14 Mayıs 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Libya’daki açık kapı

Onur Sinan Güzaltan

Onur Sinan Güzaltan

Eski Yazar

A+ A-

Diplomasi, taleplerini savunmada ısrarcı olmanın yanı sıra karşı tarafın gözüyle soruna bakıp, kabul edebileceği uygun bir teklif getirmeyi de gerektiriyor.

Aksi halde diplomasi geliştirmek amacıyla yapılan hamleler, bir monologdan ibaret kalacağı gibi beklenilen etkiyi yaratmıyor.

Bütün olumsuzluklara rağmen karşı tarafa, sizin lehinize olan ve karşı tarafında tatmin olabileceği bir yöne doğru adım atabileceği, açık kapıyı bırakabilme sanatıdır diplomasi.

Böylelikle bırakılan açık kapıdan giren karşı taraf, mağlubiyet hissetmez ve diğer yandan siz amacınıza en yakın olan sonucu almış olursunuz.

BOZULMAYAN ANLAŞMALAR

I. Dünya Savaşı’nın sonunda mağlup Almanya’ya, Versailles’da imzalatılan “barış anlaşması” Berlin’e açık bir kapı bırakmıyordu. Sonucu II. Dünya Savaşı ve Nazizm’in verdiği tahribat oldu. Versailles’ı zorla Almanya’ya dayatan Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri ağır bedel ödediler.

Osmanlı ve Safeviler arasında 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin anlaşması ise Osmanlı’nın, açık kapı bırakabilme sanatını başarıyla kullandığı bir örnek. Sadece dönemin mağlubu Safevi devleti değil yaklaşık 4 asır boyunca ardılları ve bugün Türkiye ve İran hala bu anlaşmayla belirlenen sınırları, tartışmasız kabul etmiş durumda.

Libya’da yaşanan ve doğru adımlar atılmaması halinde uzun yıllar bölgeyi uğraştıracak olan çok taraflı soruna ve tarafların attığı adımlara bu pencereden bakmakta yarar var.

ABD VE RUSYA ARASINDA LİBYA

Türkiye’nin, Libya’da yaptığı askeri hamlelerle kendine karşı oynanan oyunu sahada bozduğu aşikar. Bu hamleler sayesinde Ankara, Libya’da edilgen bir güç olmaktan çıkıp günün moda tabiriyle oyun kurucu haline geldi.

Fakat süper güçler ABD ve Rusya’nın da bölgedeki etkisi ve oyun kurabilme kabiliyetleri devam ediyor.

Bu doğrultuda Ankara, askeri hamlelerinin yanı sıra Moskova ve Washington arasında “denge siyaseti” izleyerek diplomatik alanda kendine yer açmaya çabalıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mevkidaşı Trump’la gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sonrası yaptığı “Amerika ile Türkiye arasında süreçle (Libya) ilgili yeni bir dönem başlayabilir” açıklaması, Mısır’la da dirsek temasını korumaya çalışarak Libya’da hamleler yapan Rusya’ya bir mesaj olarak okunmalı.

Bu mesaja paralel olarak Ankara’daki yetkili makamların, Suriye’de Rusya’yla sürdürülen sürecin sonlanabileceği minvalinde açıklamalar yapmasının da aynı amacı taşıdığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Diğer yandan Amerikalı yetkililerinde Rusya’ya benzer bir biçimde Mısırla temas halinde olduğunu not edelim.

DENGE SİYASETİ

Süreci bir arada okuduğumuzda, ABD ve Rusya’nın Libya’da Türkiye ve Mısır’la olan ilişkilerinde denge kurarak bir çözüm arayışında olduğunu saptıyoruz.

Türkiye ise iki devlet arasında izlediği denge siyaseti suretiyle Libya’da açtığı alanı sağlamlaştırmaya, kazanımlarını resmileştirmeye çalışıyor.

Mısır’ı takip ettiğinizde benzer bir denge siyasetinin Kahire yönetimi tarafından da izlendiğini, bir yandan Washington diğer yandan da Moskova’yla görüşmek suretiyle Libya’da çıkarlarını korumaya çalıştıklarını görüyoruz.

Fakat gerek Washington gerekse de Moskova’yla görüşen Ankara ve Kahire ısrarla kendi aralarında temas kurmaktan kaçınıyor.

Geçen hafta Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun Doğu Akdeniz’le ilgili yaptığı değerlendirmelerde “Mısır için en mantıklısı Türkiye’yle diyalog kurmak” ifadeleri geçse de hemen sonrasında Sisi yönetimi için yapılan “darbeci” vurgusu temasın kurulmasındaki engellerin devam ettiğini gösteriyor.

