15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yükselen Asya için ortak dil kararı

‘21. Yüzyılda Uluslararası Türk Dünyasında Dil Edebiyat Kültür Sempozyumu’ tamamlandı. 9 ülkeden 59 akademisyenin bilimsel katkı sunduğu sempozyumun sonuç bildirgesinde Türkçe konuşan halkların ortak bir dil geliştirmeleri ve Türk dili için atılacak adımlar belirlendi

Yükselen Asya için ortak dil kararı
A+ A-
HABER MERKEZİ

21. Yüzyılda Uluslararası Türk Dünyasında Dil Edebiyat Kültür Sempozyumu dünkü son oturum ile birlikte bilimsel katkılar ve tartışmalar ışığında tamamlandı. İki gün süren sempozyuma (4-5 Aralık) Ulusal Strateji Merkezi (USMER) ev sahipliği yaptı. 9 ülkeden 59 bilim insanının bildiri sunduğu sempozyumda, çeşitli ülkelerden alanında uzman akademisyenler sunumlar yaptı. Sempozyumun sonuç bildirgesinde Türk devletlerinin, Asya Uygarlığının yükselişinde öncü konumlarda olacağı vurgulandı. Türkçe konuşan halkların ortak bir dil geliştirmesinin kaçınılmaz olduğu sonucu ile önümüzdeki yıllarda Uygarlık ve Bilim Dili Türkçenin Asya Uygarlığının Yükselişinde tarihi görevler üstlenmesi anlayışıyla Türk dilinin geliştirilmesi adına çalışmaları devam edileceği belirtildi. Sonuç bildirgesinde şu ifadeler kullanıldı:

“Atlantik Çağının sonuna gelmiş bulunuyoruz. İnsanlık, Asya Uygarlığı’nın Yükseliş Çağına giriyor. “Türk devletleri, Asya uygarlığının yükselişinde öncü konumlarda olacaklardır.

“Asya uygarlığının yükselişi, aynı zamanda diğer Asya dilleriyle ve kültürleriyle el ele Türk dilinin, Türk edebiyatının ve Türk kültürünün yükselişidir.

“Batılı bilim adamlarının deyişiyle 'Eğer Tanrı bir dil yapmış olsaydı, o dil Türkçe olurdu.'

“Türk dili ve kültürü, büyük imparatorluklar ve uygarlık birikimiyle geleceğin dünyasının kuruluşuna tarihî katkılarda bulunacaktır. Bu nedenle dilimizi, edebiyatımızı insanlığın kültür birikimine sunmak, çağın görevidir.

“Pasifik Okyanusu’ndan Atlas Okyanusu’na kadar yeryüzüne yayılan Türk dilinin bütün lehçelerini olanca özgünlüğü ve zenginliğiyle koruyarak geliştirmek yönündeki çalışmaları yoğunlaştırma kararındayız.

“Öte yandan Türkçe konuşan halkların ortak bir dil geliştirmeleri kaçınılmazdır.

“Sempozyumumuz bu nedenle 'Dilde, Fikirde ve İşte Birlik' sloganıyla toplanmıştır.

“Ortak dilimizi geliştirmek ve zenginleştirmek, öncelikle Türkçenin en geniş coğrafyamızdaki birikimini değerlendirmekle mümkündür. Türk dillerinin bütününü büyük dil kaynağımız olarak hayata geçirdiğimiz zaman, Türkçemizin ne kadar zengin bir dil olduğunu da görmüş olacağız. Türkçe, yükselen uygarlığın önde gelen dillerinden biridir.

“Orhun yazıtlarından Kaşgarlı Mahmut’a, Yunus Emre’den Ali Şir Nevai’ye kadar dilimizin zengin kaynaklarını geleceğin Türkçesine kazandırmak önümüzdeki büyük görevdir.

“Önümüzdeki yıllardaki çalışmalarımıza, uygarlık ve bilim dili Türkçenin Asya uygarlığının yükselişinde tarihi görevler üstlenmesi anlayışıyla devam etme kararlılığımızı Türk Dünyasına ve insanlığa bildiriyoruz.”

