29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

YAŞ kararları, Rus silahları ve NATO’cular

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

Son YAŞ kararlarında 127 general ve amiralin yerinin değiştirilmesi, ardından cephedeki yüksek rütbeli subayların istifaları...
"Orada ne oluyor" diye endişelenirken...
Terörle mücadelenin en yetkin Komutanları Tuğgeneral Ercan Yaşin ile Manisa İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Erhan Can’ın, 30 Ağustos’tan itibaren emekliye sevk edildikleri haberi geldi.
Yaşin, 15 Temmuz sonrası Tuğgeneral yapılıp Şırnak gibi kritik bir yerde Komando Tugay Komutanlığı görevine getirilmiş üstelik.
Bu iki değerli komutanın görevden alındığı yetmezmiş gibi, Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameden, Jandarma’da Tümgeneral ve Korgeneral rütbesine kimsenin getirilmediği anlaşılıyor.
Terörle mücadelede ismi ilk sırada dillendirilen komutanların terfi ettirilmemesine yönelik Atama Kararnamesi’ne Ağacın Kurdu kitabının da yazarı Emekli Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’den tepki var:
"Terfi etmesi gerekenlerin hiçbiri Tümgeneralliğe terfi etmedi. Sayıları çok azalan terör örgütü PKK ile mücadelenin sembol isimlerinin hiçbiri Tümgeneralliğe terfi etmedi, Korgeneralliğe terfi etmedi. Teğmenlikten beri PKK ile mücadele edenler Tümgeneral yapılmalıydı. İki General emekli edildi. Onlardan biri Ercan Yaşin."
Mustafa Önsel gibi FETÖ’cülerin hedefi olmuş Emekli J. Kurmay Albay Güven Şağban da isyan etmiş: "Ercan Yaşin’in emekli edilmesine çok üzüldüm. Kendisi terörle mücadelede çok tecrübelidir. Güneydoğu’da çok başarılı görevlerde bulunmuştur. Emekli edilmesi haksızlık olmuş. Liyakatli olanların terfi etmesi gerektiğine inanıyoruz."
Haberi okuyup, üzülmemek ne mümkün? Şehit haberleri kadar üzücü.
Türkiye’de terör bitti mi?
Hayır!
Türkiye terörle mücadelede belki de en tehlikeli dönemeçlere gebe yeniden.
Durum dışardan biz normal vatandaşlar için şöyle görünüyor:
Terörle bağlantılı HDP kapatılmasın, provokasyonlar, bölücü siyaset zemin kazansın ama TSK’nın, Jandarma’nın Batı’lı devletlerde bile çok nadir yetişebilen sahada kendini kanıtlamış gözbebeği subayları bir kalemde oraya buraya atansın, emekli edilsin, istifa ettirilsin, daha yüksek pozisyonlara getirilmesin...
Bu muazzam birikimili subaylar sanırsınız bir gecede yetişiyor...
Atamalar, zorunlu emeklilikler bana açılımın uğursuz günlerini anımsattı.
TSK, Jandarma hendekleri engellemek istedikçe Alman basınında Merkel’in kurmaylarından "Erdoğan’a baskı yapılmalı, TSK Kürtlerin (PKK) üstüne gitmesin" gibi küstah sesler yükselirdi.
Açılımda; TSK ve Jandarmanın eli, harekat yetkisi valilerin iznine tabi tutularak ne çok bağlanmıştı. PKK ve uzantısı HDP şehirlerin dibini rahatlıkla cephaneye dönüştürmüşlerdi... Bedeli ağır oldu... Mehmetçik verilen tavizlerin bedelini kanıyla, canıyla ödedi.
TSK’nın, Jandarmanın gözbebeği konumundaki yüksek rütbeli subaylarının son YAŞ kararlarından sonraki akıbeti "açılım sinsice devam ediyor" şüphesini uyandırdı.
Jeostratejik konumu dolayısıyla, Türkiye’nin mücadelesinde güçlü bir Orduya ebediyen ihtiyaç varken, TSK ve Jandarma’nın AB/D’nin istekleri doğrultusunda küçültülmesi, özelleştirilmesi, okullarına, hastahanelerine, binalarına el konulması, geleneğinden ve Atatürkçü hafızasından, o ruhtan uzaklaştırılması Batılıları elbette sevindiriyor, çünkü "TSK küçülmeli, vesayet bitmeli" derken tam tersinin olacağından eminler, bölgede kendilerine rakip ordu paralize ediliyor.
Türkiye’nin basiretsiz siyasileri TSK’nın Türk halkının tek güvencesi olduğunu elbette biliyorlar, ama o kutsal yüce çınara darbe vurmaktan geri kalmıyorlar.
ABD madalyalı Milli Savunma Bakanımız da general istifalarını, haksız emeklilikleri "büyütmenin anlamı yok" diye geçiştiriyor.
Türk halkının kaygılarını duymuyor.
Batılı devletler böyle gözde subaylarını ne istifa ettirirler ne de emekli ederlerdi. Hele Türkiye gibi bir coğrafyada olsalardı ölesiye kadar en az danışmanlık görevinde tutarlardı.
Savurganlıkların sonu yok, birikim her bağlamda ne yazık ki heba ediliyor!

