13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CKD GYK Üyesi Eğitimci Işıl Gürsoy: ÇEDES’te eğitimci yok, yöntemler yanlış

ÇEDES kapsamındaki uygulamalarda skandalların ardı arkası kesilmedi. İlkokul öğrencileri mezar başında ağlatıldı, cumhuriyet düşmanlarının mezarları ziyaret ettirildi. CKD GYK Üyesi Gürsoy, ‘Buradan eğitim değil, kargaşa çıkar.’ dedi

CKD GYK Üyesi Eğitimci Gürsoy: ÇEDES’te eğitimci yok, yöntemler yanlış
CKD, Türkiye Gençlik Birliği ve Vatan Partisi ile İzmir İl Müftü Yardımcısını protesto etmişti.
A+ A-
BİNDALLI HABER

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Yönetim Kurulu (GYK) Üyesi Işıl Gürsoy, “Eğitim öğrenci, veli ve eğitimci olmak üzere üç ayak üzerinde yaşar. ÇEDES ile bakanlık bu üç temel ayağı sarsmakta.” dedi.

ÇEDES “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” adı verilen, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Diyanet işleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında 3 Kasım 2021’de imzalanan bir protokol. Duyar ve değer kavramlarıyla süslenen ÇEDES protokolü ile birçok skandala imza atıldı. Son örneği ise İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu’nun bu kapsamda ilköğretim çağındaki çocukları cumhuriyet düşmanı, Şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın katillerini kışkırtan Esad Erbili’nin mezarına götürmesi oldu. Kadıoğlu, yaptığı ihanet ziyaretini de sosyal medyadan herkese duyurmuştu! Değer eğitiminin din adamlarına devredilmesinin de önünü açan ÇEDES’i ve uygulamadaki sorunları CKD GYK Üyesi, eğitimci Işıl Gürsoy ile konuştuk.

CKD GYK Üyesi Eğitimci Işıl Gürsoy: ÇEDES’te eğitimci yok, yöntemler yanlış - Resim : 1
Işıl Gürsoy

‘MEB KENDİ SORUMLULUKLARINI BAŞKA KURUMLARA YÜKLÜYOR’

  • ÇEDES milli eğitim hedeflerine uygun mu? Çocuklara kazandırılmak istenen değerler nelerdir?

-Projenin okullarımızda uygulayıcıları Diyanet İşleri Başkanlığının görevlendirdiği kişilerdir. Oysa “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmek cumhuriyet öğretmenlerinin görevidir. ÇEDES’in amaçlarına baktığımızda hem Diyanet’e farklı görevler yüklendiğini hem de MEB’in kendi sorumluklarını bir projeyle başka kurumlara ve mesleklere yüklediğini görüyoruz. Çünkü öğrencilere güzel davranışlar kazandırmak; iyi birer yurttaş olmaları için eğitim vermek, çocuklarımızı bilimle, bilgiyle donatmak, çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış insanı yetiştirmek sadece MEB’in görevi ve sorumluluğundadır. Okul ve öğretmen bunun için vardır. Din görevlisinin görev tanımında bunlar yoktur. Din görevlisini de öğrencileri de her bakımdan hayata hazırlayan öğretmenlerdir. Ayrıca okullarımızda ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersi veren eğitimcilerimiz zaten var.

ÖĞRETMENLER VE VELİLER TEPKİLİ

  • ÇEDES projesi okullarımızda nasıl uygulanıyor?

-Değerler eğitimi adı altında belirlenen konular var. Yardımseverlik, sabır, hayırseverlik gibi. Din görevlilerinin rehberliğinde öğrenciler bu konularda çalışmalar yapıyor. Bu proje öğretmen ve velilerden tepki aldığı için bütün okullarda din görevlileri yok. Olmayan okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri tarafından kulüp çalışması şeklinde yürütülüyor. Bu güzel değerler anasınıfından liseye kadar bütün müfredatımızın içinde zaten var olan konular. Bu konularda çocuklarımızın eğitiminin sorumluluğunu öğretmenlerden alıp din görevlilerine vermek, MEB’in kendi sorumluluğundan kaçması demektir. Aynı zamanda eğitim bilimsel temelden koparılmaktadır.

