18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Site Yazarı

A+ A-

“Kibir, karanlık gecede kara taşın üstündeki karıncanın ayağından bile zor görülür. Ve onu içinden atmanın kolay olduğunu sanma, çünkü dağı iğneyle sökmek daha kolaydır.”

- İdris Şah, Sufi'nin Yolu

Afganistan coğrafyasında tarihsel süreç içinde yalnızca büyük âlimler yetişmekle kalmadı, yakın dönemde de önemli şairler ve edipler çıktı.

1747 yılında Afganistan'ı kuran Ahmed Şah Dürrânî, oğlu Timur Şah, Şah Şûca ilk akla gelenlerden. Bu hükümdarların hepsinin Divân'ı vardır. 19. yüzyılda Kandehar valisi olan Mihridil Han hem şiirler yazdı hem de etrafına topladığı şairlerle “Edebistân-ı Kandehar” adında ekol kurdu. Bu ekolden yetişen Gulâm Muhammed Han Tarzî, ciddi bir ün yaptı. Yolu bir dönem Türkiye ile kesişen ve Sebk-i Hindi tarzından şiirler yazan Gulam Muhammed Han, ömrü boyunca İngiliz emperyalizmine karşı mücadele etti.

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok - Resim: 1

Mezârışerif Camii

Gulâm Muhammed Han Tarzî'nin oğlu Mahmud Tarzî de Jön Türk hareketinden etkilendi. Ülkesine döndüğünde meşrutiyet yanlısı hareketin önde gelenlerinden oldu. Mahmud Tarzî, Atatürk'ün modernleşme hamlelerini yakından izledi, ülkesinde modern bir düşünür olarak öne çıktı. Ülkesinde Dışişleri Bakanlığı da yapan Mahmud Tarzi, Afgan gazeteciliğinin babası olarak da bilinir. 11 Haziran 1906’da Kâbil’de “Sirâcü’l-ahbâr-ı Afganiyye” adında bir gazete çıkardı. Atatürk'ün de dostu olan Emanullah Han'ın 1929'da devrilmesinin ardından İstanbul'a gelen Mahmud Tarzi, burada şiirler yazdı. Mahmud Tarzî için Sirâcü’l-ahbâr, milliyetçilik fikirlerini Afgan kamuoyuna yayacağı en önemli araçtı. Sirâcü’l-ahbâr’ın amaçlarını, “Dünyadaki önemli olaylar hakkında bilgi vermek, halkın dinî ve millî şuurunu yükseltmek, vatandaşlarda vatan aşkını canlandırmak, millî birliğin savunuculuğunu yapmak, hükümdara karşı itaati yaymak, modern bilim ve eğitim kurumlarının yayılmasını sağlamak, halkı ahlakî kurallar, his dünyası, nezâket ve refahın artması yolunda teşvik etmek, İslâm dininin ve vatanının düşmanlarının halk tarafından bilinmesini sağlamak, millî hâkimiyet ve tam bağımsızlığın savunuculuğunu yapmak” şeklinde özetlemişti.(1)

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok - Resim: 2

Mahmud Tarzî

İKİ SUFİ

Afganistan'da son dönemde yetişen, daha çok tasavvuf üzerine eserler veren iki kişi dikkat çeker. Biri, Haydarî Vucûdî olarak bilinen Gulam Haydar. Vucûdî daha çok Farsça şiirler yazdı. Mevlânâ'nın çizgisini takip etti, ikinci Mevlânâ olarak bilindi. Vucûdî'nin birçok şiiri de bestelendi. Mütevazı ve sade bir yaşantıyı tercih eden Vucûdî, şiirlerinde sıradan insanları da konu edindi: “Başıboş kasırga insanı rahatsız ediyor/Sokakta biri bunu biliyor/Sabahtan akşama kadar gezen gariban/Bir parça ekmek ümidiyle dikilmiş/Başsız bir söğüt ağacının yaprağı gibi titreyen vücudu/Tepsiyi başının üstüne koymuş/Damarlarında kanı donmuş/Söz söylemekten yorulmuş.”(2) Vücudi, 10 Haziran 2020'de Afganistan'ın Kabil şehrinde korona sebebiyle öldü.

