30 Nisan 2024 Salı
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Filli Boya reklamı ve muhalefetçilik

Emrah Maraşo

Emrah Maraşo

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye büyük çelişmelerin içinde olan bir ülke. Bu çelişmeler birçok akımın ve fikrin mücadelesini de beraberinde getiriyor. Çelişmede çözümsüzlüğü değil hareketi ve mücadeleyi görüyoruz. Canlılığı ve yaşamı görüyoruz. Nâzım Hikmet, Benerci Kendini Niçin Öldürdü? şiirinin başında şu dizeleri yazar:

“Heraklit, Heraklit; ne akıştır bu!.
ne akıştır ki bu, dalgalarında
dağlıdır alnı en mukaddes putun
kızgın demir damgasıyla sukutun.
Gebedir her sukut bir yükselişe.
Ne mümkün karşı koymak
bu köpürmüş gelişe..
Heraklit, Heraklit!.
akar suya kabil mi vurmak kilit?”


Her şey karşıtıyla vardır. Gece biter gün başlar, karlar erir çiçekler açar.
Yazımıza böyle başlamamızın nedeni eleştiri yönteminde çelişmenin varlığını ve yönünü merkezi boyutta ele alma ihtiyacının altını çizme gerekliliğidir.
Konumuzun esasını oluşturan kadının özgürlüğü sorunu elbette bugünden yarına çözülemez. Çünkü köklü tarihsel, sınıfsal, toplumsal etkenleri içinde barındırıyor. Ancak böyle olması sorunun çözülmesinde mesafe alınamayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü çağın niteliği ve nesnelliği kadını çalışma hayatının içine çekiyor, çekmek zorunda. Emeğiyle var olan kadın özgürlüğünü arıyor. Bu özgürlük arayışı yalnızca emekçi kadını ilgilendirmiyor. Mülk sahibi sınıflar da kadının işgücüne ihtiyaç duymakta. Nitelikli, özgüvenli, başı dik bir kadın tipi en başta emekçilerin ama bunun yanında bütün modern sınıfların ve Türkiye’nin ihtiyacı.


Filli Boya reklamı
Bunları neden yazıyoruz? İki günden beri sosyal medyada Filli Boya adlı şirketin hayatını emeğiyle kazanan halkın çeşitli kesimleriyle; işçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla çektiği kısa reklam filmi konuşuluyor. Filmde kadınsız bir dünya ve hayat olamayacağı, kız çocukların eğitiminin önemi, çocuk yaşta yapılan evliliklerin yanlışlığı, kadın-erkek omuz omuza çalışmak gerektiği, kadının yaşam tarzına müdahale edilemeyeceği, kadına yönelik şiddete karşı durulmasına yönelik irade gösterilmesi gerekliliği, kadınların çalışması, Atatürk ve vatan vurgusu yapılıyor. Bunların hepsi de zaten olması gereken unsurlar diyebilirsiniz ve haklısınız. Ancak ülkemiz hâlâ milli demokratik devrimini tamamlayamadığı için bu vurgular nesnel sorunlara işaret ediyor ve çözümünü bekliyor.
Bu kısa film temel, gerçek sorunların üzerinde durduğu için olumlanmayı hakediyor.

Filme yönelik eleştiriler ve muhalefetçilik hastalığı
İşte tam da bu noktada devreye öldük bittik muhalefeti giriyor. Hiçbir şeyi beğenmeyen, yapılan her olumlu işe kusur bulan, kusur bulamadığında başka sorunları gündeme getirerek kendi fikrini haklılaştırmaya çalışan bir yöntem izliyor bu çizgi. Kısa reklam filmi özelinde görebildiğimiz iki eleştiri var:

Birinci eleştiri örneği: Bu kısa film şirketin para kazanma amacına hizmet ediyor. O nedenle 8 Mart’ı kullanıyor. Bir reklam verdiler diye kadınların sorunlarına duyarlı mı olmuş oluyorlar? Bu reklamla kadın sorunu çözülmez.

İkinci eleştiri örneği: Filli Boya burjuvazinin temsilcisidir. İşçi hakları diye bir derdi yok. Önce işçinin hakkını versinler, samimi olduklarını görelim.

