28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonomik kuşatma altında Türkiye seçimleri

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu hafta sonu Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden biri gerçekleşecek. 7’li Masa'nın ekonomi ile ilgili çok açık bir programı yok. Genel olarak IMF etiketli neoliberal bir ekonomi modeli uygulamak istedikleri anlaşılıyor. 7’li Masa son haftalarda hayat pahalılığını bahane ederek tüm ekonomiyi kötüleyen ‘enkaz, ekonomik kriz, battık, rezervimiz eksi, para yok’ gibi ipe sapa gelmez bilim dışı iddialarla kara propaganda faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Ama gerek muhalafetin gerekse hükümetin çok bahsetmediği ‘ekonomik kuşatmanın’ altını çizmekte yarar var.

Detaylara bakalım.

TÜRKİYE ABD’NİN HASMIDIR

Türkiye seçimlere ABD’nin hasmı olarak giriyor. Türkiye, ABD’nin hasım ülkelere uyguladığı CAATSA yaptırımlarına tabi olan tek NATO üyesidir. CAATSA yaptırımları, Rusya, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Küba, İran gibi anti emperyalist ülkelere uygulanıyor. Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımları listesinin başında Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir bulunuyor. Yani bağımsız savunma sanayimiz ABD ve Batı’nın öncelikli hedefi konumunda.

CDS PRİMLERİ İLE RİSKLİ EKONOMİ ALGISI YARATILIYOR

Yatırım ve finans dünyasında önemli bir kıstas olarak kullanılan CDS primleri (risk primi olarak da adlandırılıyor) ekonomik kuşatmanın başka bir boyutunu oluşturuyor. Sadece Türkiye değil anti emperyalist ülkelerin hepsinin CDS primi yüksek. Bu durum tesadüf değildir; güç kaybeden emperyalizmin son çırpınışlarının finansal piyasalardaki tezahürüdür. Batı ekonomik/finansal gücünü, kontrolü kaybediyor ve vuruşarak geri çekiliyor.

Türkiye’nin CDS primi özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası daha da yükseldi ve 2018 sonrasında 250’nin altına hiç düşmedi. BRICS üyelerinin CDS primlerine bakalım; Güney Afrika 313, Brezilya 221, Hindistan 102, Çin 75.

Daha düne kadar memur maaşlarını ödeyemeyen ve AB desteğiyle zar zor ayakta durmaya çalışan Yunanistan’ın CDS primi ise 93! Zayıf ekonomileri olan Yunanistan gibi Batı’ya bağımlı ülkelerin CDS’leri üç aşağı beş yukarı bu durumda. Ama her şeye rağmen gelişen bağımsız ülkeler doğrudan yatırımları çekmeye devam ediyor. Çünkü dünya artık tek kutuplu değil, sermaye büyüyen ve geleceği olan ekonomileri tercih ediyor.

DERECELENDİRME ŞİRKETLERİNİN BASKISI

Benzer tablo Batı’ya karşı koyan bağımsız ülkelerin derecelendirmesinde de geçerli. Türkiye’nin S&P kredi notu B. BRICS’in notlarına bakarsak; Brezilya BB-, Güney Afrika BB-, Hindistan BBB-, Çin A+ (ABD ve tüm AB ülkelerini derecelendirmesinden daha düşük!). Bir de Batı’nın uydusu olan Yunanistan BB+, sürekli sallantıda olan İspanya A, Portekiz BBB+. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Derecelendirme kuruluşları ‘politik riski yüksek’ diye tanımladığı ama esasen bağımsız olan ülkeleri kasıtlı olarak baskı altında tutuyor. Yunanistan, Letonya gibi dünya ekonomisinde adı bile anılmayan ülkelere derecelendirme kuruluşları bol keseden not verirken bağımsız ülkelerin notlarını düşürerek daha yüksek maliyetle borçlanmalarına ve sıcak para operasyonlarına açık hale getiriyorlar.