Tasavvufla ve mistizmle ilgilenen bir diğer yazar da İdris Şah'tır. Birçok kitabı ülkemizde de yayımlanan İdris Şah, sufi hikayelerinin yanı sıra Nasrettin Hoca’nın mizahi öykü derlemeleriyle bilinmektedir. Hatta Hintli mistik filozof Osho, İdris Şah için, “Şah Nasrettin Hoca’yı Batı’ya tanıtan adam. Bunun karşılığı ödenemez (...) İdris Şah Nasrettin’in fıkralarını daha da güzelleştiriyor (...) onları mükemmelen tercüme etmenin yanı sıra güzelleştirip daha dokunaklı, daha keskin hale getirme yeteneğine de sahip.” der.

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok - Resim: 3

Haydarî Vucûdî

ZENGİN MİMARİ YAPI

Afganistan'ın birçok farklı kavimlerin egemenliğinde kalması, aynı zamanda zengin bir mimarî birikim de yaratmıştır. Budist tapınakları, camiler, kaleler, türbeler... Kilise, Herat, Ebû Nâsır Paşa, Mezârışerif camileri, Gevher Şah Türbesi ve Gazneli Mahmud’un diktirdiği zafer âbidesi akla ilk gelenlerdendir.

Ülke halı, seramik gibi birçok el sanatları ürünleri konusunda da günümüze kalan önemli eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Kâbil Halk Kütüphanesi, külliyatlı bir kütüphanedir. Kâbil Tarih ve Etnografya Müzesi ve Afgan Ulusal Müzesi'nde binlerce tarihi eserler sergilenmektedir.

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok - Resim: 4

İdris Şah

İŞGALLE TALAN ETTİLER

İşin ilginç yanı bu eserler, son yüzyılda yaşanan işgal dönemlerinde yurt dışına kaçırılmıştır. BBC'den Sarah Rainsford'un 15 Haziran 2009'da yaptığı habere göre, Londra'dan ele geçirilip geri yollanan yaklaşık bin 500 eserin tümü, Afganistan'dan yasadışı yollarla dışarı çıkarılmış. Yine güvenlik boşluğu nedeniyle kaçak kazıların önüne geçilemediği, bulunan birçok eserin yağmalandığı belirtiliyor.(3)

Afganistan tarihini incelediğimizde bağımsızlığın, özgürlüğün, refahın olduğu dönemlerde, edebiyat ve kültür hayatının da ivme kazandığını görüyoruz. Bağımsızlığın elden gittiği dönemlerde ise, bu alandaki çöküşü.

Bu bir tunç kanundur. Hiç bir şey yoktan var olmaz, var olan bir şey de yok edilemez. Bugün de kültürel üretimin yegane ön koşulu bağımsızlıktır. Maddi olan yapıları yıkabilirsiniz ama halkın tarih içinde biriktirdiği kültürü silemezsiniz. Ülkemizde de Anadolu erenlerinin mirası silinemedi. Yunus Emre gibi halk edebiyatının birçok önemli ismi, ancak bağımsızlığımızı kazanmamızla ve Cumhuriyet döneminde yeniden bilinçlere çıktı. Bağımsızlık olmasa ne bu değerleri bugünkü kadar bilecektik, ne de tarihi eserlerimizin parça parça yurtdışına çıkarılmasını önleyebilecektik. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu kanun değişmiyor. Bağımsızlık varsa üretim var, buna bağlı olarak kültür ve sanat var. Afganistan halkı bugün bağımsızlığını yeniden ele alarak, kendi kültürünü yaratma konusunda bir yol açmış bulunuyor.

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-2: Özgürlük yoksa kültür de yok - Resim: 5

Afganistan'ın başkenti Kabil'deki arkeolojik kazılarda Budist döneme ait çok sayıda eser bulundu.
(1) Orhan Yazıcı, Afganistan'ın Bağımsızlığını Kazanmasında Mahmud Tarzi ve Siracü'l-ahbar Gazetesi'nin Rolü, Türk Dünyası Araştırmaları, Ağustos 2011, Sayı 193
(2) Ayşe Kaş ve Enayatullah AZİMİ, fganistan Tasavvuf Edebiyatında İkinci Mevlânâ Kabul Edilen Haydarî Vucûdî’nin Şahsiyeti, Edebi Kişiliği ve Şiirleri, Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2020
(3)http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2009/06/090615_afghan_museum.shtml

BİTTİ

Afganistan'ın bağımsızlık kararlılığının kökleri-1: Büyük alimler yetiştiren coğrafya