04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İthalatta devlet tekeli dönemi Afrika’da devletçilik patladı

DOĞAN DUYAR/ CEZAYİR

İthalatta devlet tekeli dönemi Afrika’da devletçilik patladı
A+ A-

Afrika’da devletçilik patladı.

“Milli devlet”lerine sahip çıkmak isteyen Afrika devletleri, ulusal üretimlerinin önünü açabilmek için yüzyılımızın başında denenmiş ve başarı getirmiş devletçilik uygulamalarına hızla yöneliyorlar.

Bunlar için de son dönemde en dikkati çeken; “korumacı” gümrük araçlarıyla başlayan politikaların, “ithalatın kamu eliyle” sürdürülmesi.

Dünyanın en büyük demir cevheri ithalatçısı Çin, alım yapısını değiştirerek, demir cevherini tek bir devlet şirketi eliyle alma kararı alırken; Afrika’da, örneğin Cezayir, “buğday ve arpa” gibi tahıl ürünleri başta olmak üzere pek çok ürünün ithalatında kamu tekelini geri getirdi.

Cezayir, 2020 yılı şubat ayında, özel sektöre buğday ithalatını yasakladığını duyurdu.

Bir yıl sonra, devlet desteğinden yararlanarak tahıl tarımı yapan çiftçilerin ürünlerini özel şahıslara satması yasaklandı.

Bu çiftçilerin mahsullerini satın almaya yalnızca Cezayir “Toprak Mahsulleri Ofisi” OAIC yetkili kılındı.

12 milyon ton olduğu ifade edilen yıllık ihtiyacın 8 milyon tonu Batı etkisindeki “Buteflika dönemi”nde Fransa tarafından satılırken; 22 Şubat 2019 Ordu-Millet Devrimi’ni takiben Cezayir, Fransa’dan alımları durdurdu; Rusya’dan dolaysız alımları başlattı.

İthalatta kamu tekeli, nihayetinde, 45 milyon hektar tarım arazisi potansiyelinin ancak 8,5 milyon hektarının göreli işletildiği ülkede, tarımın önünü açma ve kendi kendine yeterli hale gelme kararlılığına koşut gelişti.

‘ÇOK PARTİLİ SİSTEM’ YIKIMI

Afrika devletleri, 1950-60’lı yıllarda sömürgecilikten kurtuluş mücadelelerini, Türkiye’mizin “Kuvayı Milliye”si gibi, “ulusal kurtuluş cepheleri” çatıları altında millet olarak topyekün birleşerek verdiler.

Bağımsızlıkların kazanılmasını takiben de, 1960’lardan 1990’lara kadar “tek parti” çatısı altında buluştular.

80’lerin sonunda ve 90’larda adına “demokrasi” denilen karşı devrimlerle dayatılan “çok partili sistem”, finans alanında merkez bankalarını, milli para kullanımını, ithalattaysa kamu tekelini hedef aldı.

2000’lerde ivme kazanan, 2013’den itibaren “Bir Kuşak Bir Yol” işbirliğiyle taçlanan Çin önderliğindeki Asya’yla işbirliği, Afrika devletlerinde, yeniden “Kuvayı Milliye” ruhunun gelişimine zemin hazırladı.

Afrika milletleri Cezayir’den Fildişi Sahili ve Etiyopya’ya “Genişletilmiş Cumhurbaşkanlığı İttifakları”; Mali, Burkina Faso, Gine, Sudan, Çad ve benzeri devletlerdeyse “Millet-Ordu Birlikteliğinde Kurucu Meclisler ve Geçici Hükümetler” çatısı altında buluştu.

“Çok partili sistem” aldatmacası son bulurken, “serbest dış ticaret” balonu da patladı.

Avrupa devletlerinin önce petrol, ardından şu günlerde gaz fiyatına “tavan ücret” belirleme girişimi de bu balonun patladığının bir diğer kanıtı değil mi?

BATI VE ‘YENİ-ZENGİN’ DÜŞMANLIĞİ

Batı merkezleri, Afrika’daki yeni süreci, “yabancı ve özel sektör düşmanı” diye nitelese de;

yabancıdan kastedilen “emperyalist, yeni-sömürgeci, dayatmacı Batı merkezleri”.

Keza, Afrika, Türkiye, Çin ve Rusya gibi Asya devletleriyle “kazan-kazan” ilkesiyle ortak yatırımlarını artırarak sürdürüyor.

“Özel sektör” düşmanlığıysa; haksız kazançla edinilmiş, neo-liberalizmin çürümüş “yeni zengin”lerinin, ki Rusya’da “novo Rus” veya “oligark” diye adlandırıldılar, mallarının kamulaştırılması.

60’LARIN KİT’LERİ CANLANDIRILIYOR

Afrika devletleri; gıda, sağlık, enerji ve savunma güvenliği başta olmak üzere, katma değeri yüksek ve stratejik sektörlere “kamu iktisadi teşekkülleri” yani KİT’ler eliyle müdahale etmeye başladı.

Cezayir’de 1980-2020 yılları arasında; tasfiye edilen veya etkisizleştirilen tüm KİT’ler yeniden canlandırılıyor.

KİT borçlarının silinmesinden, yeniden yapılandırılmasına kadar, üretimin önündeki engeller hızla kaldırılıyor.

“Doymamış”, “ihtiyaç ekonomileri” olarak tanımlanan Afrika devletlerinde Çin’le işbirliği, “Kuşak Yol”, KİT’ler bünyesinde ortaklıklar şeklinde cisimleşiyor.

Bankaların olanakları, KİT’ler üzerinden üretimin hizmetine sunuluyor.

