştır. O yıllarda adlî tıp ve ruh sağlığı birlikte ele alınıyordu ve Dr. Mustafa Hayrullah Bey (Diker) ile birlikte bu yeni alanın öncülerinden birisi olmuştur. Türkiye’de adlî tıbbın kurucularındandır

Henüz Askeri Tıbbiye'de öğrenci iken İttihat ve Terakki Cemiyeti ile irtibata geçip hayatının sonuna kadar da cemiyet içinde kalmıştır ve hatta Talat, Cemal, Enver gibi ileri gelen ittihatçı liderleri yönlendirenler arasında olduğu söylenir. Bazı kaynaklarda Ohrili İbrahim Temo, Arapkirli Abdullah Cevdet, Diyarbakırlı İshak Sükûti, Kafkasyalı Mehmet Reşit ve Hüseyinzade Ali tarafından kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasında Dr. Bahaeddin Şakir Bey’in de adı geçmektedir.

Bahaeddin Şakir, Tıbbiye’deki görevine ek olarak Şehzade Yusuf İzzettin Efendi’nin özel hekimliğini de yapmıştır. Bu arada Ahmed Celalettin Paşa’nın maiyetine girmiş; Ahmed Rıza ve İttihat ve Terakkî Cemiyeti ileri gelenleri ile ilişki kurmuştur. Ahmed Celalettin Paşa’nın muhalefete katılmasından sonra İttihatçılarla ilişkili olmasından ve meşrutiyeti savunuyor olmasından dolayı Erzincan’a sürgüne gönderildi. Cemiyete gönderdiği yardımın ortaya çıkması üzerine tutuklandı, ardından da Trabzon’a sürüldü. 1905’te Mısır’a, oradan da Paris’e kaçtı.

Doktor Nazım ile tanışması bütün hayatını değiştirdi; yaşamı artık İttihat ve Terakkî örgütü ile bütünleşti. Paris’te ve bir ara gizlice geldiği İstanbul’da İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin çalışmalarının canlandırılmasında Ahmet Rıza ile birlikte etkin rol oynadı.

1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a ve Askeri Tıbbiye’deki eski görevine döndü. Türkiye’nin ilk telif adlî tıp ders kitabını yazdı. 1909’da askeri ve sivil tıbbiyelerin birleştirilmesi ile kurulan Haydarpaşa Tıp Fakültesi’nde adlî tıp müderrisi oldu. Ertesi yıl tıp fakültesi ikinci reisliğine seçildi.  Daha önce Kahire ve Paris’te çıkan Şurayı Ümmet gazetesinin yayımını 1910-1921 yıllarında İstanbul’da sürdürdü. Bu arada "Ali Kemal Davası" ve "Kanuni Esasimizi İhlal Edenler" adlarıyla imzasız olarak yayımladığı kitaplarında karşıtlarını sert bir dille eleştirdi. Balkan Savaşında Edirne’nin Bulgarlar tarafından kuşatılması sırasında oradaki hastanede başhekim olarak çalıştı (1912). Edirne’nin işgali üzerine tutsak düştüyse de bir süre sonra serbest bırakıldı.

1913’te kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı gizli örgütün siyasî bölüm şefliğine getirildi. Aynı yıl Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi’ne bağlı olarak kurulan Tababet-i Adliye Müdürlüğü’ne ve Tababet-i Adliye Encümeni reisliğine getirildi.

Hükûmet tarafından 14 Mayıs 1915’te çıkarılan Tehcir Kanunu’nu uygulama görevi Teşkilat-ı Mahsusa örgütüne verilmişti. Teşkilatın bölüm şefi Bahaddin Şakir, 1910’daki Jön Türk Kongresi’nde Ermeni Kırımı'nı gündeme getiren kişi idi. Kanunun çıkmasından sonra tehciri planlayıp uygulayan asıl kişi oldu.

Mondros Mütarekesi’nden sonra "Nemrud Mustafa Divanı" adıyla anılan mahkeme tarafından gıyabında yargılanarak "savaş çıkarmak" ve Ermeni Kırımı'nda oynadığı rol nedeniyle İtilaf Devletleri etkisindeki mahkeme tarafından idama mahkûm edildi. 2 Kasım 1918’de Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte bir Alman savaş gemisiyle Sivastopol üzerinden Berlin’e kaçtı.

Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Birinci Doğu Halkları Kurultayı’na katıldı. İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı’nın Bakü temsilcisi oldu. 1921 ilkbaharında bu örgütün Moskova’da yapılan kongresine katıldıktan sonra Almanya’ya döndü.

17 Nisan 1922 günü Berlin’de Cemâl Azmi Bey ile birlikte Ermeni suikastçılar tarafından öldürüldü. Mezarı, Berlin Türk Şehitliği’ndedir.

1926’da Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti, Ermeni teröristler tarafından siyasî nedenlerle öldürülenlerin ailelerine yardım etmek için bir yasa çıkardı. Meclisin kabul ettiği listede Talat Paşa, Cemâl Paşa, Cemal Azmi, Cemâl Paşa’nın yaveri Süreyya ve Nusret Beyler ve Said Halim Paşa ile birlikte Bahaddin Şakir de yer aldı.

Atatürk, Dr. Bahaeddin Şakir Bey’in eşi ve çocuklarına “Erk” soyadını verdi. Atatürk’ün talimatıyla TBMM, Bahaeddin Şakir Bey’in eşi Cenan Hanım’a şehit maaşı bağladı. Çocuklarını Galatasaray Lisesi’nde Devlet okuttu.

Hayatı, Hikmet Çiçek tarafından "Dr. Bahattin Şakir: İttihat ve Terakki’den Teşkilatı Mahsusa’ya Bir Türk Jakobeni" adıyla 2004 yılında kitap olarak yayınlandı.

Son Dakika Haberleri tıbbın köşe taşları