İşte bu, koca koca bankaların, akademisyenlerin yere göğe sığdıramadıkları Batı’nın ‘mükemmel işleyen’ finans sistemi. Çifte standart, bilimsel olmayan keyfi kararlar, içten içe çürüyen bir sistem.

TETİKÇİ BATI BASINI VE YERLİ UZANTILARI

Bir de ekonomik kuşatmanın kara propaganda tarafı var. Bloomberg ve Reuters gibi Batı’nın haber ajansı tekelleri sık sık Türkiye aleyhinde yalan haberler yapıyor. Bu haberlere sorgusuz sualsiz inanmaya hazır bir kitle bulunduğu için aslı astarı olmayan çok sayıda haber Türkiye’de sosyal medyada hızla yayılır. Bu süreç tam tersi yönde de işliyor. Örneğin ‘net hata noksan’ konusunda Türkiye’yi ‘kara para cenneti’ olarak nitelendiren bazı mandacı ekonomistlerin yazdığı yazılar Batı’nın haberlerinde yer bulmayı başarmıştır. Yani ‘efendi-köle’ ilişkisi mükemmel bir şekilde çalışmaktadır. The Economist gibi ekonomik tetikçiliğe soyunmuş dergiler başta olmak üzere Batı medyası tarihte Türkiye’ye karşı bu kadar açık saldırıda bulunmamıştı.

MANDACILARIN ENKAZ EDEBİYATI

Yurt içinde yürütülen kara propaganda faaliyeti işin diğer yüzüdür. 1980 ve 90’larda neoliberal politikaları destekleyen hatta resmi görevler alan, Türk ekonomisini batıran siyasetçilerin ve mandacı ekonomistlerin tamamen yalanlara dayanarak ‘enkaz’ edebiyatı yapmaları trajikomik bir hal aldı. Türkiye’yi 1994, 1998 ve 2001 krizine sürükleyen zevatın yalanlarını görmek için 1990’ların ve 2001’in ekonomi verileri ile bugünkü veriler arasında kısaca bir kıyaslama yapmak bile yeterli. Asıl enkaz; 2001’de 24 bankayı batıran, borç batağına sürükleyen, reel sektörü kilitleyen, faizleri yüzde 7500’lere kadar yükselten, IMF kapısında dilenmeye mahkûm eden ve kamu kurumlarını yok pahasına satan Türkiye tablosudur.

418 MİLYAR DOLAR VAADİNİ KENDİ EKONOMİSTİ YALANLADI

Çin, uzun yıllar Türkiye’ye uygulananlara benzer ekonomik-finansal teröre maruz kaldı. Hala baskı altında olmasına rağmen 2000’lerden itibaren yıllık ortalama 50 milyar dolar doğrudan yatırım çekti. Sadece 2022 yılında bu rakam 334 milyar dolara ulaştı. Çin örneği bize gösteriyor ki üretici güç, altyapı yatırımları, planlama, uygun ekosistem ve kararlı irade daha büyük yabancı yatırımları er geç getiriyor. 7’li Masa'nın bağımsız ve kalkınmaya dayalı bir ekonomi vizyonu olmadığı için büyük yabancı yatırımları çekmesi mümkün değil.

CHP’nin baş ekonomi danışmanı Tamer Saka, Kılıçdaroğlu’nun vaat ettiği 418 milyar dolarla ilgili bilgisi olmadığını açıklayarak kendi genel başkanını yalanladı. IMF kapısında para dilenenler önce kaos getirip sonrasında ise ülkemizin zenginliklerini yabancıların yağmasına açarlar. 7’li Masa'nın vizyonu bize ‘2001 krizi filmini’ yeniden izletmekten ibarettir.

Sonuç olarak, 14 Mayıs 2023 seçimi Bağımsız Türkiye isteyenler ile Batı’cılar arasında olacak. Büyük Türk milletine güvenmeyen, sırça köşklerinde yaşayan, Batı’nın dışında bir dünya düşünemeyen ve Batı’dan icazet alanlar bu seçimde hüsrana uğrayacaklar.