‘HER ÖĞRETEN ÖĞRETMEN OLAMAZ’

  • Bu kopuş nasıl oluyor?

-MEB’in amacı sadece öğretmek değildir. Bugün herkesten bir şeyler öğrenebiliriz ve hepimiz öğretebiliriz. Öğrenen herkes öğrenci olamayacağı gibi her öğreten de öğretmen değildir ve olamaz. Hepimiz belli başlı kanunları biliriz ama her kanun bilen avukatlık mesleğini yapamaz. O halde her öğreten de öğretmen olamaz, öğretmenlik yapamaz. Eğitim böyle bir bakışla yönetilirse o zaman okullara ve öğretmenlere ihtiyaç yok demektir. Buradan eğitim değil, kargaşa çıkar. Neyin, kime, nasıl öğretileceği bilimsel yöntem ve program gerektirir. Eğitim, bilgi yığınının çocuğa boca edilmesi değildir. Verilen bilginin çocukta davranış geliştirme, değiştirme ve oluşturma, o bilgiden yola çıkarak yeni bilgilere ulaştırma amaçları vardır. Hangi yaştaki çocuğa hangi bilginin verileceği bilimsel araştırmalar ve yöntemlerle belirlenmiştir. Müfredatlar buna göre oluşturulur. Her yaş grubunun bilişsel, duygusal ve motor gelişimine göre eğitim programı belirlenir. Ortaokuldaki matematik bilgilerimizi ilkokulda alamayız. Yine ortaokuldaki matematik bilgisi lisede verilemez. Hatta her yaş grubunun eğitimcisi farklıdır. Lise matematik öğretmeni, ana sınıfında derse giremez. Çünkü her yaş grubunun eğitim dili ve yöntemi diğerinden farklıdır. Eğitim fakültelerimizde sınıf öğretmenliği bölümü, ortaokul öğretmenliği bölümleri ve lise öğretmenliği bölümleri ayrı ayrı bölümlerdir. Çünkü her eğitimci dersine gireceği yaş grubunun pedagojik formasyonuyla yetiştirilir. Durum böyleyken öğretmenlik mesleği ile ilgisi olmayanların okullara alınması çocukların gelişimi açısından son derece yanlış, tehlikeli ve bilim dışıdır.

CKD GYK Üyesi Eğitimci Işıl Gürsoy: ÇEDES’te eğitimci yok, yöntemler yanlış - Resim : 2
İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu’nun paylaşımları.

‘CUMHURİYETLE HESAPLAŞMAYA ALAN AÇILIYOR’

  • İzmir’de de sorunlar olmuştu?

-Son olarak, “değerler eğitimi” projesi kapsamında İzmir Müftü Yardımcısı, Menemen’de Asteğmen Kubilay’ı şehit eden Nakşibendi şeyhlerinden Esad Erbili’nin sözde türbe haline getirilmiş mezarına çocuklarımızı götürmüştür. Bu ziyaretin 15 Temmuz şehidimiz Ömer Halisdemir’in katili olan FETÖ üyelerinin mezarını ziyaret etmekten hiçbir farkı yoktur. Bu proje gösteriyor ki, “değerler eğitimi” adı altında cumhuriyetle hesaplaşmaya alan açılmaktadır. Çocuklarımız değerlerinden koparılmakta, cumhuriyet düşmanları kahraman olarak öğretilmektedir.

ÇEDES’TEN VAZGEÇME ÇAĞRISI

  • ÇEDES ile eğitimin dinselleştiğini söyleyebilir miyiz?

