13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyükada’dan aşk hikâyeleri - 3

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

Bu hafta Heybeli adadan bir aşk hikâyesi anlatacağım sizlere; Yahya Kemal ile Celile hanımın aşkını... Celile Hanım olağanüstü güzelliğiyle ün salmış, piyano çalan, resim yapan bir sanatçıdır. Oğlu genç Nazım Hikmet’in tüm feryadına rağmen eşinden boşanmıştır. Dedesinin himayesine verilen Nazım, Heybeliada’daki “Mekteb-i Bahriye-i Şahane (Deniz Harp Okulu)”ye gönderilir. Bahriye’de, tarih öğretmeni ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’dır. Nazım Hikmet öğretmenine hayrandır ve yazdığı şiirleri ona vermektedir. Nazım’ın yeteneğini keşfeden Yahya Kemal, evlerinde ona ders vermeğe başlar. Dersten sonra da, Celile Hanım’la sanat ve edebiyat hakkında uzun sohbetler yapmaktadır. Aralarındaki yakınlık giderek artar ve sonunda aşka dönüşür. Ancak genç Nazım da, annesine âşıktır. Bir söyleşisinde şöyle der; “Annem âşık olduğum ilk kadındır. O zaman adet olduğu üzere, evlenirken önce onu gelinlik ve duvağıyla bir odaya oturtmuşlar, misafirler ona baksın diye. Ona bakanlar güzelliğine hayran oluyor; bir insanın bu kadar güzel olabileceğine inanamadıklarından, duvağını kaldırıp kaldırıp bakıyorlarmış. Anam Paris’te eğitim almış, ama İstanbul’un bütün adetlerine de böyle riayet edermiş. Mavi gözleri vardı annemin, teni de öyle olağanüstüydü ki!”

AŞK VE ŞİİR

Celile, Yahya aşkı 1916’dan 1919’a kadar üç yıl sürer. 1918 yılında, aşk dedikodularını duyan Nazım’ın öfkeyle kendisini aradığını öğrenen Yahya Kemal, hemen evini değiştirir ve adresini de uzun süre en yakınlarından bile gizler. Nazım; “Türk şiirine yeni poetik bir dil ve anlayış getiren büyük şair, anneme âşık olmuşsunuz. Lakin biliniz ki, muallimim olarak girdiğiniz eve asla babam olarak giremeyeceksiniz,” diye bir not yollar Yahya Kemal’e...

Bu aşk Yahya Kemal’e esin kaynağı olur; Celile Hanım’a atfen “Vüslat”, “Telakki”, “Erenköy’de Bahar”, “Eski Mektup” şiirlerini yazar. Celile hanımın vapurla Adadan evine dönerken duyduğu ayrılık acısını,”Sessiz Gemi” şiirinde şöyle anlatır; “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...” En tanınmış şiirini ise; bir gece kayıkla Celile Hanım’ın evinin önünden geçerken, evden yükselen kahkahaları duyunca kaleme almıştır; “Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden, bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden...” Celile Hanım bu aşk bittikten sonra ikinci defa evlenir, ama Yahya Kemal ömrünün sonuna kadar evlenmez.

Aradan yıllar geçmiş ve artık her ikisi de yaşlanmıştır. 1950 yılında, Nazım hapishanede ölüm orucuna başlayınca, Türkiye’den, Avrupa’dan, Amerika’dan, Sovyetler Birliği’nden sanatçılar onun özgür bırakılması için yoğun çaba sarf ederler. Artık gözleri görmeyen Celile Hanım da, elinde “Oğlumu kurtarın” pankartıyla Galata Köprüsü’nde imza toplayıp, oğlu gibi ölüm orucuna başlar. Tam bu günlerde Galata Köprüsü’nden geçen Yahya Kemal, Celile Hanım’ı görmezden gelir ve hızla oradan uzaklaşır. Yani Adada romantik şekilde başlayan aşk, Galata Köprüsü’nde artık tamamen sona ermiştir.

Haydi rastgele âşıklara!