28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İç piyasaya yönelmek ya da ihracat ile intihar etmek

Hakan Topkurulu

Hakan Topkurulu

Gazete Yazarı

A+ A-

Asgari ücrete yapılacak zam ile başlayan 2023 yılı gelir düzenlemeleri, en son memur ve emeklilere yapılan zamlarla bitti. EYT ile bütçeye binen yükü hafifletmek için memur ve emeklilere yapılan yüzde 25 zam, gelen tepkiler sonrasında yüzde 30’a yükseltildi.

Şimdilik maaş artışlarının toplumda yarattığı heyecanı söndürdük. 6 ay sonra tekrar aynı tartışmaları yapmak için bekleyeceğiz.

Bu arada “Orta Gelir Tuzağı” nasıl aşılır tartışmaları tekrar canlandı. On yıllar boyunca yapılan bu tartışma sonuca bir türlü ulaşmaz. 6 ayda bir gündeme gelen maaş zamları ile birlikte biraz ekonomi tekniği ile konuşan bir kesim bu tartışmayı yapar. Sonra bu konu da kapanır. İktidar kendi bildiğini okumaya, muhalefette bu konu tekrar gündeme gelinceye kadar “saray harcamaları, cumhurbaşkanının uçakları, devlete alınan son model otomobiller” üzerinden ekonomi tartışmalarını sürdürmeye devam eder.

2013 ÖNCESİ DE AYNIYDI

Programınız nedir? ‘‘Orta gelir tuzağını” nasıl aşarız, diye sorduğunuzda. Gelen cevaplar aşağıdaki gibidir.

İktidar; “Yatırım, Üretim, İstihdam, İhracat”. Bu programın gereğini yapmak içinde “özel sektör” öncülüğünde çırpınır dururlar. Çırpınır dururlar deyimini özellikle kullandım. Özel sektör ve ihracat dediğinizde elinize geçen, yine kamudandır. Seçim yatırımı olarak söyleyebileceğiniz her türlü atak kamudan gelmektedir; kamu, doğal gazı bulur, halka ucuza kullandırır. Yüz akımız savunma sanayi yine kamu liderliğinde dünya çapında başarılı işler yapmaktadır. Diğer yanda, tüm zamanların rekoru diyerek reklamını yaptığınız ihracat yanında ithalata baktığınızda, daha yüksek rekorlar kıran ithalatı bulursunuz. Buna da gerekçeniz hazırdır. ”Altın ve enerji ithalatı hariç” fazla veriyoruz dersiniz. Ona da hemen rakamlar cevap verir. “Zaten bu istatistiğin tutulduğu 2013 yılından bu yana “enerji ve altın ithalatı haricinde “ Türkiye sürekli cari fazla vermektedir.

LONDRA’YA GİDENLER…

Altılı masanın yanıtı ise; “IMF’ye başvurmak, verimliliği arttırmak, faizleri enflasyonun üstüne çıkarmak, kilo başına ihracat fiyatını arttırmak, yüksek teknoloji ürünleri üretmek, Londra’dan 500 milyar dolar bulmak, bir sadaka bakanlığı kurularak, verilen sadakaların düzenli ve herkese adil olarak dağıtılmasına özen gösterilmesini sağlamak.” gibi. Zaten 1980 yılından bu yana söylenenler ve yapılanlar haricinde yeni bir program dillendiremez. Kısaca; milli bir şey yok. Emperyalizmin neoliberalizmi tekrar ısıtılarak önümüze konuyor.

Gelelim tekrar az ya da çok artırılan asgari ücret, emekliler ve memurların maaşlarına. Sonuca bakmak her zaman daha önemlidir. Maaşlara zam yapıldı, bir gün önceki geliriniz iyi yada kötü arttı. Ancak paylaşacağımız pasta da durum nedir. Pastanın boyutları artmıyor. Sonuç; bir müddet sonra aynı miktarda pastanın fiyatı artıyor. Aldığımız maaş artışları bir müddet sonra işe yaramıyor ve 6 ay daha bekliyoruz. Bazı aklı evveller maaş zamlarını otomatiğe bağlayalım gibi zihni sinir projeleri ile ortaya çıkıyor. İlk bakışta çok akıllıca gibi gelen bu teklif, bir de uygulanırsa ortaya çıkacak kaosu görmek gerekir.

YAPILMASI GEREKENLER

Türkiye’nin kısa ve orta vadede yapması gereken nedir? Sorusuna verilecek tek mantıklı ve doğru cevap “Kalkınmayı iç pazara yönelik olarak planlamak ve uygulamak” cümlesi ile verilir.

Şimdi şunu soruyorum; ”İhracatı arttırarak ne elde ederiz?” Döviz. Evet, elinize daha çok döviz geçer. (Cari açık olsun veya olmasın) Bu fazla dövizle ne yaparsınız. Daha fazla ithalat yaparsınız.

“Zenginleşiriz, istediğimiz ithal ürüne ulaşırız” gibi 40 yıldan bu yana nedense ulaşamadığımız bu ithal ürünlere rahatça ulaşma refahına, kısılıp kaldığımız orta gelir tuzağı yerine, şunu söyleyebilir miyiz? Et ve süt ürünlerine ucuz ve bol olarak erişebiliriz. Isınma, seyahat vb. gibi gereksinimlerimizi ucuz şekilde karşılayıp sonrasında eğitim, sağlık gibi gereksinimlerimizi hiçbir bedel ödemeden, tüm yurttaşlarımıza karşılıksız olarak verebilir miyiz?

Programa, altılı masa gibi neoliberalizmi değil, kamuculuğu ve devletçiliği. Programa özel sektör her şeyimiz, ihracat olmazsa olmaz gibi ana hedefler yerine,

Önce iç pazar, önce kamu diyerek, bunları planlı bir şekilde ve devleti motor güç olarak kullanırız diyebiliyorsanız, yaptığınız maaş zamları anlamlı ve kalıcı olur. Yoksa Amerika Birleşik Devletleri’nin kişi başına milli gelirinin 1/5’i olarak hesaplanmaya başlayıp, 12 bin 500 dolara sabitlenen “orta gelir tuzağından” sittin sene çıkamayız