14 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

N. Nebati: Neoklasik ekonomi, epistemolojik kopuş vs.

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçtiğimiz günlerde ‘Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar’ başlıklı zirvedeki konuşmasında Hazine ve Maliye Bakanı N. Nebati, bir tümce kullandı. Bu tümce sosyal medya ve basında çok konuşuldu. Yakınsak bakacağımız tümce şöyleydi:

“Neo klasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöroekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır.” 

NEOKLASİK EKONOMİ

Kapitalizmin (liberallerin ve sosyal demokratların) ekonomi anlayışıdır. Ekonomik insan olan bireylerin akılcı davrandıkları (maliyet asgarîleştirme, kazanç azamîleştirme), piyasanın tam rekabet piyasası olduğu varsayımıyla her şeyi düzenleyebileceği gibi varsayımlara dayalı bir yaklaşımdır. Kapitalizmin insanları akılcı davranmaktan alıkoyan tüketim ve yaşam tarzı dayatması ile piyasa başarısızlıkları ve eksik rekabet mekanizması neoklasik ekonomiyi kovboy / barbarlık ekonomisine döndürmektedir.

Soralım: Kopuş yaşayacağımız bu sistemde niye çeyrek asır yaşadık peki?

EPİSTEMOLOJİ

Felsefenin bilgiyi inceleyen dalıdır. Platon ile başlayan epistemoloji Descartes, Kant, Hegel vd. ile günümüze dek gelir. Belirlenemezlikler kavramıyla yeni epistemoloji yaklaşımları (W.V. Quine vd.) ortaya çıkar.

Soralım: Neoklasik ekonomiden hangi epistemolojik kopuş yaşıyoruz biz? Klasik mi, modern mi, belirlenemezliğe dayalı yeni epistemoloji mi? Örneğin, faiz düşünce enflasyon, döviz kuru filan düşer mi yani, yoksa belirlenemez mi?

HETERODOKS YAKLAŞIM: DAVRANIŞSAL EKONOMİ, NÖROEKONOMİ FİLAN

Sorunlar nedeniyle kuramlar eleştirilmekte, ekonomi biliminin salt ekonomi konularıyla sınırlanmasına (Ortodoks yaklaşım) karşılık toplumsal, ekolojik etkilerin de incelenmesi gerektiği (heterodoks yaklaşım) gündeme gelmiştir. Heterodoks yaklaşımda iki evre var: ‘Geleneksel heterodoks yaklaşımlar (Kurumsalcı okul, Marksist iktisadiyat, Avusturya okulu, Post Keynesyenler); Yeni heterodoks yaklaşımlar (Davranışsal ekonomi, Deneysel ekonomi, Evrimsel ekonomi, Nöroekonomi ve Karmaşıklık ekonomisi). Yeni yaklaşımlar ekonomiye diğer bilimlerin (fizik, biyoloji, matematik, bilgisayar bilimi, nöroloji, psikoloji vd.) nüfuz etmesiyle ortaya çıkmıştır.

Bireyin sınırlı akılcı olarak kabul edildiği, beklenen fayda düşüncesinin öne çıktığı bireylerin karar almalarında duyguların önemine vurgu yapılan ‘davranışsal ekonominin’ ardından buna biyolojik sistem (sinirbilimsel) de eklenerek ‘nöroekonomi’ ortaya çıkmıştır. Davranışsal ekonomi, deneysel ekonomi ve de nöroekonomi bireylerin aslında bağımsız, özgür biçimde karar alamadıklarını savlar. Çünkü davranışsal ekonomide bireyi toplumsal bir varlık olduğu ve iktisadî bir karar alırken yalnızca kendisini düşünerek karar almadığı belirtilir. Nöroekonomide ise bunun yanı sıra bireyin biyolojik bir varlık olarak sahip olduğu biyolojik (sinirbilimsel) sistemin de bireyin iktisadî bir karar vermesinde etkili olduğu belirtilir. Nöroekonomi davranışsal ekonominin yanı sıra bilgisayar bilimi ile gelişen hesaplamasal öğrenme kuramı ve sinir sistemi anatomisi şeklindeki üç bacağa dayanmaktadır. Nöro pazarlamadan nörofinansa dek geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Paul Zak’tan söz etmeden olmaz. Zak’a göre ahlakın ve güvenin hormonu (aşk hormonu) olan oksitosin hormonunun artması ekonomik güven ve ekonomik büyümeyi arttırmaktadır.

Yanı sıra mutluluk (haz) hormonu olarak da bilinen dopamin hormonu miktarı bedende arttıkça, daha riskli finansal kararlar alınabilmektedir.

Soralım: Üretici ve tüketici güven indeksi yılbaşından bu yana düşüyor. Acaba devlet herkese oksitosin takviyesini ücretsiz dağıtsa mı? Takviyeler tablet, sprey veya ampul şeklinde olabilmektedir. Ampulu yeğlerim doğrusu!

‘Önümüzü göremiyoruz, yatırım yapamıyoruz’ diyen iş insanlarına düşük faizli uzun vadeli dopamin takviyesi kredisi verilse mi? Katılım (İslam) bankaları aracılığıyla olsa daha iyi olmaz mı?

SONSÖZ

Bir de ‘Karmaşıklık ekonomisi’ vardı, o da başka yazıya kısmetse!