17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayal tacirlerinin tuzağına düşmeyin!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Küresel düzeyde ekonomik beklentilerdeki olumsuz değişim ile finansal piyasalarda yapay bir şekilde zorlanan iyimser eğilimlerin uyuşmadığı bir süreçten geçiyoruz. Bu durumun sürdürülebilir olmadığını ve ciddi yan tesirler yaratabileceğini dikkate almak gerekiyor! Geride bıraktığımız haftanın son üç iş gününde yaşananlar, yapay olduğunu iddia ettiğimiz finansal piyasa eğilimlerini iyice güvenilmez hale getiriyor.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız endişelerimizi örnekleyerek ne olup bittiğini anlamaya çalışalım. Bu hafta başında açıklanan Ağustos ayı enflasyon rakamlarımız beklenenden kötü çıktı ve geleceğe yönelik algıların olumsuzlaşmasına yol açtı; fakat buna rağmen Türk Lirası değerleniyor, yerleşiklerin risk alma isteğini uyarmak adına aşırılık sınırları fazlası ile zorlanıyor! Gelişmeler öngörüler ile uyuşmuyor!
Euro diğer paralara karşı değerlendikçe, Avrupa Birliğine ilişkin ekonomik beklentiler olumsuzlaşıyor; enflasyon hedefinden uzaklaşılması, durgunluğun geri dönmesi olasılığı güçleniyor. Avrupa Merkez Bankasının faizleri yükseltmesi ve parasal genişlemeyi sonlandırma eğilimine girmesi olasılığı azalıyor. Söz konusu beklentilerin Euro’ya değer kaybettirmesi gerekiyor, fakat tam aksi eğilim hüküm sürmeye devam ediyor!
Amerikan doları, Euro ve Çin parasındaki değerlenme zorlamaları nedeniyle değer kaybediyor ve tahvil getirileri geriliyor; fakat dolar bazında yükselen emtia fiyatları enflasyon baskısına ilişkin beklentileri ciddileştiriyor. Kasırgaların yarattığı tahribatın giderilmesi süreci, enflasyon ve ücretlerdeki artış eğilimini yükseltecek gibi görünüyor. Bu durum ABD para otoritesini harekete geçmeye, faiz yükseltme ve bilanço küçültme konularında kolları sıvamaya zorluyor; bu durumda doların değerlenmesi gerekiyor, fakat piyasalar tam aksi eğilimleri zorluyor!
Şahince tavırları ile tanınan ABD para otoritesinin Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi sürpriz bir şekilde istifa ediyor; borçlanma tavanı konusundaki sıkıntı yine sürpriz bir uzlaşı ile Aralık ayına öteleniyor. Kanada faizlerini çeyrek puan yükseltiyor, Brezilya ise bir tam puan düşürüyor. Tüm bunlar doların değerlenmesi ve riskten kaçınma eğiliminin belirleyici olması olasılıklarını güçlendiriyor; ancak finansal piyasalar acil ihtiyaçları nedeniyle bunları ya görmezden geliyor veya çözümü yanlış değerlendirmelerde aramak durumunda kalıyor!
Finansal piyasalar, yeni bir küresel krizden kaçınmak adına ters yönde ilerlemeyi zorlamak durumunda kalarak sorunların ağırlaşmasına sebep oluyor; fiyat oynaklıklarının tehlikeli olabilecek şekilde artmasına hizmet edebilecek şekilde finansal fay hatlarında enerji birikimlerine katkı yapıyor! Gelişen ekonomilerdeki gerginliği azaltmak, ortaya çıkabilecek olumsuzlukları kısa vadede ötelemek ve yerleşikleri risk almaya ikna etmek için her türlü aşırılık fazlası ile zorlanıyor. Sanki gelişen ekonomiler önce enflasyon demiş ve yapısal reformları hayata geçirmiş gibi fiyatlama yapılıyor! Bu zorlamanın günü kurtarmaktan başka bir işe yaramayabileceğini, er veya geç geri tepebileceğini hesaba katmak ve sabırlı olmak gerekiyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız eğilimler sene başında bu yana farklı yaklaşımlar yolu ile zorlanıyor. Son üç ay genelinde ise, çok daha cüretkar tavırlar sahne almaya başladığı dikkat çekiyor. Gelişen ekonomiler önce kendi çıkarlarını gözeterek bu zorlamalardan azami faydayı sağlamak, herkesi aptal yerine koyan bu şeytan müsveddelerini kendi tuzaklarına düşürmeye çalışmalı! Para kazanmak uğruna onların yönlendirmesine direnerek karlı bir şekilde çıkış yapabilme fırsatı verilmemeli! Pozisyonlarını korumak istiyorlar ise daha fazla sermaye getirsinler, rezerv artışına ve kırılganlık algısını gerilemesine katkı yapsınlar; kaçmak istiyorlar ise, hatırı sayılır kayıplar vermeden çekip gidemesinler! Bir kriz yaşanacaksa da faturanın tümü bu gelişen ülke vatandaşlarının sırtına yüklenemesin!
Fakat bu söylediklerimizin yapılabilmesi korku duvarlarının aşılabilmesini, işbirlikçiliğe soyunanlara itibar edilmemesini gerektiriyor! Bırakın, geleceğimize ipotek koymaya çalışanlar güç kaybetsin ve sapıkça tavırlarından vaz geçmek zorunda kalsın! Güzel bir dayak yiyerek her kuşun etinin yenemeyeceğini öğrensin!