19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Akbelen Ormanı ÇES sorunsalı (I)

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. Akbelen Ormanı’na açılmak istenen kömür madeni için gereken ağaç kesimi son günlerde kamuoyunu meşgul eden bir sorunsal oldu.

Akbelen ormanındaki mesele gerçekten de üç sorun boyutunu içeren bir sorunlar yumağı eşdeyişle bir sorunsaldır. Bu sorunsalın üç boyutu çevresel – ekonomik – sosyal boyutlardır. Bu bağlamda bütünleşik bir değerlendirme yapılması gerekir.

EKONOMİK BOYUT

Bu boyut kapsamında bir alt sorun enerji sorunudur. Ülkemizdeki enerji ekonomisi tartışmalarında öncelikle ülkenin elektrik üretim kurulu gücü 105 bin megavattın üzerinde. En yüksek anlık tüketim ise 54 bin 287 megavat. Taleple kurulu güç arasında iki kat fark var! Enerji açığı söylemi yıllardır süregelen bir ifade olmakla birlikte, yine Elektrik Mühendisleri Odası’nın raporları ile bu yıllardır çürütülüyor.

EPİAŞ 2022 rakamlarına göre Kemerköy 4,3 milyar kilovatsaat, Akbelen sahası yakınındaki Yeniköy’de 2,8 milyar kilovatsaat elektrik üretilmiş. İki santralın rakamlarını toplarsak ki 7,1 milyar kilovatsaat ediyor, ülkemizin elektrik üretiminin (2022 itibarıyla 326 kilovatsaat) yüzde 2,1’ine denk geliyor. Diyelim bu iki santral kapandı, ülkemiz elektriksiz kalır mı diye rakamlara bakıldığında böyle bir risk yok gözüküyor. Bilimsel olarak yanlış yer seçimi ile buraya 1980’lerde devlet işletmesi olarak kurulan ve özelleştirme sonucunda 2014’te (hem santral hem de madenler) özelleştirilerek IC İçtaş Enerji ve Limak Enerji şirketlerine satılan bu şirketlerin çıkarları ile kamu çıkarları karşılaştırılmalıdır.

Bilindiği üzere iktidara yakın şirketlerden (BÖ: Beşli Özel)  Nihat Özdemir’in sahibi olduğu Limak şirketi için Çevresel Etki Değerlendirme Raporu almak pek sorun olmuyor nedense! 13 ilde 52 projeye (5 enerji, 39 maden, 8 sanayi olmak üzere) ÇED onayı alıvermiş. Limak son 12 yılda kamudan 12,5 milyar TL. değerinde ihale almış! Allah yürü ya kulum demiş derler bu duruma bizde! İC İştaş da aynı öbekte. 17-25 Aralık operasyonu kapsamında ifade de veren, Çeçen Antalya Havalimanı projesinde de rüşvet iddiasıyla gündeme gelmişti. Geçen yıl Akkuyu’da Rosatom’un sözleşmesini iptal ettiği şirket Zafer Havalimanı ve Yavuz Sultan Selim gibi dövize dayalı yolcu gelir garantisiyle kamuya karadelik niteliğinde. İC İştaş da son 12 yılda kamudan 9 milyar 849 milyon TL. değerinde ihale almış. Allah ona da yürü ya kulum demiş olmalı.

Xİ JİNPİNG'E KULAK VERELİM

Bu enerji-maden meselesini bilerek veya bilmeden salt özel şirketlerin kâr odaklı çıkarları açısından ele almamız Çin Halk Cumhuriyeti lideri Xi Jinping’in ifadesiyle günümüz ekolojik uygarlık amaç modeline uymaz. Ne diyor Jinping: “Temiz sularla yeşil dağlar, altın değerinde dağlar ve gümüş değerinde dağlardır”. Batı merkezci kapitalist model ve onun türevi olan çevrecilik ikiyüzlülüğüne takılı kalan sermaye fetişizmi, ekolojik perspektife uzak durur. Kimseyi kınamak haddimize değil! Bu bir sınıfsal tercih elbette. Ama ormansızlaşmanın getirdiği iklim değişikliği sınıf mınıf da tanımıyor hani! Biz bunu Bilim ve Ütopya’da, Teori’de, Ulusal Kanal’da, Aydınlık’ta olanak verildiği ölçüde yıllardır söyledik, yazageldik: Çevrecilik kapitalizmin türevidir ve savsözü “önce kirlet kâr et, sonra temizle kâr et” biçimindedir aynı koruyucu sağlık yerine tedavi edici sağlığı pompalaması gibi; ekolojizm sosyalist uygarlığın (koruyucu bütünsel sağlık: ekonomik, sosyal, ekolojik) perspektifidir diye! Hala ikisini de aynı şey sananlar var mı? Ne yazık ki var gerçekten! Jinping ÇKP 19 Ulusal Kongresi’nde (18.10.2017) sunduğu raporda, insan ve doğa arasındaki uyuma vurgu yaparak, ülkesinde ekolojik uygarlığın inşasına ışık verdi ve şöyle vurguladı: “Asla ve asla ekolojik bedelle ekonominin büyümesini istemiyoruz”. Büyüme fetişisti kapitalistlere uymaz bu yaklaşım elbette. Çin bunun gereği olarak enerji tasarrufu ile ilgili dev projelere imza attı! Gazetemizi veya köşemizi okuyan liboşlara tavsiyemiz başınızı biraz da Asya’ya dönün. Önce çalışma masanıza bir Yin ve Yang sembolü resmi koyun, ya da bilgisayarınızda benim gibi ekran sayfası resmi yapın mesela! Kimseye de bana felesefe yapma demeyin mesela!                      

Not: Devam edecek.