Yükselen Asya için ortak dil kararı - Resim: 1

HİŞT, HİŞT!.. İLE ‘UBOR METENGA'

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Gülçin Oktay Erkoç, ‘Hişt, Hişt!..’ İle ‘Ubor Metenga’ Çıkmazında Kahraman konulu bir sunum yaptı. Erkoç, “Hişt Hişt, Saik Faik’in bir hikayesi. 1954 yılında 'Alemdarda Var Bir Yılan' kitabından hikayesi yayımlanmış. ‘Ubor Metenga’da Oğuz Atay’ın, 1975 yılında Korkuyu Beklerken kitabındaki hikayesinde geçiyor. Bir mektubun sununda yazan bir isim bu. Bu hikayelerin çok fazla ortak noktası var. Burada sorulması gereken 'Hişt Hişt!' hikayesindeki 'Hişt Hişt ve Ubor Metenga' neyi simgeliyor sorusudur. Yazarlar bu hikayeleri ve bu seslerle neyi anlatmak istiyorlar?” ifadelerini kullandı.

TAKİYETTİN MENGÜŞOĞLU

İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Çiğdem Yıldızdöken, Türk Düşüncesinde Takiyettin Mengüşoğlu’nun Yeri ve Önemi sunumunda, 20. Yüzyılda Avrupa’daki düşünce akımlarından olan Fenomenologi’nin tanıtılması açısından Mengüşoğlu’nun önemine dikkat çekti: “Takiyettin Mengüşoğlu 1905 ve 1984 yıllarından yaşamış birisi. Dolayısıyla Mengüşoğlu’nu anlamak 20. Yüzyılı anlamak açısından önemli. Avrupa ve Türkiye’deki düşünce alanında neler olup bittiğini anlamak açısından Mengüşoğlu’nu tanımak önemli. 20. Yüzyıl göz önünde bulundurulduğunda felsefenin de geleceğini belirleyen 1933 Üniversite Reformu ile karşılıyoruz. Bu reformla üniversite kavramının kurumsallaşması ve kadrolaşması konusunda Avrupa’dan gelen akademisyenlerin önemli bir etkisi olmuştur. Tanzimat reformlarıyla devlet aracılığıyla Avrupa’ya gönderilen ilim ve bilim insanlarınca Batı’daki fikirlerin Türk düşüncesine tanıtılması bu noktada önemli olmuştur. Bu durumda Avrupa’da özellikle Almanya’da bir düşünce rüzgârı esiyordu o da Fenomenologi görüşüydü. Bu noktada Mengüşoğlu’nun Türk düşünce hayatında önemli bir etkisi var.”

Yükselen Asya için ortak dil kararı - Resim: 2

'320 MİLYON KİŞİ TÜRKÇE KONUŞUYOR'

Kosova Priştine Üniversitesi’den Prof. Dr. Suzana Canhasi, İki Dilli ve Çok Dilli Ortamında Türkçenin Durumu konusunda sunum yaptı:

“Balkanlar tarih boyunca bir geçiş bölgesi olduğundan buradaki yerli ve göçebe halk arasında yüzyıllarca birbirini etkileme ve kendi kültürünü benimsetme stratejisi izlemişlerdir. Buraya yerleşen büyük güçler bölgedeki farklılığı daha da artırmıştır. Türkçe 320 milyon tarafından konuşulan dünyanın sayılı dilleri arasındadır. Dil ve fikirde birlik ortak algının geliştirilmesiyle güçlendirilmelidir. Türk dünyasının düşüncelerini birbirine yaklaştırmak ve ortak iş yapma kültürünü atırmak suretiyle kültürlerin unutulmasına hız vermiştir. Balkan Türklerinin bulundukları ülkelerde sosyal ve kültürel alanda var olabilme, çok kültürlülüğün Avrupa değerleriyle uyum, dil haklarına kavuşma gibi konularda tartışmalara başlanmış olması gerekiyor. Kosova’da Türk ağızlarının farklılıklarını ortaya koymak için Türklerin yaşadığı yerlerde kapsamlı araştırmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.”

