18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küfür romancısından Tolstoy çıkmaz

Gözen Esmer

Gözen Esmer

Site Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin bir Tolstoy’unun olmamasına üzülen Alev Alatlı’nın ve onun gibi düşünen birçok liberalin imdadına İngiliz basını yetişti. İngiliz Telegraph gazetesinde Lucy Scholes’un kaleme aldığı yazıda Ahmet Altan’ın “Ölmek Kolaydır Sevmekten” adlı romanı tanıtılırken, Altan’dan Türkiye’nin Tolstoy’u olarak bahsedildi.

Ahmet Altan’ın edebi olarak Tolstoy’la kıyaslanamayacağını bütün kamuoyu biliyor. Esasında vasat romanlar yazan ve neoliberalizmin şişirmesiyle “romancı” olabilen Altan’ın büyük Türk romancılarıyla da karşılaştırılması imkânsızdır. Kemal Tahir’le, Orhan Kemal’le, Mithat Cemal Kuntay’la, Oğuz Atay’la, Ahmet Hamdi Tanpınar’la Ahmet Altan’ı yan yana anmak bile yanlış olur. Vasatın altına, kötüye doğru yelken açan Türk edebiyatında Ahmet Altanlar, Orhan Pamuklar sözde büyük edebiyatçı oluyor ya! Bu da ayrı bir mizah konusu olur.

Küfür romancısından Tolstoy çıkmaz - Resim : 1

KÜFÜR ROMANLARI’NDA AHMET ALTAN

Altan’la ilgili en önemli eleştirileri yapan isimlerden birisi Yalçın Küçük’tür. Cumhuriyete Karşı Küfür Romanları kitabında Küçük, Ahmet Altan’ı 12 Eylül Romancısı olarak nitelendiriyor. Küçük için Altan, “Eylülist” bir yazar ve Altan’a şu eleştirilerde bulunuyor:

“Ahmet Altan bir eylülist yazıcıdır. Bilmediği bir alanda, hiç sorumluluk taşımadan,' ülke sevgisini, toplumuna hizmet etmenin sıcaklığını bir kenara atıyor ve durmadan, her iki anlamda da karalıyor. Bunun sorumluluğunu kabul etmek durumundadır. Türkiye'nin bir sorumsuzluklar ülkesi olduğu düşünülmemelidir; öyle sanılıyor.” (Küfür Romanları, Yalçın Küçük, Tekin Yayınevi, 2.Basım, s.128)

Aynı kitabında Yalçın Küçük yine Ahmet Altan’a yönelik eleştirilerini sürdürüyor ve şu soruyu ortaya atıyor: “Ahmet Altan'ın roman yazmaya başlamadan önce roman okumayı sevmediği ve bilmediği konusunda hiç kuşku taşımıyorum. Acaba film seyretti mi; Kaptanskya Dyevuşka’yı gördü mü?”

Ahmet Altan, Yalçın Küçük’ün kendisi hakkında yazdıklarından sonra nasıl roman yazmaya devam edebiliyor?

Bir başka eleştiri ise Edebiyat Eleştirmeni Ahmet Yıldız’ın internet sitesi Gerçek Edebiyat’ta yayımlanmıştı. Altan’ın 2013’te çıkan Son Oyun romanı üzerine Selim Aydın’ın 15 Mayıs 2013’te yayımlanan eleştirisinde ise şu haklı ifadeler yer alıyor: “Ahmet Altan’ın roman kişileri kimlerdir? Onlar, yazarın canının istediği gibi oynattığı kuklalardır. Romanın inandırıcı bir olay örgüsü olmadığı gibi, yaşayan, hayati çıkar ve tutkularıyla hareket eden, zorunluluklar içinde eylemde bulunan karakterleri de yoktur.”

AHMET ALTAN KİM?

Roman okumayı seven her okurun ve eleştirmenin rahatlıkla görebileceği üzere Altan olsa olsa ikinci, üçüncü sınıf bir romancı olabilir. O bile zorla! Peki neden İngiliz gazetesi Ahmet Altan’ı Türkiye’nin Tolstoy’u ilan etti? Bu sorunun yanıtı Altan’ın siyasi tutumunda saklı. Batı tarafından çok sevilen ve Batı’da ödülden ödüle koşan Ahmet Altan’ı kamuoyu daha çok yayın hayatı 2007’den 2016’ya kadar süren Taraf gazetesinin genel yayın yönetmenliğiyle tanıyor. Altan aynı zamanda İkinci Cumhuriyet fikrinin de yılmaz savunucularından.

Işık Kansu Cumhuriyet’teki 1 Eylül 2018 tarihli yazısında “Ahmet Altan’a göre” bölümünde Altan’ın kimliğini şu sözlerle ortaya koyuyor: “Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Atatürk’ün bir ‘diktatör’ olduğunu saklamak ve bir diktatörlüğü ‘yeryüzünün tek kutsal ve doğru” yönetimi olarak çocuklara ezberletmek için çıkarılmıştı.

  • Atatürk’ün bir ilkesi yoktu. Bir diktatördü. Katı bir adamdı, çok ihtiraslıydı.
  • Mustafa Kemal ve arkadaşları, bir diktatörlük kurmuştu.
  • 31 Mart gerici ayaklanması yalandı.
  • Bütün Cumhuriyet tarihi ahlaksızlık tarihiydi.
  • Cumhuriyet ile büyük hesaplaşmayı AKP başlatmış, reformlar yapmış, Ergenekon’un üzerine gitmişti. Artık iyice çürümüş olan sistemi değiştirmek için attığı adımlarla ümit yaratmıştı.

