26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’nin Başkanlık hayallerini bitirecek etken

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye’de kamuoyu araştırmalarını en çok yapan Parti’nin AKP olduğu biliniyor. Öyle olduğu içindir ki en azından son on yıldır Başkanlık Sistemine geçmeyi sürekli olarak telaffuz ettiği halde, bu konuda halka gitmeye bir türlü cesaret edemedi.

Çünkü değişik araştırma şirketlerinin yaptığı kamuoyu yoklamalarının gösterdiği sonuç, AKP’nin, bütün çabalarına rağmen halktan istediği desteği bulamadığıdır. Araştırmalar, yakın zamana kadar Başkanlık Sistemine halk desteğinin yüzde 40’lara bile varamadığını ortaya koymuştur.

Geçen yıl Yeni Anayasa ile birlikte Başkanlık Sistemi teklifinin gündeme getirilmeye niyetlenilmesi ve ardından halkta, istenilen desteğin olmadığının görülmesi üzerine dosyanın rafa kaldırılmasının nedeni budur. Nitekim ondan sonra AKP çevrelerinden, yaratılmış olan fiili durumla idare edecekleri ve Başkanlık önerisini şimdilik gündemlerine almaya niyetli olmadıkları mesajları verilmeye başlandı.

Başkanlık Sistemi ve yeni Anayasa önerisi; hiç gündemde yokken, hatta AKP’liler deyim yerindeyse akıllarından bile geçirmiyorken, MHP Genel Başkanı tarafından durup dururken Türkiye’nin önüne kondu. Başbakan Binali Yıldırım, “Başkanlık konusunda MHP ile anlaştıklarını” söyledi.

Devlet Bahçeli’nin yakın geçmişte yaptıklarına bakınca, Başkanlık Sistemi hamlesi şaşırtıcı gelmiyor, tam tersine anlam kazanıyor. 2002 yılında erken seçim kararının alınması, 2007’de Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı yolunun açılması, Türban konusunda, Ergenekon tertibinde ve 2010 yılındaki Anayasa referandumunda AKP’ye verilen destek; Bahçeli’nin yakın geçmişteki sicilinin ne olduğunu gösteren bazı örneklerdir.

Bütün bunlar içinde en çarpıcı olanı ve bugünkü tavrının da ne anlama geldiğini açıklayan olay 2002 Erken seçimidir.

2002 yılındaki erken seçim kararı

2002 yılında 1 Temmuz’a kadar, erken seçim Türkiye’nin gündeminde yoktu. Ama o tarihte Devlet Bahçeli, Partisinin yetkili kurullarının görüşünü bile almadan, tarihini de vererek erken seçimin yapılacağını açıkladı.

Seçimin olmasını ABD istiyordu. Çünkü planlanmış olan Irak işgali öncesinde Türkiye’de Ecevit Hükümeti’nin yıkılması, onun yerine ABD’nin BOP eşbaşkanı olmayı kabul etmiş bir ekibin iktidar olması gerekiyordu. Kemal Derviş’in DSP’yi parçalama ve Hükümet’i düşürme operasyonu başarılı olmayınca devreye Devlet Bahçeli girdi ve “görev tamamlandı.”

Başkanlık teklifinin Türkiye’nin önüne konması, 2002’deki olayın tekrarıdır. Tamamen ABD’nin çıkarına olan bir hamle yapılmıştır.

Türkiye, bugün Suriye ve Irak’ta ABD ile namlu namluya gelmiştir. Fırat kalkanı Operasyonu ile “Kürt koridoru” planı bozulmuştur. Rusya ile varılan anlaşmayla Türkiye yönünü Asya’ya dönmüş ve bu durum ABD’yi panikletmiştir. FETÖ’nün tasfiyesi, Gladyo’nun tasfiyesidir. ABD’nin yarım yüzyıldır adım adım örgütlediği gizli örgütün kökü kazınmaktadır. Obama’nın “sahadaki kara gücü” PKK hendeklere gömülmektedir. Türkiye Atlantik sisteminden kopmaktadır. Vb. vb.

Bu koşullarda Türkiye’nin içerde karışmasını, iç cephenin bölünmesini ABD’nin istediğinden kuşku olamaz. Böyle bir duruma düşmüş olan Türkiye, ABD’den gelen tehdide direnemeyecektir. Bahçeli, Başkanlık ve Yeni Anayasa konusunda AKP’nin sönmüş olan hayallerini yeniden canlandırarak, Türkiye’yi içerden bölme yolunda ABD’nin istediği adımı atmıştır.

Yani tıpkı 2002 yılında olduğu gibi “görevi tamamlamak” için harekete geçmiştir.

Başkanlık Sistemi, Türk milletinin ikiye bölünmesi, iç çatışmaların derinleşmesi demektir. Türkiye’nin 200 yıllık milli demokratik devrim sürecinde “Başkanlık”; feodal parçalanmanın: “Meclis İdaresi” ve “Parlamenter Sistem” ise millet egemenliğinin somut ifadeleri olarak ortaya çıkmıştır. Onun için bugün Başkanlık Sisteminden bahsetmek feodal parçalanmışlığa geri dönmek, etnik ve dinsel bölünmeleri derinleştirmek ve mafyanın baş köşeye oturtulmasını istemekten başka anlama gelmez.

Böyle bir çabanın başarıya ulaşması mümkün değildir. Ama bu yöndeki çabalar Türkiye’yi sonu gelmez iç çatışmalara sürükler. Tam da ABD’nin istediği durum…

İşte bu koşullarda Bahçeli’nin sunduğu destek önemlidir. Ama sorun Meclis’te 330 rakamını bulmakla bitmemektedir. Ardından halka gidilecektir.