'BİRLİK DUYGULARINI GÜÇLENDİREN HAZİNE: KÜLTÜREL MİRAS'

Bakü Devlet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mübariz Süleymanlı ise Türk Dünyası ve Kültürel Miras Politikası konulu sunumunda bir toplumun dayanışma ve birlik duygusunun güçlendirilmesinde kültürel mirasın önemine dikkat çekti. Süleymanlı “Bir toplum üyelerini ortak geçmişlerini anlatan, aralarındaki dayanışma ve birlik duygularını güçlendiren hazinenin adı kültürel mirastır. Türk dünyasının ortak Türk değerleri bağlamında öğrenilirken ilk önce araştırılacak konuların başında coğrafi, etnografi, dini, manevi faktörlerin öne çekilmesi zaruridir. Çünkü kültürde ortaklık ve geleneklerde müştereklik payı bu faktörlerin araştırılmasıyla ortaya çıkabilir.” dedi.

TÜRKİYE-KKTC ÖRNEĞİ ‘BİRLİK AYRIŞMAYI ÖNLEDİ’

Sempozyumda birçok akademisyen uzmanlık alanlarında sunumlar yaptı. Bazılarını özet olarak okurlarımızla paylaşıyoruz.

Eski KKTC Kültür Bakanı İsmail Bozkurt, “Kıbrıs Türkleri örneğinde ortak Türk alfabesi sorunu” konulu bir sunum yaptı. Bozkurt, Harf Devriminin önemine vurgu yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “İngilizler Kıbrıs’a hâkim olduktan sonra Türk kimliğini reddeden bir politika izlediler. Hatta 1915'ten 1924’e kadar Türklere büyük bir baskı oluştu. Kıbrıs’ta ne bir dergi ne bir kitap basıldı. Ancak o dönemde Kıbrıs Türkleri Atatürk Devrimlerini izlemeye çalıştı. En önemlisi harf inkılabını aynen almak oldu. 23 Ağustos 1928 tarihinde çıkan bir haber vardır. Kıbrıs Türk muallim cemiyeti Türkiye’de Latin harfleri kabul edilirse bizde de kabul edilmesini savundu ve Türkiye’de yeni alfabeye geçtikten sonra Kıbrıs Türkleri hiçbir zorlama olmadan geçtiler. Alfabe birliğinin sağlanması ve edebiyat dilinin de İstanbul Türkçesi olması Kıbrıs Türklerindeki ayrışmayı önledi. Bugün Kıbrıs Türkleri hâlâ Latin alfabesini kullanır. Kıbrıs Türk Edebiyatında edebiyat dili İstanbul Türkçesidir. Bu önemli bir örnek.”

ALİ ŞİR NEVAİ ESERLERİ

Bartın Üniversitesinden Prof. Dr. Zilola Khudaybergenova ise “Babür’ün mükerrer sanatları uygulamadaki ustalığı” konusunda bir sunum yaptı. Khudaybergenova sunumunda Ali Şir Nevai’nin eserlerini ve topluma nasıl örnek bir şahsiyet haline geldiğini anlattı: “Sovyetler döneminde 73 sene Türk devletleri kendi kökenlerinden kopartıldı. Onlara kendi kültürünü kendi dilini öğrenmek yasaklandı. Maalesef Türk dünyasının zenginliğini gösteren Türk halkının özgünlüğünü gösteren çalışmalar çok az yapıldı. Bunları yapanlar da cezalandırıldı. Bu nedenle bağımsızlığa ulaştıktan sonra (Özbekistan) en güzel adımlardan birisi bizim tarihe yönelik çalışmalarımız oldu. Bu çalışmalardan en önemlisi de Ali Şir Nevai’dir. Ali Şir Nevai, Çağtay döneminde 14-15. Yüzyılda ilk olarak Çağtay Türkçesinde şiirler, destanlar yazmış olan şair, bilim adamı ve aynı zamanda devlet adamıdır. Bununla beraber Osmanlı döneminde Osmanlı şairleri de Ali Şir Nevai eserlerine teksire yamayı da büyük bir görev bildiler.”

