06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aydınlık’ta yazmak

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

Merakla beklediğim, Derya Soğuk Soykan’ın der demez kargoya verilmesini sağladığı “Tevfik Fikret / Bütün Eserleri - Eleştirel Basım” (YKY, haz.: Nâzım Hikmet Polat) kitabını gelir gelmez elime alıp zevkle karıştırmaktaydım ki, ceptelde Sanat Olayı sayfasından link sesiyle Feyziye Özberk’in söyleşi haberi düştü (Aydınlık, 06.02.22): “Cumhuriyet; Talat Paşa ve Atatürk’ün mirasıdır”. Doğrusu böyle bir başlığı çok yadırgamıştım, ama aldırmayıp Fikret’e göz atmayı sürdürdüm. Saatler sonra Doksan Beşe Doğru (s. 1107) ve Hân-ı Yağma (s. 1115) şiirlerine geldiğimde söyleşi başlığını yadırgayışımı Özberk’e yazmak gereği duydum.

Yanıtı Ali Rıza Özkan verince, ona; “Türk devriminin ideolojisinde Talât Paşa’nın belirleyici bir etkisi olmadığını görmek için Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı ve Kurt Kanunu romanlarını bile okumak yeterli” dedim, tartışmadan çekildi. Yine saatler sonra, herhalde yanıldığımı işaret etme amacıyla, Hüseyin Haydar, –kitapları üzerine yazılar yazmış, kendisiyle söyleşiler yapmış biri olarak şiirini okumadığımı düşünemeyeceğine göre, Mesut Mertcan’ın sesiyle daha etkili olacağını umarak– “Doğu Tabletleri: Talât” şiirini göndermiş. Ben, ertesi sabah 05:10’da gördüm, şunu sordum: “Şiirin güzel de, Tevfik Fikret şu ünlü Doksan Beşe Doğru, Han-ı Yağma ve başka şiirlerini hangi yönetim ve dönemi için yazmıştı 1912’de?” Yanıt gelmedi, ama ben başlamışken başka saptama ve soruları yazmaktan kendimi alamadım, buraya da alıyorum:

Talât Paşa, 1920'de Berlin'de

Tarih bilimi; olayları, verileri doğru saptayıp değerlendirmek ve geleceğe yönelişini öngörüp ona ivme katma uğraşıdır. Kimi soruları boşlukta bırakarak ya da kimi çok bilinen doğruların gölgesinde bırakarak, geleceği öngörmek şöyle dursun, doğru saptamaların bile olanağı yoktur, dahası bu çaba, saptırma niyetlerini gizlemekten başka sonuç vermeyebilir... Sorular şunlardı:

1. Talât Paşa, 1920'de Berlin'de İngiliz görüşmecilerle buluşmalarında neler konuştu?

2. Aralık 1920'de birden Mustafa Kemal'e yazarak onun Ankara'daki BMM çalışmalarını sekteye uğratma tasarısını uygulamaya mı geçirdi?

3. İngilizlerle görüşmeleri sonrasında, Ocak 1921'de Meclis-i Mebusan’ın açtırılmasıyla Mustafa Kemal’in Ankara'da korkunç bir yalnızlığa terk edildiğinin farkında olmadı mı? İttihat Terakki'nin bir avuç gerçek yurtseveriyle Mustafa Kemal arasında bir güvensizlik duvarı oluşturma niyeti böyle mi uygulamaya kondu?

Meclis-i Mebusan niye açıldı?

4. Mebusların İstanbul’a toplanışıyla Meclis-i Mebusan İngilizlerce bir gecede yok edilmeye hazır hale getirilmedi mi?

5. İngilizlerle görüşmelerinde, yaşadığı yerler hakkında ipucu ve iz bırakan Talât, suikast girişimleri için Ermeni komitacılarının işlerini kolaylaştırmadı mı?

6. 15 Mart günü Talat'ın öldürülmesinden sonra, ertesi gün Meclis-i Mebusan kapatılıp ele geçirilen mebuslar Silivri'ye, pardon Malta'ya tatile mi gönderildi?

7. Bir tek yurtseveri bile düşman saflarında bırakmamak için nice çaba harcayan Mustafa Kemal, düşmanın ele geçiremediği kimi mebusları bin bir meşakkatle Ankara'da BMM'de yeniden bir araya getirmedi mi?

Soruların altına şunu yazdım: Biraz tarih bilen ve olayları örterek tarihi çarpıtma ve saptırma niyetleri taşımayan hiçbir kişi bundan sonraki soruları ve yanıtlarını bulmakta zorlanmayacaktır. Feyziye Özberk, “okumayan, düşünmeyen birine verecek yanıtım yok” diyerek tartışmadan çekildi.

Demirtaş Ceyhun, Talat Paşa’nın romanını yazmaya koyulduğunda, kurguda benim sorularıma da yanıt arayacağını söylemişti. 2009’da beklenmedik ölümüyle romanı hangi aşamada bıraktı, bilemiyorum. Ama Talat Paşa’yla ilgili gördüğü her paragrafı toplamaya başladığını anlatmıştı.

Aydınlık’ta yazmaya uygun muyum?

Aydınlık için uygun bir yazar olup olmadığım konusu, gazetenin hem içinden hem dışından kişilerce 30 yıldır sorgulanır. Geçenlerde çok bir eski arkadaşa şöyle bir şaka etmiştim: Tam Le Monde’un teklifini düşünüyordum, o da gelip Cumhuriyet’e promosyon oldu. Talât Paşa üzerine bunca “farklı düşünen bir kişi olarak” bana Aydınlık’ta yazamayacağımı söyleyen Ali Rıza Özkan’a ise şöyle dedim: “Aynı marka gömlekte bile farklı yaka numarası bulunabilecekken bir gazetede bütün yazarlardan bire bir aynı düşünüp yazmalarını istemeleri bir Aydınlık ilkesi olamaz.”

Nitekim Aydınlık hareketinin 50 yılı aşkın bir süredir önderliğini yürüten Doğu Perinçek’le aramızda, son 30 yıldır, belli bir düzeyin altına asla düşmeksizin ortak düşünceler üzerinde özgürce buluşmanın yanı sıra farklı düşüncelere açık olma ilkesi hiç aşınmadı. Bu; Nâzım Hikmet ve Marx’tan Cemal Süreya, Aziz Nesin ve Selim İleri’ye kadar bütün yazılı tartışmaların yanı sıra, Rafet Ballı’nın Ulusal Kanal’da yönettiği Yapay Zekâ tartışmasında da böyle oldu. Ben 50 yıldır örgütlenmeyi yazarın yaratma özgürlüğünün engeli değil, güvencesi olarak gördüm ve yer aldığım örgütlenmede ilişkiler ağını bu temelde geliştirdim. 1994’te Aydınlık’taki yazısında beni Gramsci ve Cemal Süreya ile aynı çizgide kesiştiren Doğu Perinçek’ten bu kadar yıldır izlediğim tutumla ilgili hiçbir olumsuz ima almadım. Ne de Selim İleri tartışması dahil herhangi bir polemikte Mustafa İlker Yücel’den bir duyumsatma geldi. Doğrusu Ali Rıza Özkan’ın Abdülhamit sansürcülüğünden farksız hariçten gazeline bir anlam vermekte zorlanıyorum.

Modern şiirimizin öncü ustası Tevfik Fikret, şiiri ve aydın kişiliğiyle hep önümüzde olmayı sürdürecek...