16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Celâl Şengör’e açık mektup: Felaket senaryosu yakın mı? Dünyanın 12 yılı mı kaldı?

‘Matematiksel modele’ göre içinde bulunduğumuz Spiral Galaksi, 12 bin yılda kendi ekseninde bir turu tamamlıyormuş ve şimdi yine o döngüyü tamamlamış. Son küresel olayı bundan 12 bin yıl öncesine uzanan buzul çağı olduğu söyleniyor.

Celâl Şengör’e açık mektup: Felaket senaryosu yakın mı? Dünyanın 12 yılı mı kaldı?
A+ A-
CENGİZ KÖSE

Sayın Prof. Dr. Celâl Şengör; dünyanın geçirmiş olduğu süreçleri, evreleri ve yaşını, sizin gibi uzmanlardan öğrendik, öğreniyoruz. Peki, yaşadığımız gezegenin geleceği ve ömrü tahmin edilebilir mi? “Dünyanın şu kadar yıl ömrü kaldı?” sorusu normal mi? Yoksa ‘saçma sapan’ diyebilir miyiz?
Elon Musk, “12 yıl sonra dünya olmayacak.” diyor, acaba Mars’ta koloni kurma planı bu yüzden mi?
Sayın hocam; bir süredir “Creative Society“ (Yaratıcı Toplum) adlı uluslararası projede bir araya gelen uzmanlar, dünyanın “12 yıllık ömrünün” kaldığını hesaplıyorlar.
Ayrıca gezegenin “bağışıklık sisteminin çöktüğünü” iddia ediyorlar.
“Creative Society” uluslararası çevrimiçi forum üzerinden “Hayatta kalmamız birlik olmaktadır” mottosuyla, dünya kamuoyunu ‘uyarmaya’ çalışıyor.

MATEMATİKSEL MODEL VE TEKRARLANAN DÖNGÜLER

Almanya, Rusya, ABD, Latin Amerika ve birçok ülkeden katılan konuşmacılar arasında; jeologlar, fizikçiler, kimyacılar, doğa bilimciler, mühendisler, askerler, ekonomistler ve bilim insanları yer alıyor. Söz konusu uzman ekip ‘matematiksel modele’ dayanarak, dünyada tekrarlanan ‘döngülerden’ söz ediyor. Yerkürede her 24 bin ve 12 bin yıllık döngüde, olağanüstü jeolojik olayların tetiklendiği fark edilmiştir. ‘Matematiksel modele’ göre içinde bulunduğumuz Spiral Galaksi, 12 bin yılda kendi ekseninde bir turu tamamlıyormuş ve şimdi yine o döngüyü tamamlamış. Son küresel olayı bundan 12 bin yıl öncesine uzanan buzul çağı olduğu söyleniyor. Günümüzde yine bu döngü sürecinin içinde bulunduğumuzu belirten uzmanlar, 12 bin yıllık hesap modelini referans alıyorlar. Bu konuda sizin de görüşünüzü merak ediyoruz. Bizi aydınlatırsanız seviniriz.
Jeologların hesap ve gözlemlerine göre, “1995” yılı gezegenin ‘dönüm noktasıymış.’ Milyonlarca yıldır yerkürenin dibindeki ‘sakin’ magma merkezi, 1995’den sonra ‘aktifleşmiş’. Son 30 yıldır yerkürenin dibinde ve yüzeyinde %65 artışla daha önce görülmeyen hızlı değişimlerin tespit edildiği belirtiliyor. Depremlerin sayısı, derin odaklı titreşimler, okyanusun derecesi ve iklim sıcaklığı, bu tarihten itibaren sürekli artmış. İklim değişimi ve hava sıcaklığının artışı, ‘insan kaynaklı’ CO2 ile alakalı olmadığını açıklayan bilim insanları, sebebinin havada değil yerin derinliklerinde olduğunu söylüyorlar. Kuzey kutbundaki buzulların erimesini de ‘artan’ hava sıcaklığına değil, yerkürenin derinliklerindeki jeotermal volkanik yataklardan kaynaklandığının altını çiziyorlar. Tektonik haritalarda Arktik ve Grönland adasının ‘alttan’ eridiğini ve nedenini de 2003’ten bu yana 140 tane derin odaklı volkanik titremeye/patlamaya dayandırıyorlar. Böylece binlerce km uzaktaki atmosferin, eksi -28 derece olan buzulları erittiği ‘tezi’ saçma, ancak yerküre altındaki volkanik kaynağın okyanusu ısıttığı ve buzulları erittiği tezi, ‘doğru’ olarak kabul ediliyor.