RUS SİLAHLARI VE NATO ÜYELİĞİ
CB Erdoğan’ın Rusya ziyaretinin ardından Rus savaş uçağı Su-57’nin F-35’lere "alternatif olabileceği" açıklamasını yapmasıyla, Atlantikçiliği ile bilinen CHP’li Sn. Ünal Çeviköz’ün "Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu unutmaması, NATO yükümlülükleriyle uyumlu olmayan silah tercihleri yapmaya devam ederse Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi sorunlar yaşanabileceği" uyarısını yapması bir oldu. Benzer bir açıklama da Sn. Uluç Gürkan’dan geldi "Su-57 krizi S-400’lerden daha büyük olur, en önemlisi NATO üyeliği unutulmamalıdır" dedi. Kendilerinden "tarihin en kanlı saldırı örgütü" NATO’ya üyelikle Türkiye’nin hangi güvenlik sorunları yaşadığını, önünün sürekli kesildiğini, bölünme noktasına nasıl getirildiğini sorgulamalarını istemiyorum. ABD’nin F-35’leri Türkiye’ye kendisinin vermeyeceğini açıkladığını unutmasınlar yeter. Zaten, Rusya da, ABD’nin bu açıklamasının üzerine Su-57’leri vermeyi, hatta ortak üretmeyi teklif etti. Unutulmasın.
Emekli Hava Pilot Tümgeneral Sn. Beyazıt Karataş’ın da dediği gibi Türkiye kendi savaş uçaklarının yapımına elbette bir an önce başlamalıdır.
Ancak Türkiye Rus silahlarına yönelirse ne olur? Kıyamet NATO üyesi olduğu için mi kopar? Yoksa, Amerikan silah sanayinin dünya piyasalarında prestiji mi sarsılır?
Almanya’da da böyle durumlar yaşanıyor. NATO’nun Atlantik ötesi oluşumlarının dergahından geçmiş, ATLANTİKÇİ, SOROS’çu, BİLDERBERG’ci siyasetçiler, gazeteciler her yerde. Her halükarda Almanya’da propaganda farklı işliyor "bak NATO üyeliğine ters düşer" sopası yerine "öcü Rusya" korkusu yayılıyor, Almanya’nın güvenliği için NATO savunmasına bütçesinden daha fazla para ayırması isteniyor.
Bu bağlamda yapılan tartışmalarda NATO karşıtları birkaç gün önce ABD’nin F-35’lerinin Su-57 karşısında şansı olmadığını gösteren uzman raporlarını açıkladılar. Su-57 veya S-400’ler farketmez, Rus savaş uçakları veya savunma füzeleri teknolojide kat kat üstün, ikincisi ABD’ninki gibi dünyanın en pahalı silahları değil. Örnek; F-35’lerin tekinin fiyatı 120 milyon dolar, buna karşılık Su-57’ler muhtemelen bu fiyatın yarısı kadar, üstelik daha modern. Rus S-400’lerin ABD Patriotlarına göre durumu da aynı, daha ucuz ve güvenilir.
Yıllarca silah üretiminde rakipsiz ABD’de her türlü rüşvetin döndüğü danışmanlar ordusu, lobi şirketleri, devasa savunma konsernleri devrede, bu nedenle fiyatlar uçtukta uçuyor. Rusya’da durum farklı, tüm bu kurumlar devre dışı, herşey devlet elinde, dolayısı ile fiyat ve kaliteye yansıyan verimlilik söz konusu.
Ayrıca, Rusya "yok silahları alırsınız almazsınız, benden almazsanız yaptırımlar yolda" gibi sapır saçma tehditlerde bulunmuyor.
Rusya, dünya piyasalarında ABD savunma sanayi için ciddi rakip, ABD’ci, NATO’cuların endişesi de bundan, yoksa üyelik vs bahane.