19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD hapishanesinde böceklerin yiyip öldürdüğü siyahi mahkûmun düşündürdükleri

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyanın en zengin 10 kişisinden biri olan Jeff Bezos’un Washington Post gazetesinde, 14 Nisan’da bir haber yayımlandı, ama fazla bir tepki toplamadı. Haber kısaca şöyle idi: “ABD’nin Atlanta şehrindeki bir hapishanede bir mahpus, hücresinde böcekler ve tahtakuruları tarafından yenilerek öldürüldü. Hapishane kayıtlarına göre, bu hapishanede  hücreler o kadar kirli idi ki, temizlikçiler bile kendilerini korumak için, tehlikeli atıkları toplamakta giyilen özel giysilerle temizlik yapabilmekteydi. Ölen Lashawn Thompson adındaki siyahi adam, sadece küçük suçlardan hapse atılmıştı, ama orası kendisine mezar oldu.”

ABD hapishanesinde böceklerin yiyip öldürdüğü siyahi mahkûmun düşündürdükleri - Resim : 1
Adalet İstatistikleri Bürosu’nun verilerine göre, toplam mahkum oranının yüzde 39,4’ünü (841 bin) siyahiler, yüzde 20,6’sını (442 bin) hispanikler oluşturuyor.

Bu fazla ilgi görmeyen ve artık alışılmış hale gelen haberi okuyunca, aklımıza hemen 1980’li yıllarda ABD’ye ilk gittiğimizde sürekli gündemde tutulan, “Geceyarısı Ekspresi” adli Türk düşmanı film geldi. Alan Parker’ın yönetmenliğini yaptığı ve 1978’de çekilen filmin sahtekarlığı ve abartıcılığını, ABD’nin hemen her köşesinde anlatmak zorunda kalmıştık o günlerde.  Bir bakıma Türkiye’nin tüm varlığı, her şeyi ile o Geceyarısı Ekspresi filmine indirgenmişti. Bu film, Ermeni soykırımı yalanlarına destek yapılmıştı o dönemde. 1980 askeri darbesi altındaki Türk hapishaneleri de, sanki bu filmi doğrulamak istercesine birer işkence merkezi haline getirilmişti. Sonuçta, özellikle de yurt dışındaki Türk insanı, yıllarca bu filmin yarattığı Türk hapishanesi travmasının gerçek olmadığını açıklamak zorunda kalmıştı.

DÜNYA MAHPUSLARININ 4‘TE 1’İ ABD HAPİSHANELERİNDE

Washington Post’taki Amerikan hapishanesinde hayatını kaybeden siyahi adamın hikayesi ise, aslında ABD hapishanelerinin sistemik sorunlarını, bininci kez açığa çıkaran bir olay olarak görülmeli. Uluslararası Hapishane Araştırmaları Merkezi’nin istatistikleri, ABD’nin 2 milyon 228 bin 424 tutuklu sayısıyla dünyanın en kalabalık hapishanelerine sahip olduğunu gösteriyor. ABD’de her 100 bin kişiden 716’sı mahkum ve ABD’nin mahkum sayısı dünya nüfusunda da ciddi bir orana denk geliyor. Dünyada bulunan 10,2 milyon mahkumun yüzde 25’i ABD’de bulunuyor. Adalet İstatistikleri Bürosu’nun verilerine göre, toplam mahkum oranının yüzde 39,4’ünü (841 bin) siyahiler, yüzde 20,6’sını (442 bin) hispanikler oluşturuyor.

Yani, toplam nüfustaki oranları yüzde 12 olan siyahiler, hapishane nüfusunun oran olarak 3 katından bile fazlasını oluşturuyorlar. Hemen her gün, dünya kamuoyu ABD’nin hemen her bölgesindeki polis saldırıları sonucu ölen veya yaralanan siyahilerin haberlerini okumakta. ABD bir polis devleti olarak, hâlâ kovboy günlerinin göğsü yıldızlı “şerif”lerinin sanki bir devamı gibi.  Kovboy geleneğinde, kim silahını hızlı çekerse, onun adaleti geçerli olurdu. Şimdi de, polis en hızlı silah çeken olduğu için ve buna kanunların da yetki verdiği bir sistem ile, belki de dünyanın en büyük polis devletini meydana getirmektedir. Bu, sadece dünya halkları ile olan ilişkilerinde, dünya jandarması rolünü oynaması ile sınırlı değildir elbette. Dünyaya jandarmalık dayatan bir sistemin, kendi halkına da sevecen şekilde yanaşmayacağı açıktır. Ve bunun sonuçlarını, hem ABD’nin günlük hayatındaki toplu katliamlar, hem de hapishanelerdeki çok tehlikeli hayat şartlarından görmek mümkündür. ABD’de herhangi bir şekilde hapishaneye düşmek, hayatınızın geri kalanının “kayması” anlamına gelebilir çoğunlukla.

ABD hapishanesinde böceklerin yiyip öldürdüğü siyahi mahkûmun düşündürdükleri - Resim : 2
Hemen her gün, dünya kamuoyu ABD’nin her bölgesindeki polis saldırıları sonucu
ölen veya yaralanan siyahilerin haberlerini okumakta. Onlardan biri George Floyd'du.

SİYAHİ VE HİSPANİK NÜFUSUN CUMHURİYETÇİLERE KAYIŞI MI YAŞANIYOR?

Washington Post’un haberini yaptığı siyahi Lashawn Thompson adlı mahkumun, kirli bir hapishane hücresinde hayatını haybetmesi, büyük ihtimalle yine çok az dikkat çekecek ve çok yakında da unutulacaktır. Buna karşılık, ABD sisteminin ortaya çıkardığı eşitsiz ve sınıf farklılıklarını giderek keskinleştiren uygulamalar, 2024 ABD seçimlerinde de kendisini gösterecektir. 2016 ve 2020 Başkanlık seçimlerinde, Donald Trump’a oy veren kesimlerin içinde, giderek artan sayıda siyahi ve hispanik nüfus olması ilginçtir. Genellikle, eskiden ABD toplumunun en aşağı katmanında yer alan kesimleri, geleneksel olarak daha “solcu” diye nitelendirilen Demokrat Parti’yi desteklerdi. Ama en son iki seçimde, bu kesimlerden Trump’a oldukça büyük bir oy kayması yaşanmıştır. Ve önümüzdeki 2024 Başkanlık seçimlerinde de, bu eğilimin devam edeceği düşünülebilir. Çünkü, mevcut sistemden umudunu iyice kesen bu en ezilen kesim, ABD siyasetindeki yeni saflaşmada, giderek küreselci ve savaşçı karakterler kazanan Demokratlara karşı, giderek daha millici ve içe dönük iyileştirmelere yönelen Cumhuriyetçi Parti’ye destek verecektir.

Kısacası, bugün ABD toplumu, 1978’de sahtekar bir şekilde Türkiye’ye karşı kullanmak için yaptırdığı “Geceyarısı Ekspresi” filminin en gerçeğini yaşatan hapishaneleri ile karşı karşıyadır. Ve maalesef bu defaki sadece beyaz perdedeki bir film değil, ete ve kemiğe bürünmüş bir gerçekliktir. Ve bu gerçeklik altında ezilenler yine hep siyahiler ve hispanikler olmaktadır.