09 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Belediye sinemaları

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir dönem, yerel yönetimlerin ya da bir diğer söyleyişle belediyelerin sinemanın yaygınlaşıp sevilmesinde önemli katkıları olmuştur. Özellikle de küçük illerimizle kasabalarımızda belediyelerin sahiplenip işletmesini üstlendikleri sinemalar, hem belirli bir kaliteyi öne çıkaran seçkin film seçimleriyle, hem de toplumun her kesimine uygun düşen bilet ücretleriyle bulundukları yörenin eğlence ve sanatsal gereksinimlerini karşılayan önemli ve de güvenli mekanlarıydı.

Belediye sinemalarının öne çıkan bir diğer özelliği de, hafta içinde düzenledikleri özel günlerdi. Bu özel günlerden biri tenzilatlı matineler olurken bir diğeri ise kadınlara mahsus günlerdi. Ayrıca hafta sonlarının ilk seansları ise çocuklara ayrılır, başta Kırmızı Balon ve de Beyaz Yele olmak üzere bu yaşa yönelik unutulmayacak filmler gösterilirdi. Gerçi bu özel günler diğer sinemalarda da olurdu ama belediye sinemalarının diğerlerine oranla ucuzluğu tercih edilme nedenlerinin başında gelirdi.

Özellikle de kasaba ve taşra kentlerindeki belediye sinemaları kelimenin tam anlamıyla birer kültür/sanat merkezleriydiler. Film gösterilerinin yanında seyrek de olsa kimi konser, tiyatro etkinlikleriyle, mahalli sanatçılara ve topluluklara yer vermeleriyle de toplumun eğlence ve kültürel gereksinimlerini karşılama gibi bir misyonu sürdürürlerdi.

Belediyeler yalnızca kışlık, kapalı sinemalara değil, aynı zamanda yazlık sinemalara da sahiptiler. Kışın gösterdikleri filmleri yaz aylarında bir kez daha, ama tek farkla ikişer ikişer oynatırlar, ayrıca depolarındaki eski filmleri de devreye sokarak bir açıdan bulundukları yerlerin bir Sinematek’i gibi işlev görürlerdi.

Zamanla, birçok şey gibi, bu tür sinemalar da yaşamımızdan çıktılar... Herkesin bildiği ya da tahmin ettiği nedenleri yinelemeye hiç gerek yok. Önce bölündüler, küçüldüler, sokağa açılan düzayak kapılarından, AVM’lerin en üst katlarındaki odalara yükseldiler. Tek seçenekten bol tercihe yönelik çok salonluluk aynı zamanda teknolojik açıdan yenilemeyi de kaçınılmaz yayıp yalnızca belediye sinemalarını değil, kapıları sokağa açılan diğerlerini de mahalle aralarıyla semtlerden koparıp tarihe karışmalarını adeta zorunlu kıldılar.

Önceleri; konforu, tekniği ve de çok seçenekli sayısız çekiciliğiyle her bir açıdan davetkar olan AVM sinemaları, biraz geç de olsa, sinemaların yalnızca film izlenen yerler değil, onların da ötesinde “sinemaya gitmenin” daha farklı anlamlar taşıyabileceğini hatırlattı bizlere. Kapısı sokağa açılan klasik sinema türünün neredeyse sıfırlandığı bir toplumda yalnızca haftalık film izlemenin, ya da ailecek sinemaya gitmenin değil, ayrıca festivallerin bile tadı tuzu kalmadı. Gel de İstanbul Festivalinde Emek sinemasındaki akşam seanslarını anımsama... 

Elbette ki amacım “nerede o eski sinemalar...” retoriğine girip, geçmişe duyulan özlemi köpürtmek değil. Her dönem kendi yaşam tarzını biçimler. Yaşananı geçerli kılıp bir öncekini nostaljinin kucağına atar.

Ancak; pandemi, ardından gelen ekonomik sıkıntının yaşamımızdan bazı vazgeçilmezleri de alıp götürdüğü bir gerçek. Artık gazete satın alarak okuyan, küpürleri kesen kuşak tükendi gibi bir şey. Ya süreli yayınlar? Edebiyat, kültür-sanat dergileri? Az kaldı onlar da tarihe karışmak üzere. Yıllardır tek bir matbu sinema dergisi yok? Üstelik buna gereksinim duyulduğu da pek olmuyor.

Sinemaların durumu da pek iç açıcı değil. Bu bilet fiyatlarıyla bırakın aileleri bir yana, gençlerin bile haftada bir kez de olsa sinemaya gitme alışkanlıklarını sürdürmeleri pek mümkün değil. Yavaş yavaş o da satın alınan gazeteler gibi kimi kesimin alışkanlıkları arasından çıkıyor. Hem de büyük bir hızla...

Belediye sinemalarının şimdi tam zamanı... Yerel yönetimler müziğe, tiyatroya, yayına, konsere, plastik sanatlar doğrultusunda sergi mekanlarına el atıyor da sinemayı neden bunların dışında bırakıyor? Eskisi gibi, sahip oldukları devasa kültür merkezlerinin bir kısmını sinema salonlarına çevirip, üçüncü bir dağıtımın desteklediği birinci vizyon filmleri ufak bir ücret karşılığında gösteremezler mi? Üstelik bunun küçük çaplı da olsa örneklerini yapan kimi kent sinemaları var.

Ancak belediyeler bu alandaki hizmetlerini yılda bir kez festivalcilik oynayarak ya da alelacele kotardıkları hoş ama içi boş göstermelik müzeciklerle işi geçiştirmeye çalışıyorlar. Ama yine de enseyi karartmamalı. Bakarsınız biri, belediyecilik hizmetleri arasında sinemanın da var olduğunu anımsayarak ilk adımı atar...