Celâl Şengör’e açık mektup: Felaket senaryosu yakın mı? Dünyanın 12 yılı mı kaldı? - Resim : 1
Uluslararası projede konuşan uzmanlar ‘sonun’ tarihini de öngörüyorlar: İnsanlık için kalan süreyi, geri sayım sayacıyla web sitesinde paylaşmışlar: “12 yıl 8 ay... 2036“.

UYUYAN MAGMA NASIL AKTİFLEŞTİ?

Sayın Prof. Şengör; ‘uyuyan’ magma merkezi nasıl aktifleşti? Okyanuslar son 30 yılda neden artarak ısınıyor? Güneş dalgalarının okyanusun maksimum 700 metre derinine kadar etkileşim gösterebileceğini, deniz bilimciler açıklıyor. Peki, okyanusun bu seviye altındaki ısınması nasıl açıklanır?
“Creative Society“ projesinde yer alan uzmanlar, her 12 bin yılda evrende ‘kozmik’ dalgalanmalara dikkat çekiyorlar. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde yine bu ‘kozmik’ dalgalanmanın başladığı ve dünyamızı olağanüstü etkilediği ‘belgeleniyor’. Kozmik dalgaların dünyanın manyetik gücünü azalttığını ve gezegenin çekirdeğiyle etkileşime geçerek ‘ek enerji’ teminiyle, çekirdeği hızlandırdığını söylüyorlar. Bu nasıl olabilir
Kozmik dalgalardan dolayı kendi ekseninde hızlanan çekirdek, ‘çorba kaşığı’ gibi etrafındaki katı lavları daha da sıvılaştırmış. Dolaysıyla dış çekirdekteki lavların sıvılaşmasıyla birlikte, iç çekirdek daha hızlı dönmeye ve ısınmaya başlamış. Bu olayla birlikte sıvılaşan lavlarda basınç meydana gelmiş ve gerilerek dünyanın kabuğuna dayanıp, baskı yapmaya ve gezegenin ‘şişmesine’ ve daha hızlı dönmesine sebebiyet vermiş. Evrenden gelen ‘kozmik dalgalanma’, ayrıca dünyanın ekseninde ve manyetik kutup alanlarında ‘kaymaya’ yol açmış.
Diğer bir çarpıcı durum ise dünyanın en derin noktası olan, Mariana Çukuru ile ilgilidir. Uzmanlara göre Pasifik Okyanusu’nda bulunan Mariana Çukuru’nun kabuğu ile katı manto arasındaki mesafe ‘5 km’ kalınlığındadır. Yani dünyanın en dip noktası lavlara 5 km yakınlaşmış mı?
İşte dünyayı bekleyen en büyük felaket ve “son”, bu noktada mıdır?
Lavların gerilmesinden ve basıncından dolayı, ‘şişmeye’ başlayan gezegenin kabuğu, tam da bu noktada bir gün direncini yitirerek, çatlamaya başlayacağı ‘öngörülüyormuş’.

