Sorun dijital araçlar değil hegemonya
Dijital kültür kavramına itiraz eden Prof. Dr. Sami Şener, dijital araçların sadece bir araç olduğunu söyledi. Şener dijitalleşmeyle yaşanan sorunların kaynağının ise kapitalist hegemonya olduğunu dile getirdi
Kovid-19 pandemisiyle birlikte tüm dünyada hızlanan dijitalleşmenin, insan eylem ve davranışları ile toplumsal ilişkilere etkisi tartışılıyor. Öte yandan dijital uygulamalar bir yandan hayatı kolaylaştırırken diğer yandan siber zorbalık ve mahremiyetin ihlali gibi sorunları da karşımıza çıkarıyor.
Discord ve Roblox uygulamalarında yaşanan siber zorbalık ve mahremiyet ihlalleri bu duruma bir örnek teşkil ediyor. Peki dijital araçlar nasıl sağlıklı bir şekilde kullanılabilir? Mesele dijitalleşme mi yoksa dünyadaki ideolojik hegemonya mı? Prof. Dr. Sami Şener Aydınlık’a anlattı.
DİJİTAL KÜLTÜR DİYE BİR ŞEY YOK
Esasında araç olması bakımından dijital sistemlerin hesap makinelerinden bir farkı olmadığını kaydeden Şener, “Nasıl hesap makinelerini kullanıyorduk veya nasıl otomasyona geçerek bazı makine sistemlerini otomatik hale getiriyorduk, dijital sistemler de buna benziyor.” dedi.
Dijital kültür kavramının yanlış olduğunu belirten Şener, söz konusu mecranın bir sistem, bir araç olduğunu ve bundan insanların faydalandığını dile getirdi. Şener şunları anlattı:, “Bu bir sistem, bir mekanizma, bir kültür değil aslında. Yani kültür dediğimiz zaman iradeli, duygulu, düşünce ve fikir sahibi insanların aslında hayatlarında bir tercih yaparak bir yaşama felsefesi ortaya koymaları demek oluyor. Yapay zekâ ve dijital uygulamalar bir yaşama felsefesi değil, bu bir kültür değil.”
Sorunun dijital araçların kültürel yaşantıya uyumlu hale getirilmesinde olduğunu belirten Şener, “bizim kültürel sistemimizle uyumlu bir hâle getirilmesi lazım. Yani kültürel sistemimizin önüne geçirilmemesi gerekiyor” diye konuştu.
‘DİJİTAL ARAÇLAR ELİYLE DAYATMA YAPILIYOR’
Dijital araçlarda bir ideolojik dayatma olduğunu kaydeden Şener, “Bir insanın veyahut da bir grubun aslında planladığı, çerçevelediği bir sistemin dönüşünü almış oluyoruz. O sistemi oluşturan, o sistemi çalıştıran belli uzmanların, teknokratların belirlediği bir sistemi biz öğreniyor veya onları kullanıyoruz. Bir yaşam tarzı dayatması var.” dedi.
Şener, dijital araçlar eliyle oluşan ilişkilerin yapay olduğunu ve insanın hür iradesiyle gerçekleşmediğini dile getirdi ve ekledi: “Avrupa’da Sanayi Devriminden sonra yeni bilgi sistemleri oluştu. Ya da bir takım sosyal sistemler oluştu. Fakat bu sosyal sistemlerin daha çok insanları ekonomik ve teknolojik yönden kontrol altına alan bir özelliği ile karşı karşıya geldik. Mesela bürokratik sistem de aynı şekilde. Bu da Batı’da ortaya çıktı. Bürokratik sistem bir kontrol mekanizmasıydı. Yani devletin bir takım işte halkı kontrol etmek için ortaya koyduğu bir sistemdi.”
Kapitalist sistemin, insanları kontrol altında tutmayı hedeflediğini aktaran Şener, “Bunu Max Weber açıkça söylüyor. Yani kapitalist sistem kontrol altında tutulmak zorundadır ve dolayısıyla herkesin ne yaptığını ne istediğini sürekli denetlemek durumundadır diyordu. Şimdi bu tabii bu o zamandan beri endüstri ile başlayan şey daha sonra bilgi çağı ile devam etti.” ifadelerini kullandı.
‘KAPİTALİST SİSTEM İNSANIN İRADESİNİ ELİNDEN ALIYOR’
Özellikle dijital medya eliyle hem siyasi hegemonyanın hem de küresel şirketlerin kitleleri etki altına almaya çalıştığını belirten Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek siyasi sistemler gerek efendim iktisadi bir takım büyük şirketler insan kitlelerinin düşüncelerini ve etki altına alarak onları kendi istedikleri beğenilere, kendi istedikleri tutumlara yönlendirmeye çalışıyorlar. Bu gerçekten çok ciddi bir tehlike. Batılı bir aydının çok önemli bir sözü var. Diyor ki: ‘İnsan kendi haline bu sistemde bırakılmıyor.’ Yani biz kendi halimize bir şey karar veremiyor artık.”
Şener, özellikle sosyal medya uygulamalarının gerçekte asosyal bir sistem olduğunu söyledi: “Teknokratlar, medya planlayıcıları, hatta işte siyasiler, çeşitli şeylerle, enstrümanlarla bizi belli alternatifler içerisinde seçim yapmaya zorluyorlar ve burada dijital sistem yani özellikle günümüzde sosyal medya dediğimiz sistem aslında asosyal bir sistem. Çünkü sosyalliğe imkân vermediği için asosyal bir sistem. Sosyal gibi görünen ama belli grupların, belli kesimlerin, belli ideolojilerin şeyini efendim görüş ve anlayışlarını empoze ediyor. Bugün mesela bilgisayara girdiğimiz zaman mesela ben bir şey arıyorum. Bir de bakıyorum ki benim karşıma ya bir eşyanın özel özellikleri geliyor. Ya bir moda şeyi geliyor veyahut bir cinsel öge geliyor. Yani ben aslında hür değilim. Bilgisayarda hür olamıyorum.”
İnsanın iradesinin ve düşünme yetisinin elinden alınmaya çalışıldığına dikkat çeken Şener, “Biz bir seçim yaparak değerlendirerek bir davranışta bulunmuyoruz. Önümüze koyulan şeyler böyle kalıplar içerisinde düşünmek ve hareket etme durumunda kalıyoruz. Zaten en tehlikeli durum bu. Yani biz insanlığımızı bir anda öteliyoruz, geriye öteliyoruz. Yani biz makine değiliz. Biz yani bir kaset, bir efendime söyleyeyim bir şeyi bilgiyi veya bir yazıya bir sesi başka yere aktaran şey araç değiliz. Biz insanız. Yani insan önce bilgiyi alıp düşünür, ondan sonra kendi o çevresindeki olay durumu değerlendirir ve ona göre bir açıklama yapar. Şimdi bu özelliğimiz elimizden alınıyor.” diye konuştu.