26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İran, TSK’yı tanıma arayışında

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Tahran izlenimlerine devam.
Konu: Türkiye ve Suud’un Suriye’ye askeri müdahalesi.
İran, ne kadar ihtimal veriyor?
***
Önce Suriye için AKP cenahına bir göz atalım.
Ahmet Davutoğlu Meclis grubunda konuştu (23.2.2016)
Sanki münazara çocuğu: Suriye’de “insanlık destanı” yazıyorlarmış.
Kesindir: AKP’nin Suriye’de ne yapmayacağı bellidir. Dönüş yok.
Meselemiz şu: Türkiye AKP’nin kaderine ortak olacak mı?
***
Davutoğlu, El Jazeere’de vaziyeti tasvir etti (23.2.2016).
İki sözüne dikkat çekelim. Biri boş, diğeri dolu.
Boş: “Türkiye’ye yönelik bir tehdit olursa kimsenin iznini de istemeyeceğiz.”
İnanalım mı?
***
Gelelim dolu olan sözüne.
“Suriye ılımlı muhalefeti varsa bu, Türkiye’nin desteği sayesindedir.”
“Eğer bugün rejim ülkenin tüm topraklarını kontrol edemiyorsa, Türkiye’nin, diğer bazı devletlerin desteği sayesindedir.”
Biz de tam bunu söylüyoruz: AKP elini çekse, Suriye’de bütün denklemler değişir.
Sadece Suriye değil, Türkiye de kazanır.
***
Sahadan son bir tespit.
Suriye Türkmen liderlerinden biri. Azez’den yeni dönmüş.
Sordum: “AKP’nin birinci meselesi hangisi? PYD mi? Halep’deki muhaliflere ikmal yolunu açık tutmak mı?”
Güldü: “Hiç tereddütsüz ikincisi.” Doğru söylüyordu.
Erdoğan/Davutoğlu denklemi şöyle okuyor: Esad kalırsa, biz gideriz.
***
Fakat: AKP’nin hakkını yemiyelim.
“Muhalefeti” ayakta tutmak bütün ABD cephesinin temel derdi.
Aksi takdirde: Cenevre’de masaya oturduklarında hiç söz hakları olmayacak.
Yani: “Silahın kadar konuş” meselesi.
***
Güncel gelişmeleri bilerek uzun tuttum.
Tahran’da farklı merkezlerin görüş ortalaması da böyle.
***
İran açısından yorumsuz bir Suriye özetlemesi yapalım.
Bir: ABD sadece krizi başlatmadı. Sürdüren de o.
Türkiye, Suud ve Katar, sadece ABD’ye alet oldular.
İki: Suriye’ye kara harekatı meselesi.
Türkiye ve Suud, kendi başlarına bir şey yapamaz.
Çünkü: Sahada artık Rusya da var.
Ancak: ABD izin ve garanti veremiyor.
Mesele: Savaş riskini göze alamıyor olması.
***
Üç: Türkiye-Suud ortaklığının mimarı ABD’dir.
Kral Salman dönemiyle birlikte Obama kurdurdu.
“Haydi bakalım” dedi.”Muhalefet yeniliyor, harekete geçin.”
Ortaklığın sadece propaganda değeri var.
Çok konuşuyorlar, büyük laflar ediyorlar.
Hulusi Akar’ın Riyad’a gitmesi: “Gösteriş için.”
“Birisi eline büyük taş almışsa, atmak için değildir.”
***
AKP-Suud ortaklığı, iki zaaf taşıyor.
İlki: Rusya karşısında güçleri yetmez.
Suud kara harekatı yapacakmış. Mümkün görmüyoruz.
Ordusu savaşamaz. Yemen’de 1500 dolar maaşla paralı asker kullanıyor zaten.
Diğeri: Türkiye-Suud ortaklığı sorunlu. Çelişme ve rekabet yaşıyorlar.
İhvan, Mısır’da Sisi yönetimine bakışta, Sünni dünyaya önderlik konusunda.
Ortaklık fazla sürmez, çökecekler.
***
Dört: Türk Silahlı Kuvvetleri için İran’da farklı görüşler var.
“Sinir uçları” gelişmelere daha açık.
Buralara göre AKP Suriye’ye müdahale etmek istiyor. Fakat TSK karşı çıkıyor.
Tahran Radyosu resmi yorumcusu Seyidali Kaymakami’nin yazıları dikkat çekici.
Dışişleri’nden onaylı olduğunu sanıyorum.
Yazılarından iki tespitini aktarayım.
Tayyip Erdoğan için: “NATO’nun fedaisi.”
TSK için: “Amerika ve NATO, Türkiye ordusunu artık doğrudan kullanamadığı için ona alternatif olarak ılımlı İslam görünümlü AKP’nin Türkiye’de iktidar olması şartlarını sağladı.”
Başka merkezler de benzer düşünüyor.
***
“Sinir merkezleri” ise hâlâ önyargılı. Kafalar karışık.
Hem: TSK’yı NATO ordusu sayıyorlar hâlâ.
Hem de: Bir şeylerin değiştiğinin farkındalar. Anlamaya açıklar.
Üst düzey bir heyetle konuyu tartıştım.
Tespitimi aktardım: İran düşmanlığı Kemalistlerden İslamcı mahalleye taşındı.
İran’la ittifak, artık Kemalistlerin tezi.
Dediler: “Farkındayız.”
Dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç’ın sözünü de hatırlattım.
“Türkiye’nin yeni birtakım arayışlar içinde olması kesinkes ihtiyaç.”
“Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum, Rusya ile birlikte, ABD’yi göz ardı etmeksizin, mümkünse İran’ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması.” (7 Mart 2002).
Biliyorlar.
***
Özet: TSK’yı tanımak, anlamak İran’ın gündemine girmiş.
Cevabını aradıkları soru: Yakınlaşma, mesafeyi kısaltma mümkün mü?
Hem de en üst düzeyde. Açıkça tartışıyorlar.
Hele bakalım.