190 DERİN ODAKLI DEPREM YAŞANDI

5 Şubat 2023’de Mariana Çukuru’nda ‘derin odaklı depremler’ tespit edilmiş ve bunların Türkiye’deki büyük depremi tetiklemiş olabileceği iddia ediliyor. Son derece dikkat çekici bir diğer olayı ise 2021 yılında Türkiye, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’i kapsayan bölgenin 500 km dibinde, 190 tane ‘derin odaklı depremin’ meydana gelmiş olmasıdır. Gezegenin mantosunda meydana gelen derin odaklı depremlerin ‘katalizör’ etkisi yaratarak, yüzeydeki depremleri tetiklediği vurgulanıyor.
6 Şubat 2023 Hatay ve Kahramanmaraş depremi esnasında görülen ‘mavi ışıklar’ ise, kozmik dalgalanmanın kanıtı olarak saptanmış.
Eğer Mariana Çukuru’nda ‘10’ büyüklüğünde deprem olursa, akabinde zeminin yarılıp buradan ‘yüzlerce’ nükleer bomba gücüyle lavların okyanusa boşalacağı iddia ediliyor. Bu olayla birlikte okyanusta yukarıya doğru kaynama ve basınçla birlikte büyük bir patlamanın ‘kaçınılmaz’ olduğu ileri sürülüyor. Patlama okyanustan sıçrayarak bütün gezegeni kaplayıp ve küle dönüştüreceğini ve nihayet insan türünün sonunu getireceği, büyük üzüntüyle itiraf ediliyor. Küle dönüşen dünyanın atmosferi de özelliğini yitireceği ve dünyada yeni bir ‘buzul’ çağına doğru bir evrenin devam edeceği tahmin ediliyor. Dünyanın uydusu olan Ay, olay anında pozisyonuna göre ya güneş tarafından yutulacağı veya dünyaya çarpacağı ‘hesaplanıyor’.
Sayın hocam; böyle bir ‘felaket’ senaryosu yakın olabilir mi?
Mariana Çukuru’nun 5 km kalınlığındaki kabuğun direnci, yaklaşık ‘12 yıl’ sonra kırılacağı hesap ediliyormuş.
Uluslararası projede konuşan uzmanlar ‘sonun’ tarihini de öngörüyorlar: İnsanlık için kalan süreyi, geri sayım sayacıyla web sitesinde paylaşmışlar: “12 yıl 8 ay... 2036“.
Peki, söz konusu 12 bin yıllık ‘doğal’ döngünün yol açacağı ‘felaket’, önlenebilir mi?
Projede yer alan bilim insanları, dünyanın kozmik dalgalara karşı kendisini neden savunamadığını, çözmeye çalışıyorlar. Sebeplerden birini okyanusları kaplayan milyonlarca plastik çöp atıklarına dayandırıyorlar. Mikro atıklar zamanla okyanusu ‘şemsiye’ gibi kaplamış, nihayet dünya çekirdeği ile okyanuslar ve atmosfer arasında ‘uyumsuzluğa’ yol açmış. Bu uyumsuzluğu gidermek ve gezegeni ‘kurtarmak’ için, alternatif bir enerji kaynağının nasıl bulunabilineceği veya meydana getirilebileceği ile ilgili, küresel çapta acil çalışmaların başlaması gerekiyormuş.
‘Creative Society’de konuşan uzmanlar uyarıyor! “Dünya devletleri en başta bütün savaş ve gerilimlere vakit kaybetmeden hemen son vermeliler”. Dünya insanlığına da çağrı yapıyorlar:Dünya toplumları tüketim odaklı tüm alışkanlıklarını geçmişe gömerek, “insan merkezli” değerlere ve hayatta kalmaya odaklanmalılar! İnsanlık 5000 yıllık tarihi birikiminde ‘öldürme odaklı’ her şeyi yaptı. Korkaklığından icat ettiği silahlarla, işkence aletleriyle, ilaçlarıyla, nükleer bombaları ve dronlarıyla, ‘gurur’ duyduğu bir dünyayı da inşa etmeyi ‘başardı’. Ancak bundan sonra kurtarma ve yaşam odaklı bir dünyaya, cesareti olacak mı? Saygılarla…

Celal Şengör