01 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa nereye?-1: Atlantik’in şımarık çocuğu

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Son aylarda; Fransa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Türkiye de Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u konuşuyor.

İçerde ekonomik ve sosyal krizle boğuşan Fransa, dışarıda Atlantik’in Avrupa’daki koç başı rolünü üstlenmiş, emperyalist yayılmacı bir politika izliyor. Bugünü anlayabilmek için biraz geriye gitmek gerekecek.

Macron’un izlediği Atlantikçi çizgi 2007’de cumhurbaşkanı seçilen Nicolas Sarkozy ile başlamıştı. Sarkozy, Hollande ve Macron aynı zincirin halkaları. Sarkozy’nin seçilmesi De Gaulle’cü gelenekten kopuşu ifade ediyordu. Zaten seçim sloganı da “Kopuş” du (Rupture!).

FRANSA’NIN SALDIRI, İŞGAL VE KATLİAM POLİTİKASI

Bir önceki Cumhurbaşkanı Jacque Chirac dönemi ABD’ye mesafeli, Arap dünyası ve Afrika’da De Gaulle’cü geleneğin izlerini taşıyan daha dengeli bir dış politikanın izlendiği dönemdi. Chirac, 2003’de ABD’nin Irak işgaline karşı Rusya ve Almanya ile birlikte hareket etmişti. ABD-İngiltere ittifakına karşı Fransa, Almanya ve Rusya ittifakını savunuyordu. Bir Paris-Berlin-Moskova ekseni oluşmuştu. Bu ittifakın aktörleri Chirac, Schröder ve Putin’di.

Sarkozy bu çizgiden koparak Amerika’nın Avrupa’daki vurucu gücü olmuş, Batı Asya ve Afrika’da ABD’nin kuyruğuna takılmıştı. Atlantik ötesine hayranlığını saklamıyor ve dış politikada ABD politikalarını Avrupa’da hayata geçiriyordu. ABD’nin İran’a karşı başlattığı haçlı seferinin AB’deki sözcüsü olmuştu. Yaşanan 2008 mali krizi, ülke ekonomisini çıkmaza sokmuştu ve borç batağında kıvranıyordu. Sarkozy’nin “çözümü” dışarıda emperyalist işgal ve saldırı oldu.

Fransa, artık ABD’nin vurucu gücüydü. 2011’de ABD’nin desteğiyle Fildişi Sahilleri’ni işgal ettiler. Arkasından Libya ve Suriye saldırıları geldi.

2012’de Sarkozy’den kurtulmak isteyen Fransız halkı Sosyal Demokrat Hollande’ı iktidara taşıdı. Hollande Sarkozy’nin bıraktığı yerden devam etti. Sadece bir nöbet değişimi olmuştu. İzlenen dış politika: Saldırı, işgal ve katliamdı.

Sosyal Demokrat Hollande savaş çizmelerini giyerek 2013’te Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne saldırdı. Bu ülkelerde “hizadan çıkan” iktidarlar, iç kargaşalık çıkarılarak ve/veya etnik ve dini ayrılıkçı terör örgütleri kullanılarak darbelerle değiştiriliyordu.

MACRON’U İKTİDARA TAŞIYAN SÜREÇ

Dünya dengeleri değişiyordu. ABD’nin ve Avrupa’daki takipçilerinin içine düştükleri ekonomik ve mali krizi aşmanın yolu olarak seçtikleri yayılmacı, işgalci savaş politikaları iflas etmişti. Batı Asya’yı kan gölüne çeviren bu politikalar, Rusya-Çin ve İran nezdinde Avrasya kalesine çarpmıştı.

Sadece gelişmekte olan ülkeleri değil, kapitalist Batı’yı da ekonomik, siyasi ve askeri alanda darmaduman eden küreselleşmenin artık sonu geldi. Ekonomileri gittikçe zayıflayan, bütçeleri açık veren, kamu borçları neredeyse Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya eşitlenen, işsizliğin ve yoksulluğun arttığı, üretim rakamlarının sürekli düştüğü, klasik siyasi partilere güvenin zayıfladığı, Afrika ve Batı Asya’da askeri olarak kaybeden Batı ülkelerinin halkları yeni arayışlar içine girdi.

Sarkozy-Hollande gibi Atlantikçilerin, savaş ağalarının dönemi kapanmaktaydı. Sistem, iflas eden bu sağ ve sol kanatlarının yerini daha önce sosyalist hükümette ekonomi bakanlığı yapmış, hayatında hiç seçime girmemiş, Rothschild bankasında mesleğe atılmış, Putin ve Esad düşmanı, Bürüksel ve Neoconların umudu 39 yaşındaki Emmanuel Macron Mayıs 2017’de iktidara geldi. Macron, sağlı sollu iflas eden sistem partilerinin yerine küresel güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından bir proje olarak hazırlanmış, medyanın ve sermayenin gücünü arkasına alarak seçilmesi sağlanmıştı.

Hollande’ın sosyal demokrat partisiyle Sarkozy’nin neoliberal partisinin program ve pratiği arasında hiçbir fark olmadığı görülmüştü. Macron’un, program ve kadro olarak bu iki partinin karışımından oluşan Cumhuriyet Yürüyüşü Partisi de dışarıda saldırgan ve yayılmacı politikaları devam ettirdi.

Bugün Doğu Akdeniz’de cephe cepheye gelen Fransa ve Türkiye’nin bu karşı karşıya geliş sürecini önümüzdeki yazıda işleyeceğiz.

Devam edecek…