12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İran’ın büyük zaferinin yankıları

İran’ın İsrail’e 13 Nisan’da gece boyu süren yüzlerce insansız hava aracı ve balistik füzeyle düzenlediği saldırının yankıları sürüyor

İran’ın büyük zaferi
YUNUS SONER / SİYASET BİLİMCİ

İsrail ve Batılı ana akım medyanın propagandası, saldırının sonuçlarını gizlemeye çalışsa da uzmanlara göre İran, “büyük savaş” kışkırtmasına gelmeden akıllıca hesaplanmış bir yanıtla İsrail ve müttefiklerinin zayıflığını ifşa etti.

İran’ın büyük zaferinin yankıları - Resim : 1

13 Nisan 2024, tarih kitaplarının hem Orta Doğu/Batı Asya ile ilgili bölümüne hem de genel olarak uluslararası sistemi özetleyen bölümüne not düşülmesi gereken bir tarihtir.

İran İslam Cumhuriyeti 13 Nisan’ı 14 Nisan’a bağlayan gece İsrail devletine saldırdı. İşte bazı ilk sonuçlar:

1. 1973'TEN BERİ İSRAİL'E YÖNELİK İLK DOĞRUDAN DEVLET SALDIRISI

Ekim 1973'te Mısır ve Suriye Arap Cumhuriyetleri İsrail'e bir saldırı düzenleyerek Yom-Kippur Savaşı olarak adlandırılan savaşı başlattılar.

O tarihten bu yana İsrail ve Filistin devleti etrafındaki çatışmalar, çeşitli savaşlar, işgaller ve geri çekilmeler de dahil olmak üzere devam etti. Ancak bugüne kadar bu çatışmalarda İsrail'in doğrudan muhatabı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Hizbullah ya da son zamanlarda Hamas gibi yerel, devlet dışı örgütler olmuştur.

Körfez Savaşı sırasında Saddam Hüseyin'in İsrail'e attığı füzeler dışında, 12-13 Nisan tarihlerinde ilk kez bir ulus-devlet İsrail'in egemenliğine doğrudan ve açık bir şekilde saldırdı.

İran, aşağıda tartışılacak yansımalarıyla birlikte, İsrail'in varlığını tanımamakta, onu "Siyonist varlık" olarak adlandırmakta ve bu tutumunu uygulamaya koymuş bulunmaktadır.

2. ÇOK ELVERİŞLİ KOŞULLARA SAHİP OLMASINA RAĞMEN İSRAİL KENDİNİ SAVUNAMADI

İran'ın Şam'daki büyükelçiliğine 1 Nisan'da düzenlenen saldırıya misilleme olarak Tahran, İsrail topraklarına 170 insansız hava aracı, 30 seyir füzesi ve 120 balistik füze fırlattı.

Askeri açıdan İsrail'in savunma koşulları elverişliydi: Saldırı günlerden beri duyuruluyordu. İran saldırıyı "İsrail'in suçlarına karşı bir ceza" olarak "sınırlı tuttu." İran'ın Hizbullah gibi müttefiklerinin seferberliği de sınırlıydı. İran'ın BM'deki temsilciliği, füzeler İsrail topraklarına ulaşmadan önce bile X(Twitter) üzerinden meselenin "çözüldüğünü" ilan etti.

Buna rağmen İsrail kendi topraklarını başarılı bir şekilde savunamadı.

ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Ürdün'ün İsrail'in savunmasına yardım etmek zorunda kalması da bunu kanıtlamaktadır. Başkan Biden, ABD ordusunun "geçtiğimiz hafta boyunca" bölgeye uçak ve balistik füze savunma sistemleri sevk ettiğini söyledi.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, RAF savaş uçaklarının İran'a ait insansız hava araçlarını düşürdüğünü söyledi. Fransız donanması İsrail'i savunmak üzere görevlendirilirken Ürdün hava kuvvetleri de destek verdi.

