19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Maliyeti çok yüksek erken/baskın seçim ve toplum vicdanı

Ersin Dedekoca

Ersin Dedekoca

Eski Yazar

A+ A-

Necati Özkan tarafından yapılan bir çalışmaya göre, 24 Haziran Pazar günü gerçekleşen baskın seçimlerde, geçmiş meclisteki dört siyasi partinin Türkiye tarihindeki en yüksek Hazine yardımını aldıkları; aday adaylarından en yüksek tutarda başvuru ücreti toplandığı bir seçim olmuştur.* Söz konusu haberden hareketle, bugünkü yazımızı, ülkemizde demokrasinin başat unsuru olan “serbest seçimlerin” gerçekleşmesine yönelik, biz vergi mükelleflerinin katlandığı malî külfet konusuna ayırdık.

ANA HATLARIYLA SEÇİM ve DEMOKRASİ (Elerki)

Genel olarak “demokrasi” terimi, siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın, ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu; toplumsal-ekonomik özellikleri ne olursa olsun, bütün yurttaşların eşit sayıldığı toplumsal “örgütleniş biçimidir”. Terimin içerdiği bir diğer özellik de, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu, halkın egemenliği temeline dayanan “yönetim biçimi” olmasıdır. Bu durumda terimin ana bileşenleri de “seçim, devlet ve özgürlük” olmaktadır.

Devlet organının bu yapıdaki işlevi de iki başlıkta ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri, demokrasinin temel amacı olan “birey hak ve özgürlükleri karşısında devletin özgürlüğünü kısıtlamaktır”. Bu bağlamdaki başlıca görev, “temsiliyette adaletin” sağlanmasıdır.

Diğeri ise, demokrasi kurum ve kurallarının tam ve güvenli bir şekilde işleyebilmesi için “gerekli ortamı hazırlamak ve korumaktır”. Bu ikinci işlevinin en somut göstergesi de, seçimlerin “adil” bir şekilde yapılmasını temin etmek olmaktadır.

SİYASİ PARTİLERE DEVLET YARDIMI

1982 Anayasası’nda Hazine yardımıyla ilgili bir hüküm yokken, 1995 anayasa değişikliği ile anayasal hüküm olarak düzenlenmiştir. Değişiklik sonrası Anayasa’nın 68. maddesinde “...Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır … Siyasi partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapar”. hükmü bulunmaktadır.

Anayasa’nın yukardaki maddesi uyarınca çıkarılan 24 Nisan 1983 Tarih ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek 1. maddesinin 1. Fıkrasında;

“YSK’ca son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 33 üncü maddesindeki genel barajı aşmış bulunan siyasi partilere, her yıl Hazine’den ödenmek üzere, o yılki genel bütçe gelirleri toplamının beş binde ikisi oranında ödenek mali yıl için konur”,

2. fıkrasında da “Bu ödemelerin o yılki genel bütçe kanununun yürürlüğe girmesini takiben on gün içinde tamamlanması”

hususları kurallaştırılmıştır.

Aynı maddenin 5. fıkrasında ise “Milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların yüzde 7’sinden fazlasını alan siyasi partilere de Devlet yardımı yapılır. Bu yardım en az, Devlet yardımı alan siyasi partinin ikinci fıkra gereğince almış olduğu yardım ve genel seçimlerde aldığı toplam geçerli oy esas alınarak kazandıkları oyla orantılı olarak yapılacağı ve bunun 350 milyon TL’den az olamayacağı” belirtilmiştir.

Yukarıdaki yasal hükümlere göre, siyasi partilere Devlet yardımı alabilmeleri, son milletvekili seçiminde 2839 sayılı Kanunu’nun 33 üncü maddesindeki genel barajı aşmak (yüzde 10) veya toplam geçerli oyların en az yüzde 7’sinden fazla oy almış olmak şartlarına bağlanmış bulunmaktadır.

İlgili iki yasanın yukardaki sınırlamalarına dayanarak siyasi partilere verilen devlet yardımının, Anayasa’nın “siyasi partilere Devlet, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar” amir hükmüne uygunluğu bizce tartışmaya açık bir konu olarak durmaktadır. Keza böylesi bir baraj, ülkede fikrî temelli partilerin kurulup gelişmesine, teşkilâtlanmasına uygun ortam sağlanmasına yardım etmemektedir.

