29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD Genelkurmay Başkanı: Tek kutuplu dünya sona erdi

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD Genelkurmay Başkanı Mike Milley, Ulusal Savunma Üniversitesi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, dünyada ABD’nin tek kutup olduğu dönemin bittiğini söyledi. Milley, önümüzdeki birkaç on yılda ABD için “çok ciddi zorluklar ve krizler” bulunduğunu belirti ve “bu zorlukların başında, ABD’nin ‘dünyanın en güçlü ulusu’ olduğu ‘tek kutuplu dönem’in sona ermesi geliyor.” diye konuştu.

“Artık ABD, Çin ve Rusya’dan oluşan en az üç büyük gücün yer aldığı çok kutuplu bir uluslararası ortamda bulunduğumuz giderek daha açık hale geliyor” diyen Milley’in bir başka saptaması, “önümüzdeki on yıllarda çok daha fazla ülkenin yükselişe geçeceği, bölgesel ve potansiyel olarak küresel güçler olarak ortaya çıkacakları ve jeopolitik manzarayı daha da karmaşık hale getirecekleri” idi. (ABD Savunma Bakanlığı, 9 Haziran 2023)

MILLEY’İN SAPTAMASI NATO’NUN GENİŞLEMESİ

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde de dünyanın bir dönüm noktasında olduğu saptanıyor ve açıkça belirtilmese bile ABD önderliğindeki dünya düzeninin sona erdiği vurgulanıyordu. Belge’deki ana fikir, çok kutupluluğun ABD aleyhine sonuçlarını en aza indirmek için ivedilikle harekete geçmekti. Ekim 2022’de açıklanan Belge’de şöyle deniyordu:

“Dünya artık bir dönüm noktasında. Bu on yıl, ÇHC ile rekabetimizin şartlarını belirlemede, Rusya’nın oluşturduğu akut tehdidi yönetmede ve özellikle iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve ekonomik türbülans gibi ortak zorluklarla başa çıkma çabalarımızda belirleyici olacaktır. İvedilikle ve yaratıcı bir şekilde hareket etmezsek, uluslararası düzenin geleceğini şekillendirmek ve ortak zorluklarla mücadele etmek için fırsat penceremiz kapanacaktır. Yurtiçinde ve yurtdışında yenilenen yatırımlar yaparak stratejimizi hayata geçirecek araçları geliştirmekle işe başlamalıyız.”

Bu çerçevede, ABD’nin belirlediği “kurallara dayanan düzen”i bozan revizyonist güçler olarak tanımlanan Rusya ve Çin’in başını çektiği gelişen dünya ülkelerine karşı bir sözde “demokrasi cephesi” inşası, Belge’nin hedefiydi. Aynı ana fikir NATO’nun 2022 Stratejik Konsepti’nde de yer aldı. Böylece NATO’nun, ABD’nin bu hedefinin ana aracı olduğu ilan edildi. NATO’nun genişlemesi, NATO’nun Asya-Pasifik’e doğru açılması hep bu hedeflerin uygulaması olarak karşımıza çıktı.

TÜRKİYE İÇİN DURUM

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde Türkiye ile ilgili olarak şu cümle yer alıyordu:

“Türkiye’nin Batı ile olan stratejik, siyasi, ekonomik ve kurumsal bağlarını güçlendirmek için Türkiye ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz.”

Yani ABD açısından kilit mesele Türkiye’nin Batı’ya çıpalı olarak kalmasını sağlamak. Amaç, Türkiye’nin, Mike Milley’in de ortaya çıkacağını vurguladığı “bölgesel ve potansiyel olarak küresel güç”lerden birisi olmasını önlemektir.

Dünya bir alt üst oluş döneminden geçerken durum şudur: ABD, “düzen kuramayan” bir güç haline gelmiştir. Çok kutupluluğun yükselişiyle, daha adil bir uluslararası ilişkileri hedefleyen Asya-Afrika-Latin Amerika eksenli, gelişen dünya ülkeleri inisiyatifiyle yükselen yeni düzeni bozmaya çalışmaktadır.

Sonuç olarak, NATO’nun genişlemesini desteklemek Türkiye’yi de hedefe koyan bir stratejiye ortak olmak demektir.