07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kamu Finansmanı ve Yolsuzluklar

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye'de sağ-sol demeden bütün muhalefetin ve yurttaşların çok büyük bir çoğunluğunun üzerinde tartışmasız mutabakat sağlayabileceği ortak mücadele konusu mutlaka "yolsuzluklar" olmalıdır.
Bugüne kadarki hiçbir iktidar döneminde, bugünkü tek parti iktidarında olduğu boyutlarda yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları ortaya atılmamıştı. Üstüne üstlük bu tür iddialara bu denli kayıtsız ve ilgisiz de kalınmamıştı.
Öte yandan Türkiye'de, kamu kaynaklarının istismarı, ihale, satış, YİD, kiralama vb.lerde rüşvet, haksız kazanç, usulsüzlük, kayırma, partizanlık iddialarının bugün ne TBMM KİT Komisyonu tarafından, ne de Sayıştay tarafından incelenip, denetlenmesinin ise, fiilen imkansız hale getirildiği acı bir gerçektir maalesef.
Demokratik bir hukuk devletinde yargının bağımsız ve tarafsızlığının yanı sıra, medyanın bu konuları gündeme getirmesi ve kamuoyunu haberdar etmesi fonksiyonu da bugün ortadan kalkmıştır ne yazıkki.
Çünkü, "çok kanallı ama tek sesli" hale getirilen yandaş-havuz medyasının yine havuz müteahhitleri ile ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddia ve şüphelerini kamuoyunun gündemine taşıması zaten mümkün değildir.
O halde ne yapılmalı ve nasıl yapılmalıdır ki bu iddiaların üzerine hukuk içinde ve kararlılıkla gidilebilinsin.
Geçen hafta, işte bu konunun tartışılıp-konuşulduğu bir çalıştayda bunları tartıştık ve gündeme getirdik.
CHP Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen'in nazik ve duyarlı ev sahipliğinde Çanakkale'de düzenlenen Kurultay'a bu konularda bir konuşma yapmak üzere davet edildim.
Konusu "ihale-teşvik vb. kamu finansmanında yolsuzluklar ve adalet" olan bu çalıştaya, ülkemizin bu konularda bilgiye dayalı çalışmaları, cesur ve kararlı yazılarıyla tanınan önemli gazetecileri de katıldılar. Yeniçağ gazetesinden Sn. Tuncay Mollaveisoğlu, Cumhuriyet gazetesinden Sn. Çiğdem Toker ve Sözcü gazetesinden Sn. Zeynep Gürcanlı'nın katılımlarıyla Türkiye'de giderek adeta bir "tsunami" gibi büyüyen ve "sosyal afet" halini alan kamudaki yolsuzluk iddialarının izleyenlerin tüylerini diken diken edecek vahim durumu masaya yatırıldı.
Burada konuşulanların ve yapılan açıklamaların daha sonra derlenerek, basılı hale getirileceği de ifade edildi.

İŞTE VAHİM YOLSUZLUK İDDİALARI

Bu çalıştayda ben, kamu kaynakları ve finansmanı üzerinden yapılan yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının artık tamamıyla "gemi azıya" aldığını, saymakla bitmediğini belirttim ve konuşmamı şu başlıklar altında yaptım;
1- Ulusal hesap ve verilerde yolsuzluk iddiaları (TÜİK'in tartışmalı düzeltme ve geriye yönelik revizyonları, hesaplama yöntemlerinin değiştirilmesi vb.)
2- Ödemeler dengesinde "net hata-noksan" kaleminde izlenebilen milyarlarca dolarlık kaynağı ve sahibi meçhul para hareketleri.
3- Referandum ve seçimlerde hile ve usulsüzlük iddiaları
4- KİT Komisyonu ve Sayıştay denetiminden, dolayısıyla şeffaflık ve hesap verilebilirlikten kaçınılması konusundaki iddialar.
5- Cumhuriyet tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş biçimde artan ve kullanılan "örtülü ödenek" harcamalarına ilişkin iddialar ve şüpheler.
6- Yol, köprü, tünel, bina ve YİD inşaatlarının maliyet, kefalet, garanti, finansman ve geri ödemelerinde yapıldığı öne sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları.
7- Olağan dışı haller için istisna olarak uygulanması gereken "davet usulü" ile yapılan ama artık genelleştirilen iş ve ihalelere yönelik iddialar.
8- KHK'lerle kurulan Varlık Fonu kapsamına alınan kurum ve kuruluşların denetim ve gözetimden uzaklaştırıldığına ilişkin iddialar.
9- KGF, vergi indirimi ve aflar yoluyla "halının altına süpürülerek" örtbas edilmeye ve ötelenmeye çalışılan riskler ve zararlarla ilgili iddialar.
10- Özelleştirmenin kuruluş kanunu ve amacı dışına çıkılarak, tekel niteliğindeki karlı kurum ve kuruluşların blok halinde yabancılara satış, kiralama veya devirlerine yönelik yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları.
11- İktidarın ve devlet yöneticilerinin yakınlarının yurtdışında sahip oldukları öne sürülen ani ve büyük servet, mal ve para artışlarına yönelik iddialar.
12- Bankacılıkta zimmet suçunun yeniden yapılandırılmalarda ortadan kaldırılması, teffevvüz edilen gayrimenkullerin 3 yıl içinde elden çıkarılması zorunluluğunun kaldırılması, bir kredisi takibe intikal eden borçlunun diğer kredilerinin de muaccel hale gelmesinin ortadan kaldırılması gibi bankacılık sektöründe risklerin yoğunlaşmasına neden olunduğuna yönelik iddialar.
13- Kamusal sermayeli bankaların FETÖ ve/veya iktidara yönelik reklam-sponsorluk vb. harcamalarına ilişkin iddiaların araştırılması ve Rıza Zarrab davasına yönelik risk ve ceza iddiaları.
Kuşkusuz ki bu tür yolsuzluk- usulsüzlük iddiaları ve şüphelerine yönelik araştırmaya ve soruşturmaya muhtaç çok daha fazla konu var. Ama yukarıda ana başlıklar altında toplamaya çalıştığım yolsuzluk-usulsüzlük ve şaibe iddiaları dahi insanın uykusunu kaçırmaya yeter de artar bile.
Bunlarla mücadele ve çözüme yönelik öneri ve düşüncelerimizi de dile getirdik kuşkusuz ki.
Ancak, onları ayrı bir yazı konusu olarak ele alıp değerlendireceğiz.