26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

KKTC’yi ‘ayak topuna’ kurban etmek!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Yunanistan mali olarak iflasa, siyasi olarak kaosa sürüklenmek üzere. AB’deki geleceği ve kalıcılığı dahi tehlikede. Doğal olarak Rumların da onlardan kalır hiç bir yanı yok. Ama ne hikmetse, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ortadan kaldırıp “Birleşik Kıbrıs” maskesi ile Kıbrıs’ı tamamen bir AB toprağı haline getirmek ve bu suretle Türkiye’yi de garantörlükten uzaklaştırmak için görülmemiş bir çaba-telaş ve propaganda yürütülüyor. KKTC’de kimliğine, bağımsızlığına-milli devletine yabancılaşmış, “yes be annemci” zihniyetiyle, onların Türkiye’deki akıl hocaları, Yunan ve Rumlara “sözde” çözüm diyerek KKTC’yi “kurban ve/veya hediye” etmek istiyorlar. Bugün farklı sınırlar ve bayrakları altında yaşayan ve dili-dini-tarihi ve kültürü tamamıyla farklı iki ayrı halkı, zoraki ve sözde birleştirme gayretleri, Türk milletinin çıkarlarıyla ve aklıyla alay etmek demektir.
Bu yaklaşımı Kıbrıs’ta sürdüren ABD ve AB muhipleri ve medyadaki uzantıları, Türkiye’de ise yıllardan beri etle tırnak olmuş Türk ile Kürdü, ezici bir çoğunluğu Türkçe konuşup, yazıp, anlayabildiği, yüzde 99’ u aynı dine mensup olduğu ve aynı bayrak ve sınırlar içinde kardeşçe bir arada yaşadığı halde “ayrıştırmak”, sözde çözüm adı altına bölmek ve parçalamak istiyorlar. Ne iyi değil mi? Rum ile Türk birleşecek, Kıbrıs AB toprağı olacak, Türkiye’nin siyasi-ekonomik- askeri ve tarihi hak ve çıkarları yok sayılacak, Türkiye garantör ülke olmaktan çıkarılacak, Kıbrıslı soydaşlarımız 40 yıldır barış ve güven içinde yaşadıkları devletlerinden vazgeçecek, Türk milleti Kıbrıs’a, Almanya’ya ya da Fransa’ya gider gibi Shengen vizesiyle girebilecek, bağımsız devletlerinden vazgeçecek. Ört ki ölem...
Yunan-Rum ikilisi hâlihazırda içine sürüklendikleri bugünkü hasta yataklarında bile Kıbrıs’ı Elenleştirme ve Enonis hayal ve hedeflerinden bir adım bile geri atmıyorlar. Ama içimizdeki “yes be annemcilerle” - “yetmez ama evetçilerden” oluşan gayri milli, kimliğini ve kişiliğini inkâr eden, işbirlikçi koro, şimdi de Kıbrıs’ta futbol federasyonlarını Rum federasyonunun adı altında birleştirerek, KKTC’yi fiilen yok sayma yolunda emrivaki yapmaya çalışıyorlar. Son olarak KKTC’yi ziyaret ederek bir üniversite kurma çalışması yapmak isteyen Fenerbahçe Başkanı Sn Aziz Yıldırım’ı da bu oyuna dahil etmek istediler. Ama başarılı olamadılar.
Vatansever-Cumhuriyetçi ve bilinçli bir insan olan Sn. Aziz Yıldırım, ziyaret programına konulmuş olan Futbol Federasyonu’nun başında olan bu zihniyetteki isimlerle görüşmesini iptal ederek, son derece doğru bir tavır sergiledi. Önce Vatan dedi. Kendisini kutluyoruz.
Ancak ben her şeye rağmen kabahatin büyüğünün bizde olduğuna inanıyorum. Hem iktidar ve hem de meclisteki muhalefet partileri bu konuda sanki ortak ve bilinçli bir suskunluk ve vurdumduymazlık içindeler. Böyle bir duyarsızlık ve ilgisizlik doğal olarak bu çevrelere cesaret veriyor. Futbol federasyonlarını Kıbrıs Rum Federasyonu adı altında birleştirerek, “ayak topu” ile KKTC’yi “ayak oyununa” getireceklermiş. Bu tür sonu gelmez ve gelmeyecek tezgâhlara karşı, yapılması gereken ve kaçınılmaz olan tek şey kalıyor. O da, KKTC’de ve Türkiye’de eş zamanlı “ilhak ve iltihak” çağrıları yaparak, bu gidişata karşı kesin ve kalıcı gerçek çözümün önünü açmak.