07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ya İstiklal ve medeniyet ya yok oluş

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

18-14 bin sene önce hâsıl olan son buzul çağının (Alman topografya uzmanları, Alp dağlarının İtalya steplerine kadar ulaşan bu çözülmeyeve buzuldan arınmış bu bölgeye, solucan şekline benzediği için ‘Wurm’ adını verdiler. Ancak en ‘son buzul çağı’ derken aslında anlatılmak istenen eskinin bittiği ve yeni olanın başlangıcıdır. Bu manada Dünya'da üstünde yaşayabilmek ve üretebilmek için uygun ve verimli koşulları sunan ilk kara coğrafyası Bereketli Hilal olarak (El-Hilal El-Hasib- Fertile Crescent) adlandırılan coğrafyamızdır. Eski Yunan ve Roma uygarlıklarına kaynaklık eden ve filhakika o uygarlıkları inşa eden kadim medeniyetler coğrafyasının (Asur, Ebla, Ugarit, Mari, Babil, Fenike) bugün devamı olan Irak, Anadolu, Suriye ile Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ve Toroslara kadar uzanan bölge ile Şam (bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin) ve Mısır, Nil Deltasını içine alır.

BEREKETLİ HİLÂL

Konu hakkında kapsamlı bir çalışma yapan Dr. Bekir Atar’ın ‘Gıdamız Buğdayın Geçmişten Geleceğe Yolculuğu’ adlı kitabında da izah ettiği gibi, bilinen en eski kültürün Bereketli Hilâl'de doğduğu 1948'den bu yana radyo-karbon araştırmalarıyla da doğrulanmıştır. “Bugün, en geç M.Ö. 9.000 dolaylarında bölgenin yerleşik tarıma ve köy yaşamına geçtiği, hemen ardından da sulu (cıvık) tarımın başladığı bilinmektedir. Bütün Dünya'daki tarımın temelinde bulunan sekiz temel bitkiden altısı bu bölgede evcilleştirilmiştir. Bunlar; çift sıralı buğday, tek sıralı buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten bitkisidir.” Bu hususla ilgili dikkat çekmek istediğimiz bir başka önemli husus, bu en kadim ve tarımı, mimariyi, mühendisliği, alfabeyi ve tüm ilimlerin isimleri ve kurallarını öğreten kültür aynı zamanda ilk lisanı ve yazıyı diplomaside, ticarette ve eşyalarda kullananlardır.

ÇAĞIN DÜMENİNİ ELİNDE TUTANLAR

Bereketli Hilal Coğrafyası kültürlerin ve uzantıları veya kolonileri olanların, Sümerlerden, Asurlulara, Akad’tan, Babil’e, Mari’den Ebla’ya, Ugarit’ten Hititlilere, Finikelilerden Truva’ya, Yunana ve İtalyana/Latine, Nil Deltası'ndan tüm kadim Afrika’nın ismi olan Libya’ya kadar bildiğimiz kadim bölge hanedanlıkların, farklı lehçelere rağmen lisanı, tanrıları, giyim-kuşamı, kullandıkları alfabe, mimari yapıları, bir ve benzer idi. Şöyle bir mukayese yapın; bugün ülkemiz insanının Avrupalı veya Amerikalı gibi giyinmesi, yemesi, içmesi, bina dikmesi, yaygın olarak kullanılan önce İspanyolca, Fransızca, bugün ise İngilizce lisanına meyil göstermesi, antlaşmaların İngilizce tanzim edilmesi ve birçok konuda benzerlik sağlayan sebep, ilk buluşun ve kullanımın merkezi mekânının Avrupa veya Amerika olmasındandır. Merkez Avrupa-Amerika yaygınlaştığı tüm bölgelere aynı şeyleri empoze edebilmiştir. Diğer toplumların bunu kabullenmesi ve yaşamına uygulamasının sebebi bu kuvvetlerin çağın dümenini elinde tutanlar olmaları sebebiyledir.

