13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mustafa Kemal’in bilinmeyen bir fikir kaynağı daha

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-


Kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir kaynakları üstüne çok şeyler yazılıp söylendi. 1789 Fransız İhtilali, Namık Kemal, Tevfik Fikret onu besleyen kaynaklar olarak gösterildi.
Kaynak olan bir kişi daha vardır ki o da İstiklal Marşı şairimiz olan Mehmet Akif’tir.
Mehmet Akif, Gazi’yi iki yönden etkiledi:
Birincisi ilim ve sanatta Batı’ya yönelmek konusudur. Bu gerçeği Mehmet Akif üstad şöyle anlatmıştır:
“Alınız ilmini Garb’ın, alınız sanatını
Veriniz mesainize de son süratini.”
İslamcı denilerek Batı değerlerine karşı imiş gibi gösterilmeye çalışılan Mehmet Akif, yöneticilere Batı’nın ilmini ve sanatını alıp bununla birlikte çok çalışmayı (emek vermek) salık veriyor. Akif’in şu dizesi de çalışma/emek gerçeğini bir beka sorunu olarak gördüğünü yansıtıyor: “Bekayı hak tanıyan ‘say’i bir vazife bilir
Çalış çalış ki beka, say olursa hak edilir”
Tarih açıkça gösterdi ki Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri de devlet kurulur kurulmaz Mehmet Akif’in dediklerini yaptı. Atatürk devrimleri dediğimiz işler tamamen budur.
Gazi Paşa, Akif’in diğer önemli önerisini de hayata geçirdi. Akif üstadın önerisi şuydu:
“Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
Gazi Paşa bu amaçla eski din anlayışını söktü attı. Hedefi de Türk milletini yıkıcı- kaderci İslam anlayışından kurtarmaktı. Akif kaderciliğin toplumu çökerttiğini görmüş ve şöyle haykırmıştı:
“Kadermiş! Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:
Belanı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.”
Şu beyti de aynı biçimde dönemin kaderci zihniyetini yerden yere vurmaktadır:
“Huda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Huda
utanmadan da “tevekkül” diyor bu cür’ete... Ha?”

ERDOĞAN NEDEN BUNLARI OKUMUYOR?
Sonra ne oldu? Kemal Paşa’nın çıkarlarına engel olduğu hocalar-şeyhler; onu dinsiz göstererek ve Mehmet Akif’e de bu çamur atarak Türkiye’yi bugün Orta Çağ karanlığına ittiler.
Bugün İslam âlemi cehalet, yoksulluk, gerilik, açlık, vahşet içinde ise, Akif üstad ile Gazi Paşa Hazretleri’ne ettikleri ihanetin bedelini ödüyor da ondan...
Soru şu: İkide bir kürsüden Akif şiirleri okuyan AKP lideri Erdoğan niçin bu dizeleri hiç ağzına almıyor? Akif’in yerden yere vurduğu Osmanlı miskinliğini gözden kaçırmak için mi; yoksa toplumu, Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi uyutup elde tutmak için mi?

ESKİ TÜRK TARİHİ ÜSTÜNE ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA DAHA
Türkiye’de Yeni Osmanlıcı zihniyet; bütün tarihimizi Osmanlı tarihine indirgendi. Özellikle İslam öncesi Türk tarihi ırkçılık gibi gösterilerek yok sayılıyor.
Böyle bir kuşatma ve yönlendirme altında yine de umut veren tarih çalışmaları yapan uzmanlar çıkıyor.
Bunlardan ilki TÜRK ALTAY KURAMI idi. Kaynak Yayınları’ndan çıkan Prof. Semih Güneri’nin bu önemli çalışması, ön Türk tarihi üstüne önemli tezler içeriyor. Türk tarihi ile ilgilenenlerin kütüphanesinde mutlaka bulunmalı.
Son çıkan çalışma ise Cengiz Saltoğlu’na ait. ESATLI YAZITLARI adlı 2 ciltlik bu çalışma “Unutulmuş Bir Geçmişten Oğuz-Kıpçak Sesler” üst başlığını taşıyor.
Özel yayın olan bu çalışmada Ordu’nun Mesudiye İlçesi’ndeki Esatlı Köyü’nde saptanan kaya yazıları inceleniyor. Lakin yola Hakasya’daki Sülyek Bengi kaya yazıtından çıkılıyor. Bilinen ilk Türk alfabesiyle yazılmış küçük cümleler okunuyor.
Elbette bilimsel açıklamalar eşliğinde yürütülüyor bu çalışma...
Tarihçilerimizi, Türk’ün tarih hazinesi olan ve Moğolistan’dan Sibirya’ya, Sibirya’dan Anadolu’ya kadar uzanan kaya yazıtları ile daha yakından ilgilenmeye çağırıyorum.
Bu yolda büyük çaba gösteren ve bize bu eşsiz hazineleri ilk kez derli toplu biçimde sunan Servet Somuncuoğlu’nu da bir kez daha rahmetle, sevgiyle, saygıyla anıyorum.