17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bazı haberler olumsuzluklar konusunda itiraf niteliği taşıyor!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Basına yansıyan bazı haberler, günü kurtarmak için daha büyük yalanlara ve daha ciddi riskler alınmasına ihtiyaç duyulduğunu düşündürüyor! Hazine’nin borçlanma tavanının yükseltilmesi gerektiği konusundaki değerlendirmeler ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) mali sektörü risk almaya teşvik eden likidite tasarısı, kaynak sıkıntısının ciddileştiğine ve işlerin iyi gitmediğine işaret ediyor. Piyasalar, bu durumun beklentileri olumsuzlaştıran etkisini görmezden geliyor. Bazı siyasiler ise, üçüncü çeyrekte büyümenin yüzde 7’ye yaklaşabileceğini iddia ederek gaz verme yolu ile beklentilerin olumsuzlaşmasının önlenebileceğini sanıyor!
Hazine’nin borçlanma tavanının yükseltilmesi konusu, evdeki hesapların çarşıya uymadığı anlamındadır; eğer öngörülen eğilimler veya daha iyisi gerçekleşmiş olsa, bu konunun gündeme gelmesi söz konusu olmazdı. Yetkililer tarafından bu konunun gündeme gelmesi ve olası tepkileri engelleyecek şekilde pazarlanmaya çalışılması, bir çeşit itiraftır. Ya yılın ilk yarısında bütçe nakit dengesi öngörülenden çok daha olumsuz gelişmelere sahne olmuştur; ya da gelişmelerin kontrolden çıkmaması için maliye politikasının daha da gevşetilmesine ihtiyaç artmaya başlamıştır.

OLUMSUZ EĞİLİM GÜÇLENİYOR

Şahsen her iki sebebin de konunun gündeme getirilmesinde belirleyici olduğunu düşünüyorum. Son aylardaki kamu borçlanmasının itfaların çok üzerinde oluşu, yatırım ve tüketim konusundaki ivmelenmenin yetersizliği, kaynak sıkıntısının kademeli olarak ciddileşmesi türünden etkenler daha farklı düşünmeye izin vermiyor. Bu tablo büyüme ve istihdam konularındaki girişimlerin yetersiz kaldığı ve endişelerin güçlendiğine işaret ediyor. Durum böyle olunca fiyat istikrarı konusu üzerindeki tehlikenin büyümeye devam ettiğini hesaba katmak gerekiyor!
Siyasilerin ve BDDK’nın faizlerin geriletilebilmesi konusunda bankacılar ile yaptıkları temaslar, zorunlu karşılıkların tamamının kaliteli likidite sayılması konusundaki tasarı hemen yukarıda paylaştığımız endişeleri teyit eden bir görünüm sergiliyor. Olumsuz eğilimlerin güçlenmesini önlemek adına, finansal istikrardan uzaklaşılmasına ve mali sektörde aktif kalitesinin bozulmasına yeşil ışık yakan bir tavır sergileniyor. Tüm bunlar, dış koşulların mucizevi bir şekilde düzelmemesi durumunda para otoritesi üzerindeki baskıların da artacağı anlamına geliyor.
Bu aşamada sormak gerekiyor: bütçe açığının öngörülenin üzerine yelken açması ve bankalarda kredi kalitesi gerilerken varlık değerlerinin yapay bir şekilde şişirilmesi ülke riskini nasıl etkiler? Kaynak sıkıntısı ciddileşir mi yoksa hafifler ve faizler geriler mi? Merkez Bankası'nın parasal gevşeme zorlamasına boyun eğmesi veya eğmemesi durumunda neler yaşanır? Dış politika cephesindeki gerginlikler ve konut satışlarında gözlenmeye başlayan gerilemeler, bu sorulara verilebilecek yanıtları ne yönde etkiler? Mevsimlik olumlu koşulara rağmen yetkililerin yaşamakta olduğu telaş, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının bilindiği anlamına gelmez mi?

EYLEMSİZ SÖYLEMLER

Bu hafta toplanan Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu, faizleri değiştirmedi; eylemsiz söylemler ile her kesime moral vermeye devam etti. Finansal piyasaların tahmin ettiği veya başka bir deyişle talep ettiği çizginin dışına çıkmadı. Türk lirasının değeri ve enflasyon beklentileri konusunda oldukça riskli bir rotada ilerlendiği için, bu durumdan çok rahatsız olanlar da ağzını açamadı. Bu tablo bankaların kredi vermekte ve faizleri geriletmekte pek istekli olamayacağı beklentilerini güçlendirdi.
Orta vadeli küresel beklentiler ise, kısa vadeli ve temel gerçeklere aykırı olanlar gibi dalgalanmıyor! Tahvil getirilerinin dalgalı bir şekilde yükseleceği, pozisyonları korumak amaçlı piyasa yapma girişimlerinin başarısız olamaya başlayacağı, riskten kaçınma eğiliminin kademeli bir şekilde etkili olacağı öngörülüyor. Türkiye gibi kronik tasarruf açığı olan ekonomiler için çok zorlu bir dönem sahne alacak ve her kesim kendi gerçekleri ile yüzleşmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Hareket yeteneği daralan farklı kesimlerin, birbirleri üzerinde kurmaya çalışacağı baskılar sonucu değiştirmeye yetmeyebilir!