MADENCİLİK VE ALTYAPI KAMU ŞİRKETLERİNE

Metro ve tramvay benzeri altyapı projeleri, 60’lı yıllarda ülkelerin inşasında yer almış kamu inşaat şirketlerine yeniden veriliyor.

Cezayir Metro Şirketi (EMA), son olarak, gelecekteki tüm tramvay ve metro projelerinin devlet şirketi Cosider üzerinden yürütüleceğini duyurdu.

Pazar garantisi; yapımcı firmanın planlama yapabilmesine, üretim araçları ve insan kaynaklarını tedarik edebilmesine olanak sunuyor.

1970’lerde petrolden daha fazla elde ettiği madencilik gelirleriyle dikkati çeken Cezayir, kırk yıl aradan sonra, milyarlarca ton rezervi kanıtlanmış Gara Cebilet'teki demir, Tébessa'daki fosfat veya Amizur'daki kurşun ve çinko madenlerini kamu eliyle, Türkiye, Çin ve Rusya ortaklığıyla işletmeye hazırlanıyor.

Türkiye’miz, her geçen gün daha da büyüyen Afrika fırsatını önemle değerlendirmelidir.

KUŞAK-YOL GİRİŞİMİ AFRİKA’DA ‘KUKLA’ YÖNETİCİ BIRAKMIYOR

Görseldeki dünya haritasında, Afrika ve Asya kıtalarının bütünüyle, Latin Amerika’nın da çoğunluğunun Kuşak-Yol Girişimi Anlaşmasını imzaladığını görüyoruz.

2013’de başlayan Girişim, 80’li yıllarda “kukla” diye nitelenen Batı etkisindeki Afrika devlet yöneticilerinin Atlantik’e isyanını tetikledi.

Şimdi bu liderler, Atlantik tarafından “diktatörler” diye suçlanıyorlar.

ANTİ-EMPERYALİST DALGA KUŞAK-YOL ÇAKIŞMASI

2013 yılından 2022 yılına kadar bugün yüz elliye ulaşan sayıda devlet, Kuşak-Yol Girişimi Anlaşmasını imzalamış. Cezayir, Mali, Burkina Faso, Sudan, Çad, Orta Afrika, Etiyopya, Tunus ve benzeri ülkelerdeki devrimci isyanların, Kuşak-Yol Girişimini imzalayanların sayısının “tepe” yaptığı 2018-2019 yılları ve sonrasına denk geldiğini görüyoruz. 

Uzmanlar; Kuşak-Yol eğrisiyle anti-emperyalist yükselişin çakıştığına dikkat çekiyorlar.

DIŞ BORÇLARI ÖDEMEYİ ASKIYA ALDI; ‘PETRO-ALTIN’I BAŞLATTI

GANA, YENİ BİR DALGANIN ÖNCÜSÜ MÜ?

Gana, dış borcunun bir kısmının ödemesini “geçici” olarak askıya alındığını duyurarak, “dış borçların yeniden yapılandırılmasını istedi”.

Gana, 26 Kasım’da da, mazot ve yağ ithalatlarında dolarla ödemeye son verildiğini ve altınla ödeme yapacaklarını açıkladı; “petro-dolar” yerine “petro-altın” dönemine geçtiğini ilan etti.

FINDIKTAN KAKAO VE KAHVEYE BORSALARIN YERELLEŞMESİ

AFRİKA’NIN BORSA İSYANI

Türkiye’miz fındığına sahip çıkmaya çalışırken, Afrika kakao ve kahve başta olmak üzere yerel ürünlerinin “köle” fiyatına alınmasına karşı Batı’nın çokuluslu şirketleriyle kavgaya başladı.

Dünya kakao çekirdeği üretiminin yüzde 60’ını gerçekleştiren Fildişi Sahili ve Gana, 2019 yılında tarihi bir karar alarak, kakao ve kahve borsalarının artık Gine Körfezi’nde oluşacağını duyurdu.

Afrika’nın kakaosunu “bedavaya kapatıp”; on, yirmi, otuz hatta yüz kat daha yüksek fiyatlarla tabii ki “çekirdeği” işleyerek yüksek kar marjlarıyla satmaya alışmış Batı’nın yanıtı, 2020 Eylül’ünde Fildişi’nde darbe düzenlemeye kalkışmak ve yıkıcı “sivil itaatsizlik” cephesini yaratmaya çalışmak oldu.

Son olarak, Fildişi Kahve-Kakao Konseyi ile Gana’nın COCOBOD adlı devlet kurumları, 20 Kasım 2022’de, çokuluslu şirketlere ültimatom vererek, “geçim sıkıntısı yaşayan köylülere primlerinin ödenmesini” talep ettiler.

Fildişi ve Gana, daha önce de, Dünya Kakao Vakfı tarafından 26 Kasım'da Brüksel’de düzenlenen sektör buluşması toplantısını boykot etmişti.

Uzmanlara göre, “Bu boş sandalye politikası, çikolata üreticileri ile çok uluslu şirketler arasında bir kopuşa” işaret ediyor.

20 Kasım'daki ültimatomla başlayan üretici ülkeler ile çikolata sektörü arasındaki hesaplaşma sürüyor.

KÖYLÜYE SADECE YÜZDE 6’SI DÜŞÜYOR

Yıllık 100 milyar dolarlık dünya kakao ve çikolata pazarından milyonlarca kakao köylüsüne bu gelirin sadece yüzde 6’sı düşüyor.

Verilere göre, kakao üreticisi köylülerin yarısı açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor. 

VATAN PARTİSİ PROGRAMI MADDE 29:

Dünya fındık ve kayısı borsaları Türkiye’de kurulacaktır.

Son Dakika Haberleri