18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ali Öz: Artık onu dünya tanıyor

Lütfi Özgünaydın

Lütfi Özgünaydın

Eski Yazar

A+ A-

Ali Öz: Artık onu dünya tanıyor - Resim: 1

Ali Öz ülkemizin önemli bir foto-muhabirlerinden, önemli fotoğraf sanatçılarından birisidir. Yıllar içinde çok önemli haberlere, fotoğraflara imza attı. Hep düşüncesine koşut eylemleri fotoğraflamaya çalıştı. Yine muhalif kişiliğine koşut fotoğraflar çekti. Ülkemin güçlüklere göğüs gererek çalışan bir foto muhabiri olarak bilindi tanındı. Ancak son yıllarda yaptığı Tarlabaşı/Ayıpşehir çalışması ve fotoğraflarıyla dünyada tanındı bir çok önemli dünya kentinde sergiler açtı gösteriler söyleşiler yaptı. Bu çalışmayla ilgili yaptığı albüm de çok ilgi gördü. Hemen herkesin edindiği bi albüm haline geldi. Değerli Ali bugün yine mesleğe yeni başladığı günlerin heyecanıyla serbest foto-muhabirliği yapıyor, fotoğraflar çekiyor. Fotoğraflarını artık dünya biliyor. Çünkü Ali, çok güçlü fotoğraflara imza atıyor.

  • Ali Öz önce yaşamını çocukluğunu yaşadığın mekanları anlatır mısın? Seni neler etkiledi?

Mersin Silifke’de bir kış günü sabaha karşı Burunucu köyünde iki katlı taş evimizde doğdum. Daha dört aylıkken kızgın güneşin altında ekin biçen annemin sırtındaymışım. Beş buçuk yaşına kadar köyde annem, babam, ablam ve dedemlerle birlikte sevgi içerisinde büyümüşüm. Ancak annem ve babam ayrıldıktan sonra erkek çocuk olmam nedeniyle babam yanına aldı. Beni otobüse bindirdiler, tek başıma Silifke’den Mut’a babamın yanına gittim. Bu benim bir anlamda gurbete ilk çıkışımdır. Daha sonra Mersin, Silifke ve Eskişehir’de annemden uzak, babamla yaşadım. İlkokul 1 ve 2’nci sınıfı köyde annemin yanında, sonra tekrar babamın yanında Antalya, Isparta, Alanya olmak üzere ilkokulu dört farklı okulda bitirmiş oldum. Babamla çelişkilerim zamanla arttığı için ortaokul son sınıfta yanından kaçarak tekrar Silifke’ye döndüm. Annem, ablam ve kız kardeşim ile birlikte domates tarlasında çalışarak Silifke lisesinden mezun oldum. Köyde tarlada çalışırken sınıf çelişkilerini yaşamaya ve hissetmeye başladım. Tefeci, tüccar emeğimizin karşılığı olan parayı vermemişti. Çok etkilenmiştim ve daha o günlerde gazeteci olmaya, toplumsal duyarlılıkla gazetecilik yapmaya karar vermiştim. Bu uzun bir hikayedir tabii ki. Neticede, SBF Ankara Basın Yayın Yüksek Okulunu birinci tercihle kazandım. Annemin ve kız kardeşlerimin bana gönderdiği üç beş kuruşla okumaya çalıştım. 80 öncesi zor yıllardı. Hep muhalif bir kişiliğim vardı. Önce babama sonra sisteme ve sistemdeki yanlışlara hep karşı çıkan bir karakter… Beni en çok etkileyen kitap Orhan Asena’nın yazdığı “Şeyh Bedrettin” kitabı oldu. Orada der ki, “Bir düşünce ki, eyleme dönüşmedikçe hiçbir anlam ifade etmez”. O nedenle ben hep eylemsel yaşamayı seçtim. Ve her zaman inandığım şeyleri uygulamaya çalıştım. Yine üniversite hayatımda sol örgütlenmenin göbeğindeydim ama sezgilerim bana bir şeylerin yanlış gittiğini söylüyordu, hatta bize çizgisi belirsiz bir gurup (ÇBS) adını vermişlerdi.

Ali Öz: Artık onu dünya tanıyor - Resim: 2

  • Fotoğrafla ne zaman buluştunuz? Foto-muhabirliğine ne zaman başladınız? Kaç yıl foto muhabirliği yaptınız? Mesleğinizi tutkuyla sürdürmüşsünüz bu dönemi anlatır mısınız.

