30 Nisan 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Putin-Esad zirvesine biidrak olmak

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Suriye bağlantılı birçok baş döndürücü gelişme gündemde. Dün sabah, Esad’ın Moskova’ya gittiği ve Putin ile bir araya geldiği haberi, Rusya Radyo ve Haber Ajansı Sputnik tarafından dünyaya duyuruldu. 20 Ekim akşamı gerçekleşen görüşme bir gün sonra görüntü ve açıklamalarla dünya kamuoyunun gündemine düştü. Bir gün önce yapılan görüşmenin duyurusunu bir gün sonra yapmalarının en önemli sebebi sadece güvenlik faktörü ile açıklanamaz. Şüphesiz, uzun bir zaman sonrasında yurt dışına ilk ziyaretini yapan Esad’ın, güvenli bir şekilde Moskova’ya intikal etmesi ve tekrar Şam’a dönmesi ciddi bir meydan okumadır. Nitekim bu görüşme Şam’da da yapılabilir veya Rus-Suriye münasebetleri, bugüne kadar yapıldığı biçimiyle, alt düzey heyetlerce de sürdürülebilirdi. Ancak psikolojik ve diplomatik boyutu ile değerlendirildiğinde, ikili zirvenin Moskova’da yapılmasının verdiği en etkili mesaj, “meşruiyeti” tartışılan Esad’a okkalı bir meşru destek sağlamasıdır. Rusya’nın söylem bazında ifade ettiği, Suriye’nin siyasi çözümü ve geleceğinde Esad’ın yeri olacağı tavrını eylem bazında da tasdik etmektir. “Esadsız çözüm” formülünde uzun bir zamandır ısrarcı olan kesimlere “artık bu sevdadan tamamen vazgeçin” mesajıdır.
HEM MİLLİ HEM DE GAYRİ MİLLİ TERÖRLE MÜCADELEZirve sonrasında yığınla spekülatif yorum yapıldı, yapılacak. Şahsen üzerinde durmayı önemsediğim husus: Birincisi Putin’in, “Suriye halkı, uluslararası terörizmle tek başına mücadele ediyor... Şam’a siyasi destek, siyasi çözüm isteyen diğer küresel güçlerle ve bölge ülkeleriyle yakın işbirliği içinde verilecek” ifadesidir. Putin diyor ki, Suriye devleti ve ordusu sadece “milli” terör ile savaşmıyor. “Gayri milli” terör ile de mücadele ediyor. Suriye ordusu “milli” terörü yok ederken, Rusya da “gayri milli” terör yapılanmalarının kökünü kazıyacak. Bu tahakkuk edinceye kadar Suriye sahasındaki operasyonlarımız tüm hızıyla devam edecek. Ancak bunu yaparken, savaştığımız terör gruplarını destekleyen yahut mesafeli olan merkezlerle de siyasi çözüm için ikna turlarımız durmayacak. Onlarla istişarelerimiz sürecek. Lakin Rusya bu siyasi istişareleri yanına zayıf ve çaresiz bir Suriye’yi alarak değil, sahada askeri kazanımlar elde eden ve gücünü mümkün mertebe en geniş coğrafyaya egemen kılan bir Suriye ile yapacak.
ASKERİ DESTEĞİN YANINDA DİPLOMATİK DESTEK “Rusya, Suriye meselesinde görüldüğü üzere, sadece askeri alanda değil aynı zamanda siyasi-diplomatik manevralarda da kabiliyetinin yüksek olduğunu ibraz etti. “Değerli yalnızlık” ve “değerli hezimet” arzulayan kuvvetlere “değer vererek” dize getirmektedir. Taktiklerde mülâyim davranma becerisini ifa eden Rusya, nihai hedeflere temel ilkelerinden taviz vermeden ve dostlarını yarı yolda bırakmadan (aldatmadan) temkinli ama kararlı yürümektedir. Genelde bölge, özelde Suriye sahasında kaybeden ABD’yi fazla hırpalamadan tavizler vermeye zorladı ve başardı. Suriye sahasında derin hatalar icra eden ve bu sebeple en nihayetinde Suriye sahasında hâsıl olan tüm tahribatların sorumlusu olarak yalnız bırakılan Erdoğan’ın genelde Batı, özelde ABD tarafından “kurban” edilmemesi için çaba sarf etmektedir. Suriye Kürtlerini, kaybeden tahripkâr ABD projelerinde yeni kara-derililer olmamaları için uyarmaktadır. ABD’nin yeni taşeronları olmakta ısrar etmeleri halinde, Suriye’nin birliği ve bütünlüğüne zarar veren y-kuvvetler olarak telakki edileceklerini söylemektedir. Rusya, Çin ve İran, Suriye devleti ile ilişkilerini sağlamlaştırıp pekiştirirken, Davutoğlu’nun, “Esedli Esedsiz 3 ay, 6 ay” yönlü açıklamaları bu hükümet sayesinde Türkiye’nin içinde bulunduğu aczi ifade ediyor. Putin-Esad zirvesi, “bölgemizde bizden habersiz yaprak kıpırdamaz” iddiasında olan bir zihniyetin iflasını arz ediyor.
Not: 18 Ekim 2015’te gazetemizde yayınlanan “Sinirlioğlu da Esad’ın Dedesine Taktı” başlığı altında yayınlanan yazımda yer alan cümlenin doğrusu şudur: “Fransa Dış İşleri Bakanlığı ile irtibata geçtik. İddia ettiğiniz mektubun bir kopyasını rica ettik. “Orijinal mektubun, bilinmeyen bir sebepten dolayı 1980’lerin başında arşivden kaybolduğunu” söylediler. “Kaybolduğunu” söylediğiniz mektupta Süleyman Esad’ın ismi veya imzası var mıydı? diye sorduk.” Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz.