Kombine almak spor mu?

Futbol tatile girince spor basını transfer haberlerinden geçilmez. Tamamına yakını uydurmadır; zira kulüpler haklı olarak transfer çalışmalarını gizli tutmaya çalışırlar. Menajerlerin sızdırdıkları haberler ise aslında fiyat artırma veya gündeme girme çabalarıdır.
Son yıllarda bu dönemde konuşulan konulardan biri de kombine sayıları oldu. Bu yıl birincilik Fenerbahçe’de, sarı-lacivertli kulübün sattığı kombine sayısı 38 bin 200’ü geçti. Rakamlara bakınca futbol ekonomisinin İstanbul’da toplandığı görülüyor. Aslında tartışmamız bu gereken bu sağlıksız yapıyı nasıl düzelteceğimiz olmalı. Belki daha önemlisi sporu izleyen kadar, hatta daha önemlisi spor yapan insan sayısını artırmaya çalışmalıyız. 100 bin kişilik stadları değil, 100 bin kişinin spor yaptığı alanları hedeflemeliyiz.

Çin’in resmi haber ajansı Xinhua’nın yayınladığı imzalı makaleye göre, masa tenisi ABD’de 2006’dan bu yana yükselişe geçti 17 milyon kişi, yani ülke nüfusunun yüzde 5’i boş vakitlerinde pinpon oynuyor. Bu sayı 22 milyonluk basketbol, 18 milyonluk tenis oynayanların gerisinde. Tartışılan konu pinponun hobi mi, spor mu olduğu yönünde. Masa tenisi sporcuları yaptıkları sporun vücudun bütün organlarını geliştirdiğini ve yüksek bir konsantrasyon gerektirdiğini söylüyor.
Masa tenisi özellikle Çin-ABD ilişkilerinde özel bir yere sahip. İki ülke arasındaki ilişkiler bu spor dalı sayesinde normalleşmişti. Japonya’da düzenlenen Dünya Masa Tenisi Şampiyonası sırasında Çin takımının otobüsüne binmek zorunda kalan ABD’li sporcuya Çinli sporcunun verdiği ipek hediye bu yolu açmıştı. Hatta Başkan Mao, bu hediyeyi veren Çinli sporcu için “Pinponu bildiği kadar, diplomasiyi de biliyor” diye konuşmuştu. Günümüzde ise ABD’liler pinponu ülkelerine hediye ettikleri için Asyalılara teşekkür ediyor.
Spor sadece bir yarışma veya sağlıklı olma yolu değil, aynı zamanda sağlıklı bir toplumsal yaşam ve insanlar arası ilişkiler için de önemli. O nedenle futbolu, saçma rekabeti değil, sporun ruhunu sevmeye odaklanmalıyız.
Not: Yazımdaki “kelli felli” ifadesinin “kerli ferli” olması gerektiğini uyaran Barış Ekmekyapar’a teşekkür ederim.