Neresinden tutsak elimizde kalan argümanlarla karşı karşıyayız.

Eleştirilere yanıtlar
Bugün devrimci mücadelenin stratejisi bağımsız, birleşmiş ve gerçekten demokratik bir Türkiye’yi kurmaktır. Referandumda Hayır kampanyası da ülkemizin demokratik devrimlerle kazanılmış haklarının savunulmasıdır bir bakıma. Kadınların özgürlüğüne yönelik saldırılara karşı mücadele etmek de bu demokratik görevin dışında değildir. Dışında olmadığı için de milletin her sınıfının ihtiyacıdır. Çünkü çağdaş bir toplum yukarıda da belirttiğimiz gibi eğitimli, kendine güvenen, ayakta kalabilen bir insan tipi ister. Millete elbette burjuvazi de dahildir.

Birinci eleştiriye yanıt: Reklamı veren ticari bir kuruluş, para kazanma amacı var. Ancak konuyu saf ekonomizmle açıklamak körlükten ve cahillikten başka bir şey değil. Çünkü şirketin salt para kazanmak için böyle “riskli” bir alana girmesi gerekmezdi. Atatürk, cins eşitliği, yaşam tarzı vurgusu yapmayabilirdi. Çünkü bu vurguların aynı zamanda siyasal bir niteliği var.
Peki yılın bir günü verilen bu reklamla kadın sorununa duyarlı mı olunuyor? Değil bir gün, bir saniye de olsa bu mesele için yapılan her iş duyarlılığın göstergesidir. Yani evet, olunuyor! Bunun da ötesinde konuya dair hassasiyeti artıran, bilinç ve özgüven veren, eğiten bir rolü var bu kısa filmin. Öldük bittik muhalefeti ne istiyor anlamak mümkün değil. Diyelim ki 365 gün bir X şirketinin bu tarz bir reklam vermesi muhalefetçilerin beğenmesini mi sağlayacak, o zaman test edip onaylayacaklar mı ne kadar duyarlı olunduğunu? Solcular da gönül rahatlığıyla tamam harika mı diyecek?

Ya diğer eleştiri? Bir reklamla kadın sorununun çözüleceğini sanan kafa. Bu yaklaşımla tartışmak imkansız. Çünkü böyle bir eleştiri olmaz. O reklam filmini kıpkızıl komünistler de çekseydi yine sorun çözülmeyecekti. Hatta nihai olarak sınıfsız toplum için mücadele eden devrimcilerin iktidarında da bu sorun, varlığını uzun yıllar sürdürecek çünkü meselenin kökü derinlerde ve karmaşık. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Fark soruna dair yaklaşım tarzının her türden eşitsizliği ortadan kaldıracak bir dünya özlemiyle yürütülmesinden kaynaklanıyor.

İkinci eleştiriye yanıt: Filli Boya’nın serbest piyasada faaliyet gösteren, kâr etme amacı güden ve bunun için kendi sınıf çıkarlarını kollayan uygulamaların içinde olması bir gerçek. Ancak bu reklam filmini onaylamamız bizim onun sınıf çıkarlarını işçilerin sınıf çıkarlarına tercih ettiğimiz anlamına gelmiyor. Hatta bu kısa film cins eşitliğinin ve çalışmanın erdemini yücelttiği için ilerici bilinci ister istemez geliştiren bir rol oynuyor. Ancak toplam olarak bugün milletin ortak çağdaşlaşma özlemine katkı sağlıyor.

İşi değerlendirmek
Eleştiri ancak bir anlamı varsa yararlıdır. Bir işi değerlendirmek ancak o işin ne söylediğini somut olarak ele alarak mümkündür. O işi bir kenara bırakıp ya da önemsemeyip, işi yapan kurumun veya kişinin niteliğini tartışmanın ve buradan kendi fikrini haklılaştırmanın hiçbir anlamı yok.
Tabi oyun oynamak isteyenleri hayran bırakmak ve ne kadar da “muhalif” olduğunu kanıtlamak dışında…