17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cenap Şahabettin'leşen aydın: Behramoğlu

Nadir Temeloğlu

Nadir Temeloğlu

Site Yazarı

A+ A-

Şair/yazar Ataol Behramoğlu dün Tele1 ekranındaydı. Behramoğlu, kendince bir Türkiye portresi çizdi. İlk cümlesi çarpıcıydı: “İlk defa kendimi sömürge ülke aydını hissediyorum.”
Burada “ilk defa” vurgusunun altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü Behramoğlu -en azından kendisi için- yeni bir durumu işaret ediyor.


Behramoğlu, 12 Mart Darbesinde kendini sömürge aydını olarak hissetmemiş.
Behramoğlu, 12 Eylül Darbesinde kendini sömürge aydını olarak hissetmemiş.
Behramoğlu, 1990'larda Gladyo'nun en azılı eylemlerini yaptığı (Madımak, Başbağlar, aydınlarımızın katli...) süreçte kendini sömürge aydını olarak hissetmemiş.
Behramoğlu, NATO sistemine girdiğimizden beri var olan ABD/NATO üsleri karşısında kendini sömürge aydını olarak hissetmemiş. Bu üsler hâlâ duruyor. Bu bağlamda da söylemiyor bu sözü.
Behramoğlu, ABD'nin 2002'deki Millenium Challenge gibi Türkiye'yi işgal tatbikatlarına karşı kendini sömürge aydını hissetmemiş.
Behramoğlu, FETÖ'nün Ergenekon-Balyoz kumpaslarında cezaevine vatanseverlerin, aydınların atılmasına tepki göstermişti. Yanımızdaydı. Biliyoruz. Fakat Behramoğlu, o süreçte bile kendini sömürge aydını hissetmemiş!
Behramoğlu, 15 Temmuz 2016 gecesi kendini sömürge aydını hissetmemiş.
Behramoğlu, 12 Eylül'den sonra dayatılan sıcak para sistemi ile borca batmış ülkede kendini sömürge aydını hissetmemiş.
Behramoğlu, Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı korsan ittifakı karşısında, günümüzün Sevr'i Seville Haritası dayatması karşısında kendini sömürge aydını hissetmemiş.
Behramoğlu, 1945'ten sonra girdiğimiz Atlantik sürecinde kendini sömürge aydını hissetmemiş.
Peki ne zaman hissetmeye böyle başlamış?

BEHRAMOĞLU YÜZÜNÜ
NEREYE DÖNÜYOR?

24 Temmuz 2014'te Türkiye terörle mücadele kararı aldıktan sonra.
Açılım dönemi bittikten sonra.
Türkiye FETÖ'yle mücadele etmeye başladıktan sonra.
15 Temmuz girişimi bastırıldıktan, Ankara'nın işgaline izin verilmedikten sonra.
Gladyo ezildikten sonra.
PKK ve FETÖ devletten ve kurumlardan temizlenmeye başladıktan sonra.
Sınır ötesi operasyonlarla sınırlarımız güvence altına alındıktan sonra.
Dünya Bankası ve IMF gibi emperyalizmin araçlarından koptuktan sonra.
Doğu Akdeniz'de haklarımızı koruma çabalarından, hatta atağa kalktıktan sonra.
12 Eylül'den sonra ilk kez üretim, yatırım, istihdam denilen bir sürece girdikten sonra.
Türkiye'nin Atlantik'ten kopup komşularla işbirliğine başladığı, yönünü Avrasya'ya çevirdikten sonra.
Türkiye sırtını teröre, açılıma, Gladyo'ya, Atlantik'e yüzünü ise terörle mücadeleye, üretime, Asya ile ilişkilere dönerken; Behramoğlu sırıtnı bu değerlere, yüzünü ise “Apo'nun heykelini dikeceğiz”, “HDP Öcalan'ın projesidir” diyen terör hükümlüsü Selahattin Demirtaş'a, Türk ordusunu dinleten Gladyo'nun kraliçesi Meral Akşener'e dönüyor.

BAKIN CEZAEVİNDE
KİMLER VARMIŞ?

Malumunuz, torba yasalar bilinir. Farklı farklı yasalar, tek torbanın içinde oylanır geçer. Behramoğlu'nun konuşmasında da bir torba var. Torbasına “düşünce suçluları” yazmış. Diyor ki, “Şu an cezaevlerinde 300 bin kişi var. Adalet Bakanı söyledi. Şu anda kaç tane düşünce suçlusu var acaba çok merak ediyorum. Eline silah almadığı halde örgüt mensubu filan diyerek sayısız insan var cezaevinde.” Behramoğlu, PKK ve FETÖ'den içeride olanları “düşünce suçlusu” torbasının içine atıyor, hepsini masumlaştırma girişiminde bulunuyor.
Torbalı aydın Behramoğlu, “Güzel enerjisinden etkilendiğini düşündüğü” Meral Akşener'le buluşmanın yolunu yapıyor. Akşener, içeride olan FETÖ'cüler için “Çaycı, çorbacı, gariban içeride” demişti. Akşener'in çorbacısı, Behramoğlu'nun düşünce suçlusu.
Behramoğlu bugün Gladyo'nun Türkiye hapishanelerinde olduğunu görmüyor. Türkiye 15-16 Temmuz gecesi NATO’nun Türk Ordusu ve Türk Yargısı içine yerleştirdiği örgütlenmeyi ezdi. Bunların 25 bini Türk Silahlı Kuvvetlerinden, 30 bini Emniyet örgütünden, 8 bini Jandarmadan, 10 bini yargıdan atıldı. Behramoğlu'ların ağıt yaktıkları, “düşünce suçlusu” diye masumlaştırmaya çalıştıkları, işte bu Gladyo elemanlarıdır. Umarız Behramoğlu'nun merakı geçmiş, kimlere siper olduğunu anlamıştır.