SİYASİ PARTİLERE DEVLET YARDIMI ve SEÇİM HARCAMALARININ SAYISAL BOYUTLARI

Maliye Bakanlığı verilerinden hazırlanan aşağıdaki tabloda ayrıntılı olarak izlenebileceği gibi, seçim gideri ve siyasî partilere yardım olarak, Türk halkının vergileri üzerinden 2006'dan bu yana 5 milyar 180 milyon TL harcanmıştır.

Maliyeti çok yüksek erken/baskın seçim ve toplum vicdanı - Resim : 1

Kaynak: Maliye Bakanlığı (*): Mayıs 2018

Önceki başlıkta yazdığımız yasal kurallar içinde siyasi partilere yapılan yardım hesaplanırken, alınan oy ölçüt olarak kabul edilmektedir. Genel seçimlerde geçerli oyların yüzde 3'ünden fazla oy alan partilerin geçerli oylar, hesaplama için temel alınarak, yüzde 3'ten fazla alan her partinin oyu bütçeden verilecek ödeneğe oranlanmaktadır. Böylece her oy için verilecek Hazine yardımı hesaplanmakta; ödeneğin, devlet yardımı yapılacak siyasi partiler arasında, oy sayıları ile orantılı olarak bölüştürülmesi gerçekleştirilmektedir. Bir diğer uygulama kuralı da, genel seçimlerde iki kat seçim parası ödenmesidir. Erken seçim olduğu dönemlerde ek Hazine yardımı verilmesi, bir diğer istisna olmaktadır. Seçim masrafları için transfer edilen ödenekler de, ülke genelindeki oy pusulaları, sandıklar, görevli personel giderleri gibi harcamalarda kullanılmaktadır.

2007'de genel seçimler ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi için halk oylaması yapıldı. 2009'da yerel seçimler gerçekleştirildi. 2010'da anayasa değişikliği için halk oylaması yapıldı. 2011'de genel seçimler, 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yerel seçimler, 2015'te 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri, 2017'de ise başkanlık sistemi için halk oylaması gerçekleştirildi.

Anlaşıldığı gibi, geçmişte toplam seçim harcamalarının en yüksek olduğu yılın 2015 olması, yapılan ilk genel seçim gösterdiği doğrultuda koalisyon yapılmayıp (iktidar partisinin yan çizmesiyle), aynı yıl içinde 5 ay sonra seçimin tekrarlanmasından ileri gelmektedir.

24 HAZİRAN: EN YÜKSEK MALİYETLİ SEÇİM

24 Haziran seçimleri, Meclis’teki 4 siyasi partinin, Türkiye tarihindeki en yüksek hazine yardımını aldıkları bir seçim oldu. Bunun yanı sıra, aday adaylarından bugüne kadar görülen en yüksek miktarda başvuru ücreti toplandı. Bir diğer anlatımla, siyasi partiler seçim sürecine büyük bütçelerle girdi.

Necati Özkan’ın araştırmasına göre AKP, 417 milyon TL Hazine yardımı, 42 milyon TL aday adaylık ücreti olmak üzere toplam 459 milyon TL’lik bir bütçe ile girdi. CHP, 213.3 milyon TL Hazine yardımı ve 14 milyon TL adaylık geliri olmak üzere toplam 227.3 milyon TL bütçe elde etti. MHP, 100.2 milyon TL hazine yardımı, 3.2 milyon TL adaylık bedeli olmak üzere toplam 103.4 milyon TL tutarında bir bütçeye sahip olurken; HDP, 90.6 milyon TL Hazine yardımının yanı sıra 1.5 milyon TL aday adayı geliri ile toplam 92.1 milyon TL’lik bir tanıtım gelirine sahip olarak seçim yarışına başladı. Hazine yardımı almayan iki parti ise sadece adaylardan alınan başvuru ücretlerine sahip olurken, İYİ Parti’nin 14 milyon TL, Saadet Partisi’nin ise 2 milyon TL’lik bütçesi vardı.

600 milletvekilliği için, özellikle ön sıralarda yarışan adaylar, fotoğraf çekiminden web sitesine, sosyal medyadan kahve toplantılarına, iftar yemeklerinden mitinglere, broşür, katalog, afiş, pankart ve el ilanlarına kadar kendi bütçeleriyle yarıştı. Önceki seçimler dikkate alındığında milletvekili adaylarının toplamda minimum 336 milyon TL bütçe kullandıkları hesaplanmaktadır.

