18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kahramanları Zaafa Uğratma Hakkımız Var mı?

Şehmus Yıldırım Gençer

Şehmus Yıldırım Gençer

Site Yazarı

A+ A-

15 Temmuz FETÖ darbe girişimiyle, ABD’nin Türkiye’deki iktidarı ortadan kaldırmak istediği eylemli olarak gösterdi. Devirmek istediği aslında iktidarın politikalarıydı. Neydi o politikalar? PKK ve FETÖ ile mücadele. Yani ABD ille mücadele.

Bu noktada geçmişle kavga etmeyi tercih etmiyoruz. ‘’Neden şu tarihte değil de şimdi savaşıyoruz? Akılları başına yeni mi geldi?’’ soruları mevsimsiz. Evet, diyelim ki akılları şimdi başına geldi. Ne yapalım, akılları şimdi başlarına geldi diye, savaşmayalım mı?

Zaman İçinde Büyüyen Mücadele

15 Temmuz girişiminin ardından, ülkemiz terör örgütlerine karşı sınır içi ve sınır dışında operasyonlarını hızlandırdı. FETÖ soruşturmalarından yüz binlerce insan soruşturma geçirdi, gözaltına alındı, mahkum oldu. PKK ile mücadelede önce şehirlerimiz terör örgütünün denetiminden temizlendi ardından sınırımızda sözde Kürdistan planıyla kalpleri atanların hayalleri bozguna uğratıldı. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Kıran ve en son gerçekleşen Barış Pınarı Harekatı ile ordumuz kararlı mücadelesini zaferlerle taçlandırdı. 3 tarafı denizlerle olan güzel vatanımızın suları her geçen gün ısınmakta. 2019 yılında, tarihimizin en büyük iki deniz tatbikatını gerçekleştirdik. Emperyalist planlara, Doğu Akdeniz’de mevzilenerek cevap verdik.

Silahlı mücadelede yenilen ABD ve taşeronları soluğu iç cepheyi bölmekte aldı. İç cepheyi zaafa uğratmak, emperyalizmin yüzyıldır uyguladığı taktiklerin başında geliyor. Kurtuluş savaşımızda İngilizlerin desteğiyle gerçekleşen ayaklanmalara bakarsak bugünkü tabloyu çok daha net çizmiş oluruz.

Silahla Birleşen Millet

Mehmetçiğimizin haklı mücadelesi, milletimizi birleştirdi. Silahlı mücadelede kararlılık, iç cepheyi birleştiren en önemli unsur. 2015 yılından bu yana geçen sürede bu gerçeği saptıyoruz.

Bu gerçeği sadece biz değil, ABD de saptıyor. İç cepheyi bölmek için önce silahlı mücadeleyi lekelemesi yani Mehmetçiğin mücadelesini içeride ve dışarıda haksız göstermesi lazımdı. Ki kendisine bir ‘’haklı’’ zemin yaratsın.

Ordumuzun savaştığı PKK’yı, IŞİD’le mücadelede kahraman ilan ettiler. PKK, dünya kamuoyuna Holywood filmlerindeki süper kahramanlar gibi sunuldu.

Tabi sadece PKK değil, onun yasal uzantısı olan HDP de demokrasi savaşçısı kesildi. Demokrasi savaşçısıydı çünkü, ‘’Amerikan demokrasisini’’ getirmek için canla başla çalışıyordu. En son kapanan HDP belediyeleri, Türkiye’de Amerikan tipi demokrasinin değil, devrimci, Atatürkçü demokrasinin işlediğinin en somut kanıtı. Kayyımlara itiraz eden ‘’Atatürkçüleri’’ duyar gibiyiz, soralım; Atatürk, emperyalizmin uşaklarına ne zaman özgürlük tanımıştır? Dersim Harekatı, Atatürk’ün gericiliğe ve bölücülüğe karşı tavrının özetidir.

Tabi, Dersim olaylarını ‘’katliam’’ ilan eden bazı sözde Atatürkçüler, kayyımları, darbe diye ilan etti. Kendi içlerinde tutarlı bir yaklaşım.

Trump’ın Ses Telleri

İç cepheyi yarmak için elinden geleni yapan ABD başarılı olamadı. Fakat taaruzları devam ediyor. En son 13 Kasım’da Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinde Trump ile gerçekleştirdiği basın açıklamasında Hilal Kaplan’ın sorusu, Türkiye gündemine oturdu. Sayın Kaplan, Trump’a, Türk Milleti adına hesap sordu. PKK lideri Mazlum Kobani’nin dosyasını yüzlerine vurdu. Trump, sorudan rahatsızlığını Kaplan’ı gazeteci olarak değil, devlet görevlisi diye niteleyerek dile getirdi.

Tabi sadece Trump değil, Türkiye’deki Trump’ın ses telleri de aynı şeyi tekrar etti ve Kaplan’ı alaya aldılar. Rahatsız oldukları şey Hilal Kaplan’ın gazeteciliği değil. Rahatsız olunan şey sorularıydı. Çünkü o sorular maskeleri indirmişti.

Saplantılı Muhalefet

Saplantılı muhalefet kötüdür. Kullanılmaya müsaittir. Çünkü bir kere saplantılı hale geldiniz mi artık kendi programınızı terk etmişsinizdir. İktidar olmanın yolları, hükümeti zayıflatmaktan, onun her yaptığını eleştirmekten ya da karşısında olmaktan geçmez. Peki, hatalarını söylemeyecek miyiz? Elbette söyleyeceğiz. İşte söylüyoruz; HDP’yi kapatmayarak hata yapıyorsunuz. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşmeyerek ve anlaşmayarak hata yapıyorsunuz, Sözde Ermeni Soykırım konusunda tapu gibi senedimiz olan Perinçek-İsviçre davasını ABD’nin yüzüne vurmayarak, tarihçiler tartışsın diyerek hata yapıyorsunuz.

Bugün Türkiye’de devrimci muhalefet, Mehmetçiğin safından verilir. Mehmetçiği zaafa uğratacak her söylem, niyetlerimizden bağımsız olarak düşmanı kuvvetlendirir. Çanakkale’de, Kut’ul Amare’de, Ege’nin dağlarında savaşan kahramanlarımızı zaafa uğratma hakkımız var mıydı?

ABD FETÖ Trump PKK