26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘ABD artık siyasi ahlak sembolü değil’

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger’in yukarıdaki saptaması küresel güç dengeleri yeniden kurulurken sürecin çetin geçeceğinin ilk işareti.

Almanya’nın tanınmış siyasi simasının Güvenlik Konferansı öncesinde yankı uyandıran açıklamasına göre: “ABD artık Batı’nın siyasi ve ahlaki tercihlerinin sembolü olmaktan çıktı. Trump’ın gelişi Amerika öncülüğündeki Batı’nın bittiği anlamını taşımaktadır. İnsan hakları ve özgürlükler konusunda Batı’nın bir model ve örnek olarak tamamiyle kaybolup gitmemesi için, Avrupa’nın görevi boşluğu telafi etmektir.”

Açıklamalar, Amerika’yı öncülük rolünden azletme girişimi niteliğinde. Neler oluyor? Avrupa, Trump’la ABD’de yaşanan türbülansları fırsata çevirmek peşinde mi? Ya NATO ortaklığı? Yeni dönem Batı’nın kendi içinde kıran kırana rekabetine mi sahne olur?

Sorular bir yana, Ischinger’in sözlerine dönelim. Dinlediğinizde sanırsınız Berlin güdümündeki AB, şu ana kadarki dış politikalarında uluslararası hukuka hep saygılıydı, insan hakları ve demokrasi kıstaslarını sürekli gözetledi. Ama öyle değil ne yazık ki... Avrupa Birliği’nin önde gelen üyesi büyük devletlerin, yayılımcı felaket dış politikalarında yapılan büyük hataların hangi birisinin çetelesini tutacaksınız?

Müslüman coğrafyadaki baskıcı yönetimlerle yakın işbirliğinden tutun, rejimleri değiştirmek için sözde muhalifleri eğitip, silahlandırmaya kadar...

Eski müttefiklerin sırtından hançerlenmesi de ayrı.

Avrupa Birliği’nin mülteci akınına karşı salt acımasız savunma politikaları moral değerler açısından itiraz etmeye yeter.

Suriye’de savaşı durdurmak yerine, insan onurunu pazarlık malzemesi yaparak, Erdoğan Türkiye’si ile Mülteci İade Anlaşması imzalayacak kadar ahlaken çöken AB’nin sadece bu icraatı bile, Ischinger’in liberal değerlere gönderme yapan açıklamasını mizaha dönüştürüyor.

ÇIKAR ÇATIŞMALARI

Kazın ayağı tabii ki öyle değil; konu vitrindeki gibi insan hakları, özgürlükler hiç değil, asıl mesele Avrupa ve Amerika arasında patlak veren ticaret savaşları. Trump’ın Serbest Ticaret Anlaşması’nı iptali, otomobil vs gibi Alman ihracat ürünlerine vergilerin arttırılacağını açıklaması, Berlin’i çileden çıkarmış bulunuyor.

Trump’a inat, AB ve Kanada arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması nitekim hızlandırılarak bu hafta imzalandı.

Avrupa Birliği’nin dünya ekonomisinde öncü olmasında destekçi, yeni ortak Kanada!

Almanya yüksek sesle “Kanada ile anlaşma Trump’a verilmesi gereken karşılıktı” demeden edemiyor.

Her halükarda eski ortakların arası, en azından Trump yönetimi bağlamında açılmış bulunuyor.

GÜVENLİK KONFERANSI

Güvenlik Konferansı denilince, ilk etapta savaşı engelleyecek, terörü bitirecek, dünya güvenliğiyle ilgili önemli adımların atıldığı platform mu, yoksa gazeteci Wolfgang Effenberger’in dediği gibi “Savaş ve sefalet vuguncularının” buluştuğu “kukla tiyatrosu” mu akla gelmeli? Gönlümüz tabii ki ilk şıktan yana, ancak katılımcılar arasında renkli devrimlerin manipülatörü Soros gibi isimlerin de olması iyimserliği gölgeliyor.

Cuma günü başlayan 53. Münih Konferansı öncesi yayımlanan eşlik edici Post -Truth, Post-West, Post-Order? başlıklı (Munich Securty Report) Rapor’da da belirtildiği gibi, bu yıl Güvenlik Konferansı’nın gündemini “Avrupa Birliği ve Amerika arasındaki ilişkilerin gelecekte nasıl şekilleneceği” tartışmaları oluşturuyor. Yükselen Çin, nüfuzu yeniden artan Rusya’ya rağmen (Batı’yı katmadan başlatılan ASTANA barış süreci) ve Batı sonrası yeni Post-West çağında, Avrupa Birliği’nin yeni küresel güç düzeninde hedeflediği yeri alması nasıl gerçekleşecek?

Ekonomik ve politik bağlamda artık çok güçlü Berlin’in konuyla telepleri ve beklentileri; Avrupa Birliği’nin varoluşsal krizleri atlatması, istikrarlı, dış politakada alınan kararların çoğunlukla sağlandığı bir Siyasi Birlik olmasından yana. Berlin, küresel etkin güç olmak için, Avrupa Birliği’nin aynı zamanda Askeri Birlik olmasında da ısrarlı. Berlin’in kararlılığı Avrupa Birliği’nin kendi içindeki kopmaları ve Atlantik ötesinden gelen bölme hamlelerini aşmada yeterli mi, yakın zaman gösterecek.