KAĞAN MI ÜSTÜN, HAN MI ÜSTÜN?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Hayrettin İhsan Erkoç, sempozyumda 12. Yüzyıldan İtibaren Türk-Moğol Devletlerinde Kağan ve Han Unvanlarını işledi. Erkoç şu ifadeleri kullandı: “Kağan ve Han unvanları 20. Yüzyıla kadar çeşitli Türk toplulukları tarafından kullanılan yaygın bir unvan. Kağan ve Hakan unvanları birbirinin muadilidir. Osmanlılara kadar kullanılmaya devam ettiğini görüyoruz. Han unvanı Avrupa Hunlarından başlayarak, Azerbaycan hanlıklarında 19. Yüzyıla kadar kullanılmaya devem etmiştir. 'Kağan, Han’dan daha mı düşük düzeyde? Han, Kağan’dan daha mı düşük düzeyde? Yoksa başlangıçta eşitken sonradan mı farklılaştı?' soruları tarihçiler arasında hâlâ tartışılmaktadır. Ben eşit olduğu kanaatindeyim.”

GOBUSTAN KAYA RESİMLERİ

Azerbaycan’da bulunan kaya resimlerinin önemi konusunda Azerbaycan Devlet Kültür ve Sanat Üniversitesi Öğretim Görevlisi Rena Memmedova sunum yaptı. Memmedova, Azerbaycan’daki Gobustan Müzesi hakkında ayrıntı bilgiler paylaştı: “Gobustan kaya resimleri ilk olarak İsak Ceferzade tarafından 1930’lu yıllarda tatbik edilmiştir. İlk dönem yaklaşık 4 bin kaya resmi bulunmuştur. Daha sonra İsak Ceferzade’nin öğrencileri tarafından araştırma genişletilmiş ve günümüzde 6 binin üzerinde kaya resmi, 20 bin mağara ve kurganlar, ilk insan yerleşim yerleri bulundu. Tüm bu alan toplam 4 bin 500 hektar araziyi kapsamaktadır.”

PUŞKİN VE BAHÇESARAY

Ankara Üniversitesi Lisans Öğrencisi Gözen Esmer, Batı Asya’da Kültürel Etkileşim Örneği; Bahçesaray Çeşmesi konulu bir sunum yaptı. Esmer, Bahçesaray kültürü hakkındaki sunumunda şunlar söyledi: “Osmanlı ve Çarlık Rusya’nın Kırım’da ve Kafkasya’da savaştığı yıllarda Puşkin Batılı oryantalistlerden farklı bir şekilde bir Türk imgesi yaratmıştır. Byron etkisine rağmen Doğu ve Doğululuk onun için bir fon, bir oyun veya merak değildir. Puşkin’in yarattığı 'Bahçesaray Çeşmesi' masalı savaş koşullarına, iki imparatorluğun karşı karşıya olmasına rağmen bir Avrasya masalına dönüşmüştür. Türkler bu masalın kahramanı öznesidirler. Bahçesaray Çeşmesi kültürel etkileşimin en yoğun ve özgün örneklerinden birisidir. Hikâyenin hatta hikâyelerin (hem Mariya Potaçka’nın hikâyesi, hem Giray Han hem de şairin yaşamı) karmaşıklığı ve canlılığı tam da yaşadığımız coğrafyanın yansımasıdır. Paslı, bakımsızlık içinde bir Çeşme’yi Puşkin doğru bir şekilde renklendirmiş, karakterleri en iyi şekilde yansıtmış ve Doğuluların en güzel masallarından birini yaratmıştır.”

EPİK YASALAR VE BEYREK

Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Üyesi İsmail Abalı, Halk Anlatılarında Epik Yasalar ve Beyrek Boyunun Trabzon Eşmetni Bası Böyrek Hikâyesi konulu bir sunum yaptı: “Bamsı Böyrek Hikâyesi 2020 yılında Turgay Kabak isimli araştırmacı tarafından Trabzon’da derlenmiş ve tam metni yayımlanmıştır. Hikâye Dede Korkut hikayelerinden biri olan Bamsı Beyrek Boyunun bir varyantı olup halk hikayesi formundandır. Hikâyenin içerisinde destan ve masal türünde motifler de bulunmaktadır. Hikâye Böyerek isimli kahramanın evinden ayrılışını ve Aktabat kızı isimli karakter ile kavuşmasını ele almaktadır.”

Son Dakika Haberleri usmer sempozyum ortak dil