Yukarıda anılan araştırmaya göre, 24 Haziran seçimleri için yapılan kampanyaların toplam bütçesinin 1.4 milyar TL’sını bulmaktadır. Bu rakama YSK ve belediyelerin yaptığı harcamalar ile, adaylara yapılan yasal olmayan bağışlar dahil değildir.

Seçim sürecinde yine en büyük fatura Hazine’ye kesildi. Hükümet seçimlere giderken, çeşitli seçmen gruplarını ikna etmek için kesenin ağzını açtı. Emeklilere yılda iki kez 1.000’er TL ikramiye, büyük kentlerde getirilen imar afları, düşük faizli krediler bunların en çok dikkat çekenleriydi. Sadece emekli ikramiyeleri (23 milyar TL) ve imar affının getirdiği vergi kaybı gibi iki ana kalemin bile Hazine’ye yükü 48 milyar TL’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka ifadeyle, 24 Haziran seçimleri Türkiye ekonomisine en az 12 milyar Dolar sayısına ulaşan bir toplam fatura ortaya çıkarmaktadır.

GENEL DEĞERLENDİRME

Ülkemiz henüz yeterli bir “siyasal olgunluk” düzeyine ulaşamamıştır. Ancak yarı gelişmiş ülkelerin önemli bölümünde de görülebilecek “erken seçim” yolu, iktidar partilerinin çıkarları için kullanılagelmektedir. Gelişmiş Batı ülkelerinde erken seçime rastlamak çok kolay bir olasılık değildir. Çünkü öncelikle bu tür ülkelerde demokrasi, kurumlarıyla birlikte tam yerleşmiş durumdadır. 1980 sonrası Türkiye’de sıkça görülen erken seçim geleneği, büyük sorunları da beraberinde getirmeye devam etmektedir.

Demokrasileri gelişmiş Batı ülkelerinde halk, demokrasiyi ve demokratik kurumları içselleştirip, bütün sorunlarını demokratik yöntemlerle giderme geleneğine sahip olduğu için, demokrasi dışı bütün yöntemlere kapılarını kapatmış; kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını çok öncelemiş durumdadır.

Mevcut Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarındaki çağ dışı ve temsiliyeti sınırlayıp, genel merkezin otoritesini arttıran hükümlerin varlığı, artık her yurttaşın kabul ettiği gerçeklerdir. Bunun yanında, özellikle seçimlerin çok sık aralıklarla yapılması, öncelikle ülkemizdeki siyasal parti sisteminin kurumsallaşmasını engellemektedir.

Son yaşadığımız erken seçim garabeti, ülkenin 2018 bütçesinde büyük delik oluşturacaktır. Ülkenin devlet bütçesindeki olanaklar, yatırımlar yerine erken seçim oyunları için kullanılmıştır. Harcanan tüm bu paralar, halkın vergileri ve ülkenin geleceğini ipotek altına alan dış borçlar ile karşılanmaktadır. Diğer taraftan, ülkenin bütün sorunlarını bir kenara bırakıp, erken seçime gidilmesi neyi değiştirdi ve hangi sorunu çözdü. Yine aynı manzara: kıl payı ve bu kez ittifak yoluyla iktidarını sürdüren aynı siyasi parti; diğer yandan mevcut tercihlerin tam yansıtılmasının engellendiği iddiaları ve bu savları ciddi olarak ele alacak kurumların yoksunluğu. Aslında ülkede buram buram taşan gerçek: mutsuzluk, seçim sonuçlarının tatmin etmediği yığınlar, duvara toslamak üzere olan ekonomi ve kutuplaşmış yurttaşlar.

Özün özü: Seçim bir araçtır ama demokrasinin tek temel unsuru değildir. Hele, erken/baskın seçimin demokratik yanı çok tartışmalıdır. Keza, sıkıntı içindeki bu halkın parasının, yönetenlerin iktidarlarının devamı için çarçur etmeleri “hak” değildir…

(*) Necati Özkan, “24 Haziran’ın faturası”, Media Cat, 22.06.2018, http://www.mediacatonline.com/24-haziranin-faturasi/