Ahmet Altan işte budur.

Bilen ve bilmek isteyen, bilir.”

MEDYA TETİKÇİSİ ALTAN

Taraf gazetesi 15 Temmuz 2016 tarihinde düzenlenen Amerikancı FETÖ Darbe Girişimi’nin ardından kapatıldı. Gazete; Ergenekon, Balyoz ve Şike kumpaslarının medya tetikçiliğini üstleniyordu. Taraf gazetesini TSK’nın Fatih Camisini bombalayacağı yalanını manşetten verdiği sayısıyla hatırlayacaksınız. Ercan Dolapçı’nın 24 Haziran 2017’de Aydınlık’ta yayımlanan “Seni iyi tanıyoruz Ahmet Altan” başlıklı yazısı da onun Taraf gazetesinde yaptığı medya tetikçiliğini açık biçimde ortaya koyuyor.

Biz dönelim Ahmet Altan’ın işbirlikçiliği meselesine.

FETÖ’nün kumpas çetesinin içinde yer alan Ahmet Altan 26 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon ve Balyoz tertipleri için “Yüzyıllık Temizlik” diyecek ve şu sözleri sarf edecekti: “1923'te kuruldu 2008'de arınıyor: "Bu toplum neredeyse bir asır boyunca 'devletin çıkarı' için adam öldürmeyi 'kutsal bir gelenek' olarak benimseyenleri sessizce izlemek zorunda kaldı. Şimdi ilk kez ciddi bir davayla karşı karşıyayız. İlk kez hukuk İttihatçı zihniyetin mirasçılarını sanık sandalyesine oturtuyor.”

Altan, Taraf’ın “Fatih Camii Bombalanacaktı” manşetini attığı günde de “Askerliği kaldırın” başlıklı yazısında bu yalan ve iftira dolu haberi şu sözlerle savunacaktı: “İş, bizim ordu böyledir canım, kendini memleketin sahibi sanır' dalgacılığın çok ötesine geçmiş durumda. Herhalde hepsi değil ama generallerin büyük çoğunluğu hastalanmış gibi gözüküyor. Neredeyse her yıl yeni bir darbe plânı hazırlıyorlar. Bizim bugün yayımladığımız darbe planı, bugüne dek görülenlerin en kapsamlısı, binlerce sayfadan oluşuyor, her aşaması en ince ayrıntısına kadar hazırlanmış.” (Taraf, 20 Ocak 2010)

TOLSTOY OLMAK YA DA OLMAMAK! BÜTÜN MESELE BU MU?

Anlaşılıyor ki emperyalist Batı ahde vefa ederek, Ahmet Altan’a güller, karanfiller atıyor, ödüller dağıtıyor.  Peki “Türkiye’nin Tolstoy’u” ifadesi ne oluyor?

İlk olarak Türkiye’de neden bir Tolstoy gerekli sorusunu soruyor insan. Tolstoy Rus edebiyatının ve dünya edebiyatının en büyük temsilcilerinden, ona şüphe yok. Ancak, ne Rus edebiyatında bir Nâzım vardır ve olacaktır ne de Türkiye’de bir Tolstoy. Kaldı ki Tolstoy ve onun gibi büyük yazarlar zaten kendi ülkelerinin sınırlarını aşarak bütün insanlığın ortak edebiyat ve kültür mirasının parçası olmuşlardır. Ayrıca bir yerli Tolstoy’a neden ihtiyaç duyulsun?

İkinci olarak Batı medeniyetini, her alanda eleştiren, onunla alay eden ve aydınlanmayı Asya steplerinde arayan Tolstoy’la, ömründe emperyalist Batı’nın zavallı bir piyonu olmaktan başka hiçbir şey yapmamış, “ben bu vatanı iki kadın memesine satarım” diyebilecek tıynette olan Ahmet Altan nasıl Tolstoylaşabilir ki. The Telegraph yazarı bizdeki kimi şakşakçılar gibi vur denilince öldürmüş.

Lenin, Tolstoy’un devrimci sürece katkılarını şu sözlerle açıklıyor:

“Rusya tarihinin bu dönemini anlatırken, Tolstoy, öylesine birçok büyük sorunları ortaya atmayı başarmış ve bunda öylesine yüksek bir sanatsal güce erişmiştir ki, yapıtları dünya edebiyatının en büyükleri arasında yer almıştır. Köle sahiplerinin çizmeleri altında ezilen bir ülkenin kendini devrime hazırlayışı, Tolstoy’un aydınlatışı sayesinde, tüm insanlığın sanatsal gelişmesinde ileriye doğru atılmış bir adım olmuştur.”

Ömrünü emperyalist Batı’nın işbirlikçiliğine adamış Ahmet Altan’la, Batı’yla hesaplaşmaya giren Tolstoy nasıl yan yana gelebilir?

Sözün özü, katranı ne kadar kaynatırsanız kaynatın hiçbir zaman şeker olmaz ve olmayacaktır. Tolstoy, Tolstoy’dur, Ahmet Altan Ahmet Altan’dır!