Bu noktada, AKP’nin durumun değiştiği yönünde bir değerlendirme yaptığı anlaşılıyor. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin ezilmesi, bölücü teröre karşı verilen mücadelenin başarıyla sürmesi ve Fırat Kalkanı Operasyonunun halkta bulduğu desteği AKP kendi lehine gelişmeler olarak değerlendirmektedir. Bütün bu gelişmeler üzerine gelen Bahçeli desteği ise AKP’ye “fırsat bu fırsat” dedirtmiştir.

MHP desteği üzerine yapılan hesaplar

Ama bütün bu lehte unsurlara rağmen, Başkanlığa olan desteğin hâlâ Yüzde 50’nin altında olduğunu bilinmektedir. Bununla birlikte AKP, devlet olanaklarını kullanarak yürüteceği kampanya sonunda kamuoyu desteğini kendi lehine değiştirebileceğini hesaplamaktadır.

Elbette CHP ve HDP muhalefetini ise lehte etken olarak değerlendirmektedir.

Fena halde yanılmaktadır. Birinci olarak AKP karşısında esas muhalefet CHP, HDP muhalefeti değil, Başkanlık Sistemini Türkiye’nin çıkarları açısından değerlendirerek karşı çıkan Vatan Partisi’n,n muhalefeti olacaktır.

İkinci olarak şimdiye kadar yapılan seçimlerde yaptığı araştırmalarla doğruya en yakın tahminlerde bulunan SONAR Başkanı sayın Hakan Bayrakçı, kendilerinin son olarak yaptığı araştırmaya göre, halkta Başkanlık Sistemine olan desteğin yüzde 50’nin altında olduğunu söylemektedir.

İktidara yakın olan Kamuoyu araştırma şirketlerinin, durumun bir iki puan Başkanlık sitemini isteyenlerden yana olduğu şeklindeki açıklamaları da SONAR’ın tespitlerinin doğru olduğunu göstermektedir.

Gezici araştırma şirketinin, AKP seçmeninin yüzde 20’sinin başkanlık sistemine karşı olduğunu ortaya koyan araştırması da son derece önemlidir.

Bütün bu veriler şu gerçeği ortaya koymaktadır: Olası bir referandum kampanyasında halkın önüne çıkacak olan siyasi partilerin tutumları sonucu belirleyecektir. Bu noktada da AKP’ye oy vermiş olan yurttaşların ne yapacağı ve kimi dinleyeceği önem kazanmaktadır.

Vatan Partisi’nin rolü

AKP’nin hesaba katmadığı, Başkanlık referandumunda sonucu belirlemede çok önemli etken, Vatan Partisi’nin tavrı olacaktır.

15 Temmuz, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. FETÖ’cü darbenin ezilmesiyle Türkiye o gün etnik ve dinsel çatışmaların içine yuvarlanmanın eşiğinden döndü. Türkiye’nin güneyden bir ABD-İsrail koridoruyla çevrelenmesi o gün önlendi.

Vatan Partisi FETÖ’cü girişimin başarısızlığa uğramasında tayin edici bir rol oynadı. AKP Gaziantep milletvekili Mehmet Erdoğan, 16 Temmuz sabahı TBMM bahçesinde bu gerçeği Ulusal Kanal kamerasına söyledi. Sadece Mehmet Erdoğan’ın değil, birçok AKP’linin bu gerçeğin farkında olduğunu söyleyebiliriz.

Yani, bugün AKP tabanının kulağı, geçmişten farklı olarak Vatan Partisi’nin söyleyeceklerine açıktır.

Başkanlık Sistemine karşı olan diğer partilerin propagandası, ancak kendi seçmenlerini ikna edebilecekken Vatan Partisi referandum kampanyasında AKP’ye oy veren seçmen üzerinde etkili olabilecektir.

Referandumda küçük bir farkla da olsa kazanacağını düşünen AKP’nin hesaba katmadığı etken budur.

Vatan Partisi olası bir referandumda sonucu belirleyecek Parti olacaktır. Referandum kampanyasında Vatan Partisi 81 ilimizde halka gidecek ve Başkanlık Sisteminin milletimizi nasıl ortadan ikiye ayırdığını, FETÖ ve PKK’ya karşı yürütülen mücadelenin böylece zaafa uğratılacağını ve en önemlisi bugün Türkiye’yi bir nolu hedef olarak belirlemiş emperyalist ABD’nin işini kolaylaştıracağını anlatacaktır.

Vatan Partisi’nin yarım yüzyıllık tarihi boyunca verdiği mücadele ile halkta yarattığı bir kanaat vardır. Ama özellikle son bir yıl içinde yaşadığımız bütün önemli gelişmelerde almış olduğu tavır ve ülkenin kaderini belirleyen politikalarıyla toplumun her kesimi üzerinde büyük etkiler yapmıştır. Vatan Savaşı, FETÖ’ye karşı mücadele, 15 Temmuz darbe girişiminin ezilmesi, Rusya ile stratejik dostluk ilişkilerine yönelme ve Suriye politikasının değiştirilmesi yönündeki adımlar…

Bütün Türkiye, sözünü ettiğimiz konularda Vatan Partisi’nin oynadığı rolü yakından gördü. Şüphesiz AKP’ye oy veren yurttaşlar da gördü.

Onun için AKP’ye oy veren yurttaşlar ve elbette MHP’ye oy veren yurttaşlar muhtemel bir referandumda Vatan Partisi’nin söyleyeceklerinin daha bir dikkatle dinleyeceklerdir.

Bir iki puanın lehe veya aleyhe dönmesinin sonucu belirleyeceğini düşünürsek Vatan Partisi’nin referandum sonucunu belirleyecek Parti olacağını söyleyebiliriz.