30 Nisan 2024 Salı
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hasan Karakaya’yı nasıl bilirdim

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen gün tesadüfen bir yandaş televizyon programında eski dostumuz TV5 haber sunucusu, Milli Gazete yazarı, Erbakan hocanın muhibbi, Saadet taraftarı ve y-AKP’li, Suriye’de birkaç kez ağırladığımız ve sohbetlerinden mest olduğumuz eski dostumuz Ekrem Kızıltaş’ı dinledim. Medine’de vefat eden “yakın dostu” Hasan Karakaya’yı hüzünle anlatıyordu. Allah taksiratlarıyla rahmet eylesin müteveffa Hasan Karakaya ile 1 Temmuz 2000 tarihinde Burdur’da tanıştık. Burdur şehrimize bedelli askerlik için gelmiştim. Nedense tesadüfler hep beni bulur. Asker olduğum 58. Piyade Er Eğitim Alayının genel komutanı kimdi biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz. Tuğgeneral Ali Rıza Selman Pakoğlu. Şimdi Nevşehir’e bağlı Hacı Bektaş İlçesi Belediye Başkanı. Sağ olsun yediği yemeği askerin sofrasında olsun isterdi. Şüphesiz bu güzel muamelede ödediğimiz 10 bin dolara gösterilen hürmeti unutmamak gerekir.
KOMUTANLARA SURİYE’Yİ ANLATTIMKoğuşumuz rahat, temiz ve az sayıda asker barındırıyordu. Takriben her gün hamam sefası yaşardık. Eğitim ve silahtan muaf tutulan nadir askerlerden birisiydim. Önce Almanya, ardından ABD sonrasında Şam kaderimizde olunca askeri istihbaratın ilgi alanına girmişiz. İlk gün on binlerce askerin ilk içtima faslı yapılırken ismim anons edildi ve bir çavuş tarafından Alayın askeri istihbaratına davet edildim. İki sivil bir binbaşı rütbeli şahıslar, “sizi buraya kadar yorduk hocam. Lütfen bizi yanlış anlamayın. Suriye’de Hafız Esad dönemi bitti. Oğul Beşşar Esad dönemi başladı. Önümüzdeki dönemlerde Suriye-Türkiye ilişkileri nasıl evrilir? Konunun uzmanısınız ve bunu sizden dinlemek istiyoruz” demişlerdi. 28 gün boyunca Suriye-Türkiye dostluğunun bölge ve dünya huzuru, barışı ve ekonomik istikrarı için ne denli önemli olduğunu anlattım. Ben anlattım onlar not aldı. Bir gün Yüzbaşı rütbesiyle komutanım, “Yuva, okuduğunuz gazeteler çok farklı ama Alay ve koğuşa iki gazetenin girmesi yasak” dedi. Aydınlık ve Akit giremez” dedi. Her gün sohbetime mazhar olan istihbarat binbaşı komutana konuyu açtım ve bu gazeteleri okumak istediğimi belirttim. Onay verdi. “Ama sadece sen oku” diye tembih etti. İlk çarşı izninde hemen bir Aydınlık ve Akit gazetesi aldım ve itinayla okudum. Ayrıca koğuşta herkesin okumasını sağladım. Aydınlık gazetesi ile 70’li yıllardan beri dost idik. Akit’i Burdur’da tanıdım. Hasan Karakaya ve Abdurrahman Dilipak’ı her daim okudum. Düzgün, güçlü ve vicdanlı tahlilleri vardı. İktidar oldular. Vicdan ile cüzdan arasında kaldılar. Cüzdan galebe geldi.
EVREN’E SAYGIDA KUSUR ETMEDİLER2001’de adını Anadolu’da Vakit olarak değiştiren bugün Yeni Akit adıyla yayın hayatını sürdüren Akit ceridesi 12 Eylül 1993’te kuruldu. Kuruluş tarihini 12 Eylül olarak seçen Akit ve temsil ettiği zihniyet 12 Eylül 1980’de iktidara el koyan yerli Conilerin hem tezahürü hem de ürünüdür. Türkiye “Generallerin Yahudi Damatları” Akit’in ilgi alanına girdi ama ABD’nin yerli Coni Şefi Kenan Evren’e ihtiramda kusur edilmedi. İsrail, Yahudi ve Siyonist konularında gayet hassas davranan bu çevre, Erdoğan-Davutoğlu hükümetinin verdiği renk ve aldığı pozisyona uygun konumlanır. “Aniden” İsrail ile kurulan ilişkileri Şii-Alevi veya İran-Suriye-Rusya düşmanlığı üzerinden izah etmek için oryantal dansözlerden daha kıvrak olur. Genel Yayın Yönetmenliği ve yazar olarak görev yaptığı ceridede TSK’nın Alevi, Atatürkçü ve milli askerlerini, “camileri bombalayacaklardı, Müslümanları statlara doldurup yakacaklardı, Madımak’ı onlar yaktı, Uğur Mumcu’dan başlayarak yazarları onlar öldürdü” yalanları ve iblisi fitneleri ile katlettiler, yıllarca hücrelerde tuttular, ailelerini perişan ettiler. İslam’ı namaz ve hacdan ibaret sanan, İslam’ın mihenk taşı olan yalan söylememe, iftira atmama ve Salih Amel ilkelerini hiçe sayan Münafık Müslüman Kardeşler mensubu müteveffa Karakaya bir haltercimizin başarısızlığını bile Ergenekon’a bağlamıştı. “”Ben var ya ben; bu işin içinde de Ergenekon parmağı arıyorum biliyor musunuz? diyebilmişti. Şimdi Ergenekon dâhil her pisliğin arkasında F-Terör Örgütünü arıyorlar. Cami imamı musalla taşı üzerinde yatan Hasan Karakaya için soruyor, “Ey Ümmeti Müslimin müteveffayı nasıl bilirdiniz?” Vicdanımın sesi haykırıyor: Hem iyi hem de çok kötü bilirdim!