26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu girdap bizi yutmadan

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir nükleer tahribat kadar tehlikeli olan ahlaki çöküş kum bataklığı misali toplumları girdabına çekip yutuyor. İnsanlar hazır kıta, çiplinmiş gibi ellerinde telefon tetikte. Bedeni sarsan, ruhumuzu daraltan korkunç görüntüler yaşanırken kameralar görüntü almak için kayıtta. Evlat vahşeti haberleri sıradanlaştı. Zehirli hapların pençesine aldığı yaş grubu 18’in çok altında. Yazılarımızın başlığından veya muhtevasından, okur yorumlarından rahatsız olan Facebook erişim engeli seçeneğini acilen yürürlüğe koyarken, internet ortamında ebeveynlerimizi nasıl öldürebiliriz diye öneri sunan ve alan gençlerin sitesine hiçbir engel yok. Annesini öldürmeden önce anket yaptıran, nasıl keseceğini hangi parçalara ayıracağını anlatanlara müdahale yok. Annesinin başını kesen ardından sokağa fırlatan sonra evi yakan, otel odasında yatağının altında sakladığı çekiçle önce babasının daha sonra annesinin kafatasını parçalayan kâfi gelmemiş olacak ki ardından telle boğan caninin çektiği videolar tedavülde. Otomatik sansür ve erişim engeli yok.

Sokak ortasında önce sarılmalar, ardından öpüşmeler, sonra aleni ilişkiyi eleştiremez hale getiriliyorsunuz. Zira gerici, bağnaz, yobaz, özgürlük düşmanı olarak saldırıya maruz kalmaktan korkuyorsunuz. Araba yarışları düzenleniyor. “Etinizi ne kadar çok sergilerseniz o kadar özgürsünüz.” mottosunu şiar edinmiş olanlar, yarı çıplak kadına arabanın üstünde striptiz dansı yaptırıyor. 18 altı onlarca genç hipnoz olmuş, ellerinde telefon kadının en mahrem yerlerini görüntülemek için yarışıyor. Daha çok ses getiren, daha çok kan, daha çok vahşet,  daha çok çıplaklık, daha çok kapanma, daha çok hap, daha çok ilgi revaçta. Gidişat feci derecede korkutucu. Suriye Savaşı’nda sokaklara dökülenlerin üzerine sıvılaştırılmış kimyasal hapların püskürtüldüğünü yazdığımızda saçmaladığımızı söyleyenler olmuştu.

Uyuşturucu endüstrisi laboratuvarlarında çok etkili haplar üretiliyor. Bu haplar sizi uyuşturmuyor. Zira uyuşan beden ismi üzerinde uyur, aciz hale gelir. Hâlbuki bu zehirli haplar size aşırı bir güven, zindelik ve saldırmak için cesaret sağlıyor. Nefret duygularınızı kamçılıyor. Algılarınızda berbat hayatınızın sorumlusu kim ise onu düşman belliyor ve yok etmek için harekete geçiyorsunuz. Ortadan kaldırdığınızda sorunlarınızın çözüleceğine ve yaşamınızın huzur bulacağına inanıyorsunuz. Zihin değiştiren, halüsinojenik maddeler, kişinin sadece kendisinin duyabildiği, görebildiği, dokunabildiği ve koklayabildiği duyuların algılanmasına sebep teşkil eden hapların kullanımı korkutucu boyutlarda.

Milletleri çökertmek ve muhtaç yürüyen iki ayaklı muhtaç sürülerine dönüştürmek için önce tarihi tahrif etmenin zaruri olduğunu keşfettiler. Ardından algılara operasyon başladı. Asya ve Afrika’nın muhteşem isimlerini korkunç terminolojilere soktular. Şimdilik bir isimle yetinelim: Tunus’un kurucusu Suriyeli Prenses Dido’nun soyundan gelen Tunus-Kartacalı Hani-Bal’ın ismini ‘Kuzuların Sessizliği’ filminde insan eti yiyen oyuncuya verdiler. Bu saatten sonra kim evladına bu büyük komutanın adını verir? Eğitim, konut, sağlık, gıda, temiz hava, su ve enerji olmazsa olmazlardan. Ne demişti Kissinger, devletleri kontrol etmek için enerji, milletleri kontrol etmek için su üzerinde tahakküm kuracaksınız.

Bu amaca ulaşmak için ise krizler, savaşlar daim olacak, çok silah üreteceksiniz, barışı değil terörü teşvik edeceksiniz, filmleriniz, kitaplarınız, siyasetleriniz buna hizmet edecek, çok kişiyi uyuşturucuya bağımlı hale getirecek koşulları yaratacaksınız, zehirli maddelere erişimi kolay ve ucuz sağlayacaksınız, kimyasallarla insanları daha çok hasta edeceksiniz, ilaç holdinglerinin pazarlarını büyüteceksiniz, şiddet, pornografi ve para kazanmak için her yol mubah terbiyesini yayacaksınız. Vicdan değil cüzdan hâkim olmalı.

Bu hasta sistemi ters yüz edecek, çalışan, üreten ve kazanan, tüm imkânlarını milletin yararına seferber eden, insan merkezli nizamı ülkemize tesis etmez, bu amaç için çabalayan kuvvetleri aynı çatı altında bir araya getiremezsek, evlat vahşeti haberleri tavan yapar. Birçok kimse için anlaşılması ve inanılması zor gelebilir ama bu sağlıklı yolun mihenk taşı Ankara-Şam iş ve güç birliğidir. Dışardaki ve içimizdeki insan görünümündeki zehirli hapların bu birlikteliğe çomak sokmalarının en büyük sebebi, hepimizi hasta ve muhtaç etmek isteyen mahfillerin projelerinde görevli olmalarıdır.