-Bu durum, eğitimin dinselleştirildiği düşüncesine indirgenemez. Menemen’deki olay gösteriyor ki, FETÖ’nün zamanında milli eğitimi tahrip etmeye dönük emelleri, ÇEDES projesinin ruhunda yaşamaktadır. Bilinçli bir şekilde, ÇEDES projesine karşı çıkmak din karşıtlığıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. ÇEDES'e şiddetle karşı çıkan sendika, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının kamuoyuna yansıyan görüşlerinin temel amacının ise "laik eğitim" ile "din"i karşı karşıya getirerek, konuyu bağlamından kopararak dindar ve muhafazakâr velilerimizi ÇEDES'ten doğacak gerçek sorunlara duyarsızlaştırmak olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim uygulamada çıkan sorunların kamuoyuna yansımasına baktığımızda, tartışmalar toplumdaki kutuplaşmayı arttırmaktadır. Velilerin hem Milli Eğitim Bakanlığı'na hem de Diyanet İşleri Başkanlığına olan güvenleri sarsılmaktadır. Eğitimciler ile bakanlık arasında güvensizlik ortamı oluşmuştur. Eğitim öğrenci, veli ve eğitimci olmak üzere üç ayak üzerinde yaşar. Proje ile bakanlık bu üç temel ayağı sarsmaktadır. Öğrencisiyle, velisiyle, öğretmeniyle Türk milletinin gerçek talebi bilimsel ve milli eğitim müfredatıdır. MEB acilen bu projeden vazgeçmelidir. n Teşekkür ederiz. -Ben teşekkür ederim.

‘ACI ÇEKTİREREK BİLGİ VEREMEZSİNİZ’

  • ÇEDES’le birlikte hangi sorunlar ortaya çıktı?

-Pratikte de sakıncalarını görmeye başladık. Örneğin bazı okullarda ÇEDES projesi kapsamında sabır konusu işlenirken, öğrenciden annesini ölmüş gibi hissetmesi isteniyor. Öğrenci sınıf ortamında maket bir mezarın önünde öldüğünü hayal ettiği annesinin mezarının başında hıçkırıklara boğularak ağlıyor. Bir öğrenci sabretmeyi mezar başında ağlayarak nasıl öğrenir? Ya da sabır, sadece yakınımızı kaybettiğimizde ortaya çıkan bir duygu durumu mudur? Eğitimde yaparak, yaşayarak öğrenme yöntemi vardır, ancak bu duygular için geçerli değildir. Hatta çocuğun kendisini kötü hissetmesi için hiç değildir. Duygular rol yaparak öğrenilseydi tiyatro sanatçılarımız bütün duyguları yaşamadan tatmış olurdu. Ayrıca, çocukların dünyasında onlara acı çektirerek hiçbir bilgiyi veremezsiniz. Burada eğitimden söz etmemiz mümkün değil. Bir çocuğun hayal dünyasına acıyı yükleyerek bir duyguyu öğretmeye kalkmak eğitmek değil ruhsal gelişimini bozmak, çocuğa duygusal şiddet uygulamaktır. Tamamen ilkel ve çocuğa zararlı bu yöntem bir eğitimcinin başvuracağı yöntem olamaz. Eğitimci çocuğa uygulattığı her pratiğin onun gelecekte davranışlarını ve duygularını şekillendireceğini bilir. Öyle ki uygulanan yanlış yöntem sonucu öğrencide bambaşka bir davranış bozukluğu karşımıza çıkacaktır. Eğitimci bunu da bilir. Örneğin, mezar maketi başında ağlatılan bu öğrencimizde bundan sonra büyük ihtimalle dikkat eksikliği, uyku düzeninde bozulma, kilo kaybı hatta hoşlandığı şeyleri yapmama gibi birçok olumsuz davranışlar oluşabilecektir. Bu örnek çocuklarımıza başka meslekten insanların eğitim vermelerine izin vermenin sakıncalarını anlatmak bakımından çok çarpıcıdır.

CKD ÇEDES MEB FETÖ İzmir Diyanet Mustafa Fehmi Kubilay