Saldırının sınırlı niteliğine, açıkça duyurulmasına ve en az 4 ülkenin İsrail'i askeri olarak savunmak üzere bir araya gelmesine rağmen İran, İsrail askeri üssünde hasara ve İsrail halkı arasında paniğe yol açmayı başardı.

İran’ın büyük zaferinin yankıları - Resim : 2

3. ABD-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN YENİDEN BEYAN EDİLMESİ

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD'yi İran'a karşı "bölgesel bir savaşa sürükleme" hedefi hakkında çok şey yazıldı.

Yukarıdaki basit gerçekler göz önüne alındığında, ABD Başkanı Biden'ın saldırıdan sonra yaptığı açıklama kulağa ironik geliyor: "Kendisine (Başbakan Netanyahu'ya) İsrail'in daha önce benzeri görülmemiş saldırılara karşı savunma ve bu saldırıları bertaraf etme konusunda kayda değer bir kapasite sergilediğini söyledim ve düşmanlarına İsrail'in güvenliğini etkili bir şekilde tehdit edemeyeceklerine dair açık bir mesaj gönderdim."

Oldukça "etkili" bir şekilde bunu yaptılar.

ABD Savunma Bakanı Austin de bu 'ironiye' katıldı: "Başkan Biden'ın talimatıyla 13 Nisan'da Orta Doğu'daki ABD kuvvetleri İsrail'e doğru yol alan düzinelerce füze ve İHA'yı durdurdu."

Bunlar askeri değerlendirmelerdeki ironiden ziyade İsrail'in güvenliğinin ABD'nin iradesine bağlı olduğunu hatırlatıyordu.

ABD Başkanı Biden açıklamasında "saldırıları" kınadı. Açıklama, saldırının şer ekseni üyeliği için yeni bir kanıt olarak kullanılmasını bir yanda tutarak ele alındığında "saldırgan" hakkında herhangi bir yorumda bulunmadı.

Dahası, Başkan Biden, Netanyahu'ya ABD'nin İsrail'in İran'a yönelik bir karşı saldırısını desteklemeyeceğini söylediği bir Beyaz Saray yetkilisi tarafından Axios'a aktarıldı. Böylelikle Axios bunu İsrail kabinesine anlatabilirdi.

Bu konumlandırma gerçekten de eşi benzeri görülmemiş bir durum ve bu durum üzerinde durulmayı hak ediyor: İran İsrail'e 300'den fazla füzeyle saldırdı ve ABD Başkanı "birleşik bir diplomatik (!!!) yanıtı koordine etmek üzere G7 lideri arkadaşlarımı toplayın" dedi. (Beyaz Saray Açıklaması)

Buna uygun olarak, bir gün önce İran füzelerinde olduğu gibi, Batılı hükümetlerden İsrail hükümetine "itidal çağrısı" yağıyor.

AB Yüksek Temsilcisi Borell, haydut bir devleti cezalandırmak yerine, örgütünün amacının "gerilimin azaltılmasına ve bölgenin güvenliğine katkıda bulunmak" olduğunu belirtiyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, "İran'a yeni yaptırımlar" talep ederek "ironikliği" tamamladı.

4. İRAN'IN İSRAİL'E SALDIRISINA RAĞMEN ABD-İRAN İLİŞKİLERİ DEVAM EDİYOR

Madalyonun diğer yüzü ise ABD ile İran arasındaki ilişkiler.

Beyaz Saray sözcüsü John Kirby "This Week" programında "Başkan çok açık ve net konuştu: İran ile savaş istemiyoruz" dedi.

Bir başka "üst düzey Beyaz Saray yetkilisi" CNN'e yaptığı açıklamada Biden'ın Netanyahu'ya "ABD İran'a karşı herhangi bir saldırı operasyonuna katılmayacaktır" dediğini söyledi.

ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Mike Turner, ABD'nin İran'a karşı doğrudan askeri harekata girişmesi gerektiğine inanmadığını söyledi.

Öte yandan İran Dışişleri Bakanı saldırılar hakkında ABD'yi önceden bilgilendirdiğini açıkladı.

Dahası, İsrailli lobi gruplarının protestolarına rağmen ABD, İran Dışişleri Bakanı'na 18 Nisan'da Filistin konulu BM Güvenlik Konseyi toplantısına katılması için vize vermişti.

Amir-Abdullahiyan'ın saldırıya rağmen son dakika iptaliyle New York'taki toplantıya katılması, Netanyahu'nun yüzüne sert bir tokat atılması ve şu gerçeğin kabul edilmesi anlamına gelecektir.

İran’ın büyük zaferinin yankıları - Resim : 3

5. İRAN BATI ASYA'DA DİPLOMASİNİN MERKEZİNE GERİ DÖNDÜ

O dönemde Orta Doğu Dörtlüsü olarak adlandırılan oluşum BM, ABD, AB ve Rusya'dan oluşuyordu. Daha sonra Trump geldi ve Abraham Anlaşması ile Arap devletleri ve İsrail arasında İran'ın aleyhine bir normalleşme sağlamaya çalıştı.

Gazze etrafındaki çatışmada, hepsi de İran'ı dışlamaya çalışan çeşitli diplomatik girişimler geliştirildi.

Bu, İsrail'e yönelik yaklaşımdaki bir başka temel bölünmenin yansımasıydı: Daha önce de belirtildiği gibi İran İsrail devletini tanımıyor. İsrail'in bulunduğu bölge de dahil olmak üzere tüm Filistin topraklarında gelecekte kurulacak bir devlet için referandum yapılmasını talep etmektedir. Dolayısıyla sözde iki devletli çözümü reddetmektedir.

Bu arada Arap devletlerinin çoğunluğu ve Türkiye iki devletli çözümü takip etmekte, örneğin Türkiye Filistin için garantörlük ve dolayısıyla taraflar arasında arabuluculuk projesini sürdürmektedir.

Son saldırı ile İran'ın İsrail'e karşı güçlü bir pozisyon talep eden Arap kitleleri arasında destek kazandığını tahmin etmek zor değil. Hamas da saldırıyı hemen memnuniyetle karşıladı.

Bu yazı kaleme alındığında BM Güvenlik Konseyi'nin saldırıyla ilgili olağanüstü toplantısı henüz sonuçlanmamıştı. Buna rağmen Batılı ülkeler ve NATO gibi örgütlerden bile itidal çağrıları yükseliyor: Bir zamanlar yasadışı ilan edilen İran, yeniden Batı Asya diplomasisinin ortasında yer alıyor.

6. KURAL TABANLI DÜZENDE BİR BAŞKA ÇATLAK

Ukrayna savaşından sonra İran'ın İsrail'e saldırması, sözde kurallara dayalı düzende bir başka derin çatlak olduğunu göstermektedir.

Bu düzenin içeriği, barış ve savaşla ilgili olan ve bir saldırının ne zaman 'meşru müdafaa' ne zaman saldırı olarak kabul edileceği en temel olmak üzere ABD'nin kuralları belirlemesidir.

Saldırıdan önce ABD Başkanı Biden'a İsrail'e yönelik bir saldırı karşısında İran'a ne diyeceği soruldu. Cevap verdi: "Yapmayın".

Ama İran "yaptı".

G-7 "diplomatik karşılık" konusunu tartışsın ve BMGK olağanüstü toplansın: BRICS üyeliği, Çin ve Rusya ile ittifakları ve bölgesel ve yerel müttefikleriyle İran çizgiyi çoktan aştı.

* Bu makale ilk kez https://uwidata.com sitesinde yayınlanmıştır.

ÇEVİREN: TAHA KÜÇÜKUYGUN
İran İsrail