Ankara’nın Kahire’ye karşı izlediği “açık kapı” bırakmayan diplomasinin ise özellikle Libya’daki sorunun ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda nereye kadar sürdürüleceği tartışmalı halde.

Kahire tarafında ise Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın, Doğu Akdeniz’deki son gelişmelerle birlikte, Türkiye’yle anlaşmaya sıcak baktığı fakat Cumhurbaşkanlığı ofisindeki ısrarların devam ettiğine dair işaretler mevcut.

İki tarafta da geçmişten gelen ideolojik saplantıların izlerine rastlıyoruz.

Oysa Ankara ve Kahire arasında direkt görüşme, Libya’daki durumu istikrarlı bir hale getireceği gibi Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD benzeri üçüncü kuvvetlerin de iki ülke arasındaki ilişkilere olumsuz müdahalelerini engelleyecektir.

Aksi halde ABD ve Körfez cephesinin, Türkiye ve Mısır’ı karşı karşıya getirme planları hız kazanacaktır.

RUSYA’NIN ROLÜ VE İŞLER’İN AÇIKLAMASI

Kahire’nin Libya konusunda yaptığı ateşkes ve siyasi çözüm çağrısından hemen önce Mısırlı ve Rus yetkililerin çeşitli görüşmeler yaptığı bilgisi basına yansıdı.

Bu çağrıyla eş zamanlı olarak Ulusal Mutabakat Hükümeti(UMH) yetkililerinin Rus Dışişleri Bakanı Lavrov başta olmak üzere Moskova’da yetkililerle görüşmeler yaptığı biliniyor.

UMH lideri Serrac’ın Moskova ve Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ve Savunma Bakanı Şoygu’nun Türkiye ziyaretleri ise henüz sebebi bilinmeyen şekilde iptal oldu.

İptal kararlarından hemen sonra Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler’in, Middle East Eye adlı haber sitesine verdiği röportaj son durumu anlamak için önemli bilgiler içeriyor.

İşler, Hafter’in Rusya’nın desteğini kaybetmek üzere olduğunu ifade ederken “Libya’nın geleceğinde yeri olmadığının” altını çiziyor.

İşler’in, “Siyasi görüşmeler siyasetçiler tarafından yapılmalı. Akile Salih, bir siyasetçi olarak bu süreci sürdürebilir” değerlendirmesinden ise Türkiye’nin Hafter yerine Akile Salih’in dahil olduğu bir masayı kabul edeceği anlaşılıyor.

Bu noktada, Kahire’de El-Sisi’yle görüşmesinden hemen sonra Akile Salih’in yaptığı, Libya’da Hafter’siz bir çözüm olabilir açıklamasını hatırlamakta yarar var.

Diğer yandan İşler’in açıklamalarından, Türkiye ve Rusya arasındaki görüşmelerin aksamasının nedeninin Sirte ve Jufra’nın akıbeti olduğu sonucu çıkıyor. İşler, Moskova’yla “görüşmelerin süreceği” bilgisini de paylaşıyor.

İşler’in ifadelerinden, Mısır’ın UMH’yle görüşmeyi kabul etmesi halinde, Ankara-Kahire arasındaki ilişkilerde normalleşme yaşanabileceği sonucu çıkıyor.

Libya’da Türkiye-Rusya- Mısır arasında yaşanan gelişmeleri ve Emrullah İşler’in röportajını üst üste koyduğumuzda:

1.Türkiye ve Rusya arasında temel anlaşmazlığın Sirte ve Jufra’nın akıbeti ve buna bağlı olarak Mısır’ın güvenlik kaygıları nedeniyle olduğu,

2. Türkiye’nin Hafter yerine Akile Salih’in olduğu bir masaya oturmayı kabul edeceği,

3. Türkiye ve Mısır’ın, Serrac ve Akile Salih arasında olası bir görüşme üzerinden diyalog kurabileceği sonuçlarını çıkarıyoruz.

Libya’da savaşın yerini diplomasiye bıraktığı günlere giriyoruz.

Türkiye’nin muhataplarına bırakacağı “açık kapılar”, uzun vadeli çatışmaların önüne geçebileceği gibi Afrika ve Ortadoğu’da yeni fırsatlar yaratacaktır.

Libya’daki açık kapı - Resim: 1

T.C. İletişim Başkanlığı'nın yayımladığı 13 Haziran tarihli Libya'daki son durumu gösteren harita.