Bu çağın dümeni kadim tarihten Orta Çağ'a kadar binlerce yıl Bereketli Hilal Merkez medeniyetlerin kontrolündeydi. Ki onlar aynı zamanda ilk akıllı insanın inşa ettiği medeniyetlerin de kurucularıdır. Ancak birçok sebepten mütevellit bu dümeni daha önce insan eti yiyen, mağaralarda yaşayan barbar Batılılara kaptırmışlardır. Bugün onların öğretmenleri olan toplumlar faili belli olan sebepler yüzünden onların gerisine düşmüştür. Önümüzdeki çağı yakalayamaz ve atalarımızın emanet ettiği kadim hazineyi yeniden ihya etmez isek o vakit daha düne kadar ‘yabani ilkel’ bir hayat süren Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerin dümenin başına geçmeleri mümkün olacak ve Dünya onların keyfi ve havasında şekillenecektir. Çin, aynen bize benzeyen sebeplerle, muazzam bir medeniyetin temsilcileri olmalarına rağmen, en nihayet fare ve haşeratlara muhtaç bir halk olmuş ancak küllerinden yeniden doğarak kadim tarihlerinden miras aldıkları genetik kodlarını yeniden keşfederek bugün Âleme yön vermeye en yakın aday adayı olma başarısını göstermeyi başarabilmiştir.

'HER İLERLEMENİN, KURTULUŞUN ANASI ÖZGÜRLÜKTÜR'

Bereketli Hilal Coğrafyasının kadim medeniyetlerini ve halklarını dil, itikat ve ırk babında Arabiler, Türkler, Süryaniler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Farisiler, temsil etmektedir. Tabi ve edilgen konumdan medeniyet tarihi köklerimize uygun bir millet ve çağın gidişatına yön veren geminin kaptanlık mertebesinde ve karar meclisinde yer edinmek istiyorsak Atatürk'ün Çağdaşlık Hakkında Söylediği Sözler fevkalade önemlidir: “Bir millet ki, bir akidenin, bir ananenin mantıki deliller olmaksızın sırf manevi birtakım sebeplerden dolayı muhafazasına düşkündür, o milletin aydınlanması ve ilerlemesi tabiatıyla geç olur ve belki de hiç olmaz... Çağdaş insanlığın gereğini yapmakta tereddüt edenler çağdaş insanların tutsağı olur...

Oysa milletler için zamanın beklemeye tahammülü yoktur... Toplumda akıl ve mantıktan, insanlıktan, her türden manadan uzak, kullanışsızz ve zararlı bir şekilde toplanması akideler ve ananelerle dolu bir hayatı dayatmak olur... Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniyetin ışığının karşısında filan veya falan şeyin uyarılmasıyla maddi ve manevi kurtuluş arayacak kadar ilkel insanlar Türkiye uygarlık toplumunda asla kabul edilmemektedir… Medeniyetin karşısına Orta Çağ umudu ile çıkılmaz. Medeniyete karşı direnilemez… Kendisine uymayanları kendisine lakayt kişilerin mahveder, yakar.”

Çağdaşlaşmak, çağdaş uygarlıklar seviyesine ulaşmak için tabi ve edilgen değil sürece etkin katılan, yön veren milletler medeniyet yolunda ilerlerken bağımsız ve egemen olmanın hayati olduğunu gördüler. Mustafa Kemal’in konu hakkındaki görüşleri tarihi derslerle doludur: “Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun. Zira özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür. Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Türk'ün haysiyet ve onur ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü, ya istiklal (bağımsızlık) ya ölüm.”

SÖMÜRGE HÜCRELERİNİ TEMİZLEMELİYİZ

Kadim ecdat ilk akıllı İnsanın medeniyetini yeniden ihya etmek ve çağın gerekliliğine uygun inşa etmek için sadece Batının ekonomik, mali ve siyasi bağımlılıktan kurtulmak yetmez. En az bunun kadar hayati olan husus tarihi iğdiş eden ve yalanlarla nesillerin zihniyetini zehirleyen sömürge hücrelerini temizlemek şarttır. Tarafım belli olsun diyerek yangını söndürmek için Kuşun gagasında taşıdığı damla su misali bu zehri temizlemeye katkımız olsun istiyoruz. Ve önümüzdeki yazıda ilk akıllı insanın ismi olan Adem (Adam), Havva ve ilk akıllı insanların dünya siyaset literatürüne kazandıkları ilk kavramlardan olan Demokrat ve Diktatör terminolojilerin manasıyla başlayacağız.

Sömürgecilik