18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Biz bize yeteriz... Peki ya futbolda?

Yaşar Arslan

Yaşar Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Sayın Aydınlık okurları ve sayın futbolseverler, Türk milleti olarak tarih boyunca karşılaştığımız bütün zorluklarda omuz omuza verip “biz bize yeteriz” inancı ile her türlü engelin üstesinden gelmeyi bildik. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında da bu inancın en güzel örneklerini sunduk. Son iki yılda, koronavirüs salgınına karşı verdiğimiz savaşta yine el birliği ile mücadele ediyoruz ve virüsü yenmek üzereyiz.

Şayet buraya kadar görüşlerime katılıyorsanız, gelin kulüp futboluna bir göz atalım...

DAHA YETENEKLİ OLAN TARAFTIK AMA...

50’li ve 60’lı yıllarda Lefter, Can Bartu ve Metin Oktay gibi futbolcularımız vardı, daha sonra Fatih Terim, Cemil Turan, Rıdvan Dilmen, Tanju Çolak, Aykut Kocaman gibi birçok değeri izledik. Bu futbolcularımız teknik açıdan Avrupalılardan daha iyi olmalarına rağmen rakiplerin antrenman tekniklerinin ve fizik yapılarının üstünlüğünden dolayı yenilgileri sineye çekiyorduk.

Özellikle milli futbolumuzdaki başarısızlığımız 2002 Dünya Kupası’nda son buldu. Brezilya ve Almanya’nın ardından 3’üncü olduk. Yeteneklerimizi, inancımızı ve gücümüzü ortaya koyduk. Kulüp futbolunda ise Galatasaray’ın UEFA şampiyonu olması bize ilk mutluluğu ve güveni vermişti. Hatta rahmetli Jupp Derwall’in, bir sohbetimizde bana, “İnan bana Türk futbolunun önü açıldı. Buna inanıyorum. Yakın bir gelecekte ligde küçük-büyük, güçlü-güçsüz takım ayrımı olmayacak.” demesini unutamıyorum.

TREN ÖNÜMÜZDEYDİ...

Futbolumuzda başarıyı bir kenara iterek para kazanmayı ön plana alan birileri “ben” sevdaları yüzünden işi ticarete döktü, yapılan yanlış yabancı oyuncu transferleri ve Türk oyuncularının hakkının verilmemesi, Türk futbolcularının şansını Avrupa’da aramasıyla sonuçlandı. Altyapılarımızdan yetişip Avrupa’ya giden futbolcuların kazandırdığı bonservislerle avunuyor futbol kulüplerimiz. Bizi başarıya ulaştıracak tren önümüzde duruyordu ama biz görmedik, kıymetini bilemedik.

Üstelik her zaman bizlere doğru yolu gösteren “biz bize yeteriz” parolamız da uzun bir müddet rafa kaldırıldı. Hal buyken, uluslararası arenada kulüp futbolundan başarı beklemek zor, ümidimiz ise milli takımımızda.

Kalın sağlıcakla.