78 yılından itibaren hem okula gidiyordum hem de çalışıyordum. Köy İşleri Bakanlığı, Köy Koop Örgütlenmesi, Tez Büro İş, Koop-İş Sendikasında ve Batıkent projesinde çalıştım. Haksızlıklar karşısında hiç ödün vermeyen bir kişiliğim vardı. Okulda aldığım eğitim ile kişiliğime en uygun iş olarak fotoğrafı seçtim ve çok sevdim. Konuşmayı fazla sevmeyen bir karakterim vardı bu nedenle fotoğrafın yalansız dolansız dilini çok sevdim. Robert Capa’nın vurulan asker fotoğrafı ve Nepalm bombasından kaçan kız çocuğu gibi afiş olarak kullandığımız fotoğraflar beni fotoğrafın gücü konusunda çok etkilemişti. İlk sergimi Ankara Basın Yayın’da yani okulumda açtım, ilk ödülümü de burada aldım. Çektiğim bir “Çoban ” fotoğrafı hayatımı değiştirdi. Bu fotoğrafı hocam Yazgülü Aldoğan çok beğenmişti, odasına asmıştı. Daha sonra Yazgülü Aldoğan yeni kurulan Nokta Dergisi için beni İstanbul’a davet etti ve o dönemde efsane Nokta Dergisinde çalışmaya başladım, yine itirazcı kişiliğim nedeniyle Nokta’dan ayrıldım ve sırasıyla Güneş, Milliyet, tekrar Güneş, Aktüel, Cumhuriyet, Star, NTVmag, Sipa ajansı, Birgün gazetesi olmak üzere gazete ve dergilerde çalıştım. Hareketli bir iş hayatım oldu. 2003 yılından beri bağımsız olarak inandığım doğrultuda çalışmaya devam ediyorum. Benim yaşamımda “mesleğim hobim, hobim mesleğim” oldu, bu nedenle işimi hep aşkla yaptım, yaşamda hiçbir zaman önceliğim para olmadı. İşimi severek yaptım, mütevazı ve bir yaşam kurdum.

Ali Öz: Artık onu dünya tanıyor - Resim: 3

  • Foto muhabirliği ile birlikte, fotoğrafın sanat yönündeki çabalarınız sürmüş, zaten son yıllarda fotoğrafla çok yoğun biçimde haşır neşir oldunuz. Fotoğraf neydi sizin için?

İnsan açlığa katlanabiliyor ama sevgisizliğe, tutuksuzluğa ve amaçsızlığa katlanamıyor. İnsan sever ve sevdikleri için mücadele verir. Benim de insan sevgimin odaklandığı, somutlandığı bir alan oldu FOTOĞRAF SANATI… En dolaysız, en somut bir sesleniş aracı oldu. Fotoğraf sanatında tema toplumsal ve evrenseldir, görsel iletişim olgusu ile birlikte yürür. Hiçbir yazı Vietnam Savaşını ya da, açlık sorununu bir fotoğrafın dilindeki gibi belirleyici, insanların yüreklerinde ve bilinçlerinde yaptığı etkiyi yapmamıştır. Bugün, fotoğrafın sınır tanımayan evrensel dili, nesnelliğinden gelen inandırma gücü sayesinde dünya insanlarını, Nazi toplama kamplarının vahşetini, Hiroşima’yı, Vietnam’ı, Tel Zaatar’ı ve daha nicelerini sonsuza dek bilinçlerinde yaşatacaktır. O yıllarda bir iletişimci olarak bizim gibi geri kalmış, okumanın yazmanın az olduğu ülkelerde insanları etkileme aracı olarak fotoğrafın gücü beni çok etkilemişti. Sonuçta 40 yıldır buna inandım, işlevsel ve amaçlı fotoğraf çektim. Çünkü benim yaşamla, yaşamı dönüştürmekle ilgili bir derdim vardı.

  • Tarlabaşı Ayıp Şehir çalışmanız ülke sınırları dışına çıktı. Birçok yerde sergilendi. Çok güçlü fotoğrafların var olduğu o çalışmayı ve albümü de anlatırsanız sevinirim...

Ali Öz: Artık onu dünya tanıyor - Resim: 4

Gerçi bugün gelinen noktada, fotoğrafın gerçeği aktarımı ve dönüştürücü etkisi yadsınıyor, fotoğrafa bir imaj ve grafik olarak bakılıyor. Güzel fotoğraf sözcüğüne çok kızıyorum, estetik dile karşı değilim ama fotoğrafın içinin boşaltılması çok kötü. 20 yıldan fazla çok değişik gazete ve dergide çalıştım ve çalıştığım süreçte asla sansüre izin vermedim, işimi aşkla yaptım. Örneğin Tempo Dergisi benim çalıştığım süreçte okunan bakılan etkili bir dergiydi. Büyük, etkili fotoğraflar kullanırdık. Cumartesi Annelerini belki de elli sayfa kullandık, benden istemezlerdi, ben çekerdim ve yazı işleri de kullanırdı. Çalıştığım bütün yayın organlarında durum böyleydi beni habere göndermezlerdi ben atlayıp giderdim, hatta göndermezlerse gider çeker gelince de istifa ederdim. Bu mesleğin tutku mesleği olduğuna inandım. Emekli olduğum 2003 yılından bu yana üç beş kuruş emekli maaşımla gönüllü olarak gazeteciliğimi yapmaya devam ediyorum. “Türkiye Politik Belgesel” ve “Tarlabaşı Ayıp Şehir” çalışmalarımın yüzlere varan gösteri ve sergileri oldu, Viyana, Selanik, Paris, Atina’da çok etkileyici sergilerim oldu. “Tarlabaşı Ayıp Şehir” kitabı kanımca fotoğraf tarihinde en kısa sürede tükenen kitap oldu. Şimdi sahaflarda rastlarsam kendim satın alıyorum.