12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mesele balık yemek değil, mesele balıkçıya gitmek de değil

Mesele balık yemek değil, mesele balıkçıya gitmek de değil
A+ A-
Muharrem Yerli

Mesele...

Hacca gitmekten vazgeçmektir!

Evin kedisi....

Ağa babanın Hacca gideceğini duyunca,

Onun çantasına gizlice girip Hacca gitmeye karar verir.

Evde hazırlıklar sürerken,

Ağa babanın konu komşuyla bir yandan helalleştiğini,

Onların rızasını aldığını,

Küslerle barıştığını,

Dargın oldukları ile sarıldığını,

Üzdükleri ile kucaklaştığını görür kedi.

Kendisinin de böyle yapması gerektiğini anlar...

Yıllardır kan kusturduğu farelerle helalleşmek,

Onlara niyetini bildirmek için tandır damına gider.

İlk gördüğü fareye anlatır durumu.

Toplanmalarını, topluca helalleşmenin daha kolay olacağını söyler.

Akşam tandır damındaki buluşmaya

Boynunda dosan dokuz taneli tespihle gider.

Tandır damında toplanan fareler,

Besmeleyle içeri giren kedinin yüzünde,

Bir nur,

Dilinde rabbi yessir görürler...

Kedi,

Kendisi için hazırlanan minderin üstüne oturup,

Konuşmaya başlamak üzereyken...

Duvara dizili duran,

Ağzı açık un çuvallarının dibindeki delikleri,

Ve unların ondan çekildiğini görür;

Başına toplanan fareleri o hışımla sönmüş tandıra basıp doldurur.

Ve...

Yukarıdan aşağıya bağırır:

“Ulan ağzı açık bir çuvalın altını delmek

Kimin işidir..

bu çuvalın ağzı açık zaten...

İçinde bana yapılacak ekmeğin unu da var,

Size yetecek ekmek kırıntısı da...

Hadi...

Unu götürdünüz, suyu nereden alacaksınız, maya da lazım size, tuz da lazım size...

Ateş, tandır...

Nereden bulacaksınız bunları...

Koca bir evin rızkını ağzı açık çuvalı delerek,

Alttan çekmek, nasıl bir iştir!

Bulun içinizdeki o haini...

Bana mobeselere baktırtmayın...

Gitmiyorum Hacca, macca..

Aha da karargâhı buraya kuruyorum!”

Bir Babil Bağı’nı,

Bir cennet bahçesini andıran,

Ve uçsuz bucaksız bir aktar deryası bu ülkede,

Ağzı açık,

Baharatın, bakliyatın, balın, kaymağın altından çekenler,

Ne gizli görüştükleri otel odalarında,

Ne karda, kıyamette bir balıkçıda,

Ne de başka bir yerde...

Hiçbir yerde kendi iradeleri ile görüşmediler.

Ayaklarına çağırdıkları, zavallı adam oldular.

Siz...

Cumhuriyet’in Tunceli’sinden,

“Ben Dersimli Kemal” diye selam gönderirseniz,

Sizi Genel Başkan yapar otele çağırırlar...

Sizi...

Fen Rum Patriğinin dizinin dibinden otuz iki dişini gösterirseniz;

Balıkçıya çağırırlar..

Siz,

Başbakanken, komşunun uçağını düşürürseniz,

Siz, türbeyi sırtına alıp taşırsanız,

Siz, Emevi Cami hayali kurarsanız...

Böyle madara edip yollara salarlar...

Hele bir de bir Asena’mız var ki;

Peh peh peh...

Amerikan pokerinin jokeri gibi,

İstediğin araya koy okeye dön!

Birine “Deva” dediler, miadı dolmuş ilaç çıktı.

Birine “Gelecek” dediler, kendi geçmiş karanlıkları çıktı.

Birine “İyi” dediler, zayi çıktı.

Devrimin dinamiği kapıya dayanınca

İş birlikçiler de bir araya toplanır:

Beyaz Saray'ın bahçesinde duvara çarpan arabada,

Kılıçdaroğlu, Davutoğlu, İmamoğlu, Karamollaoğlu, Kaftancıoğlu,

Demirtaş, Babacan, Akşener...

Hepsi Amerikan Hastanesinde makineye bağlı...

Hepsi de aynı prize bağlı çoklu fiş'te...

Azrail...

Eceli gelen pilotu bir türlü karada yakalayamayınca

Gökyüzünden yavaşça kokpite süzülüp yanına oturur...

Ve görünür ona.

"Haydi kaptan son anonsunu yap" der.

"Ama" der pilot...

"Arkada üç yüz insan var bari uçağı indirseydim"

Azrail, otomatik pilot koluna uzanan pilotun elini tutup:

"O eceli gelmişleri bir araya toplamam epey zamanımı aldı kaptan

Hepsi seninle aynı yere gidecekler."

Bunları Azrail bir araya toplamadı, doğru...

Hani demiştik ya:

Türkiye o dinamiği ateşlediğinde,

Vahdettin, Damat Ferit, Ali Kemal ve diğerleri de bir araya toplanmıştı.

Onlar da balık malık yemiş,

İngiliz komiselerine mektup yazıp selam durmuşlardı...

Haa... Kedi mi?

"Bu evin rızkını sizden korumak

Bin Hacdan evladır..

Gitmiyorum!" diye bağırdı tandırın içine...

Ben size söyleyeyim:

Bu altı partinin buraya toplanması

Kendileri için hayra alamet değil...

Ama siz de diyeceksiniz ki:

"Ağa bağırınca, Sıçan kendi deliğini satın alır!"

Ben de diyeceğim ki size:

Ağaları kendilerinden önce ölüyor;

O hırıltıyla, Kazakistan'da, Ukrayna'da, Afganistan'da orada burada nefes almaya çalışıyor,

Balıkçıda bal da yese kurtulmaz!...

Ekrem İmamoğlu İBB mesele balık yemek değil mesele balıkçıya gitmek değil İmamoğlu İBB Başkanı İngiliz Büyükelçisi ingiliz elçisi imamoğlu ingiliz büyükelçisi görüşmesi balıkçı görüşmesi imamoğlu balıkçı görüşmesi