BEHRAMOĞLU DEMİRTAŞ'I

DEMİRTAŞ ÖCALAN'I ŞANS OLARAK GÖRÜYOR


Behramoğlu'nun “Türkiye için bir şanstır.” dediği Demirtaş, hâlâ açılım mesajları vermekte, devletin silah bırakması gerektiğini ileri sürmektedir. 18 Temmuz'da T24'ten Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlayan Demirtaş, “Hükümet silahların susması için Öcalan ile görüşürse doğru bir şey yapmış olur.” diyor. 24 Temmuz'da Armağan Çağlayan'a konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da, “Demirtaş ve Öcalan arasında sanki bir anlaşmazlık varmış gibi yansıtılıyor. Bunu ülkeyi yönetenler yapıyor. Oysa böyle bir şey yok.” ifadelerini kullanıyor.
Görüldüğü gibi Demirtaş, “Öcalan'ın heykelini dikme” mevzisinden ayrılmış değil. Her fırsatta Öcalan'ı işaret ediyor. Demirtaş-Öcalan arasında da anlaşmazlık yok. Behramoğlu, kendini adım adım “açılımcı” bir “akil adam” konumuna yükseltiyor. Behramoğlu zaten Rusya'nın Ukrayna'ya askerî harekatını “Nazi bombardımanına” benzeterek; çoktan Atlantikçi kimliğini ilan etmişti. Atlantikçiliğin sonu, açılımcılıkla birleşmektir. Behramoğlu, torbasıyla o noktadadır.

BİR AYDININ ZİHİNSEL
ÇÖKÜŞÜNÜ GÖRMEK

Okurumuz, Behramoğlu'nun geldiği çizgiye şaşırabilir. Oysa Türkiye, Behramoğlu gibilerden çok gördü. Bunların tipik bir örneği Cenap Şahabettin'dir.
Cenap Şahabettin, Türk şiirinde büyük yenilikleriyle bilinir. İyi, güçlü bir edebiyatçıdır. II. Meşrutiyet'ten sonra Tanin gazetesinde yazdı. İttihatçıydı. Fakat Birinci Dünya Savaşı bitince, Hürriyet ve İtilaf'çıların safına geçti. Ona göre yenilginin nedeni İttihatçılardı. Milli Mücadele karşıtlığıyla bilinen Ali Kemal’in Peyâm ve Sabah gazetelerinde Ankara hükûmetine karşı yazılar yazdı. Darülfünun'da ders verirken, “Üzülmeyin efendiler, tersine mutlu olun. Çünkü Yunanlar bizim lehimize çalışıyor. Memleketi milliyetçi denilen haydutlardan, serserilerden temizliyorlar.” sözleri nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı. Milli mücadeleyi hedef aldığı gibi “milli edebiyat” akımını da yerden yere vurdu. Yani Şahabettin, “bağımsızlıkçı aydın” geleneğinden “sömürge aydını” çizgisine savruldu.
Behramoğlu ülkemiz sömürgeleştiği için kendini sömürge ülke aydını gibi hissetmiyor. Atlantikçi siyasetlere daha fazla yöneldiği, PKK ve FETÖ'yü hapisten kurtarma girişimlerine omuz verdiği, “açılım” süreci aktörlerini şans olarak gördüğü için “sömürge ülke aydını” haline geliyor. Bunu da haliyle, ülkenin sömürgeleştiği iddiasıyla örtüyor. Bir aydının zihinsel çöküşünü görüyoruz. Sömürge aydını, ancak ve ancak Atlantikçi sistemi içinde olur. Kökleri Tanzimatçılıktadır.
Cenap Şahabettin'lerin savruluşunu, bugün Ataol Behramoğlu gibilerde görüyoruz.
Türkiye'nin Vatan Savaşını Üreticilerin Millî Hükümeti ile taçlandıracağı bir dönemdeyiz.
Türkiye'nin bu yönelişini hiçbir kuvvet engelleyemez.
Behramoğlu, bu mücadeleye destek vermek yerine Atlantik'e destek vermeyi seçti.
Behramoğlu'na yakışan vatan savaşı mücadelesinde yer almaktır.
Türk milleti bu mevzidedir. Atlantik cephesinde aldığı alkışın çok daha fazlasını alacaktır.
Yeri hazırdır. Sevinçle karşılanacaktır.
Cenap Şahabettin, Kurtuluş Savaşı kazanıldığında kendisini “hakir bir şair” diye tanıtıp af dilemek zorunda kalmıştı.
Umarız Behramoğlu bu yanlışından döner, “hakir bir şair” diye kendini tanıtmak zorunda kalmaz.

Ataol Behramoğlu