28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Somali’de bizim de işimiz var

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

“Turuncu devrimlerin” finansörü Siyonist George Soros’un 2 Mart 2002’de Sabancı Üniversitesinde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü ordusudur. Küreselleşme karşıtları benimle hem fikir değil… Ben ise kapitalizmi küresel toplumun tamamlanmamış bir aşaması olarak görüyorum” demişti. Özetle Soros Efendi Türk ordusunu ABD’nin projelerinde küresel toplumlara kapitalizmi yaymak için ABD’nin işgalci, yayılmacı, talancı ve hegemonyasını tesisinde bir araç olarak görüyordu. O vakit Türk ordusunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da, Katar’da, Azerbaycan‘da, Sudan’da, Lübnan’da, Mali’de, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, Kosova’da, Arnavutluk’ta, Bosna Hersek’te ve en nihayet Somali Federal Cumhuriyeti’nde asker bulundurmasından hoşnut olmuş olmalı. Ama kazın ayağı öyle değil.

NEDEN RAHATSIZ OLUYORLAR?

ABD ve müttefikleri, NATO üyesi olan ve her fırsatta ABD-Türkiye askeri işbirliğine methiyeler düzen yetkililer “ordusunu ihraç” eden Türkiye’nin bu ülkelerdeki askeri varlığından neden rahatsızlık duyar? Mesela Türk ordusunun Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nden çekilmesini isteyen siyasi çevrelere, sivil toplum örgütlerine neden destek verir? BM’den Türk ordusunu “işgalci” olarak tanımlayan kararlara imza atar? Neden adadaki İngiliz, Yunan, ABD askeri varlığına itiraz etmez? 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına binaen adanın “garantör kuvvetler olarak” İngiliz, Türk ve Yunan askerleri dışında yabancı askerlerden arındırılmış olması maddesi yer alırken “Kıbrıs’ta İngiliz toprağı” olarak tanımlanan bölgelerde ABD hava Kuvvetlerine ait üsler nasıl inşa edildi?

2013’te Güney Kıbrıs Rum kesimi İsrail hava kuvvetlerinin Andreas Papandreou hava üssünde konuşlanmasına, Kıbrıs adasın deniz sahasında keşfedilen doğalgaz kuyularının korunması adına deniz kuvvetleri ve eğitim personeli bulundurmasına itiraz etmeyenler Kıbrıs anayasasına binaen orada asker bulundurma hakkına sahip olan Türk ordusunun mevcudiyetinden neden rahatsızlık duyar? Bizim adaya asker göndermemiz, bilinenin aksine, ABD ve İngiltere tarafından kerhen de olsa kabul edilmişti. Bizim Batı ile ilişkilerimiz İkinci Dünya savaşı esnasında Batı ile Sovyet Rusya arasında yaşanan ilişki ile benzerlik taşır. Hitlere karşı savaşta Sovyet Rusya Kızıl Ordusu ile güç birliği yapmak zorunda kalan Batı, İngiltere Başbakanı Churchill’i “biz yanlış domuzu kestik” demeye götürmüştü. Bunun batini anlamı şuydu; Keşke Moskova (Stalin) yerine Hitler ile uzlaşsaydık ve birlikte bizim için daha tehlikeli olan Stalin’i kesseydik.

İLKEL VE TEKELCİ HEGEMONYA

Bu zihniyet Batının Türkiye ile ilişkilerinde de hâkimdir. Zira kendileri dışında, sizin için istinat edilen görevler ve hudutlar dışına çıkmanız durumunda varlığınız bir tehdit ve tehlike olarak kabul edilir. Yoksa “En iyi ihraç ürünümüz” ordumuz değil miydi? NATO’nun askeri değil miydik? Stratejik müttefik değil miyiz? Övgülerine mazhar olmuyor muyuz? İhraç ettiğimiz ürün onların nazarında defolu mu çıktı? O vakit konu gayet net ortadadır: İhraç ürünü ordumuzu onların paketleme, yükleme, sevk ve nerede nasıl kullanılacağı kılavuzlarına uygun ise yutulabilir, yenilebilir ve kabul edilebilir üründür. Bu vasıflara aykırılık oluşturuluyorsa defolu, raflardan hemen indirilmesi gereken zararlı, tarihi geçmiş ve ivedilikle iade edilmesi gereken ürün olarak damgalanır.

Bu anlayış, ya benimsin ya toprağın, seni benden başkasına yar etmem ilkel ve tekelci hegemonya mantığının tezahürüdür. Ya mutlak itaat edeceksiniz ya toprağın altında olacaksın durumudur. Kendinize zarar verse de, halkınıza ve devletiniz için ölümcül de olsa size verilen görevler ve çizilen hudutlar dışına çıkamazsınız demektir. Senin ‘lebensraum’ yani yaşam alanını biz belirleriz beyanıdır. Bu örneği Türk ordusunun ister ikili anlaşmalarla ister BM şemsiyesi altında bulunduğumuz tüm ülkelerde görebiliriz. Gelelim bizim Somali’de ne işimiz var meselesine;

SOMALİ'NİN GENEL GÖRÜNÜMÜ

Afrika kıtasının en Doğu ucunda yer alan Somali ülkesi 3333 km uzunluğundaki sahili ile Afrika’nın en uzun şeridine sahiptir. 637,657 kilometre kare ile Dünyanın 42. en büyük ülkesidir. 17,5 milyona yakın nüfusu vardır. Milli gelir seviyesi en alt sıralarda yer alır. Batısında Etiyopya, Güneybatısında Kenya, Kuzeyinde Yemen/Aden Körfezi, Kuzeybatısında Cibuti yer alır. Kızıl Denize, Hint Okyanusuna, Yemen Denizine komşudur. Somali, çoğu henüz el değmemiş halde uranyum, demir, kalay, bakır, jips, boksit ve doğal gaz yataklarına sahiptir.

Arap Yarımadasına yakınlığı nedeniyle petrol açısından da zengin olduğu varsayılmaktadır. Ülkede üretilen milli hâsıla ve işgücünün yaklaşık %65'i tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Somali ülkesi 7 eyaletten oluşur. Federal hükümet sistemi vardır. Federal parlamentosu ve ihtiva ettiği senato ve temsilciler meclisinden oluşur. Arap yarımadasına yakınlığı sebebiyle tarihte kadim Arabi uygarlıkların, özellikle de Yemen’in, İslam dininin, dilinin, tüccarlarının, oralara yerleşen ailelerin, din adamlarının derin etkisi altında olmuştur. 15. Yüzyıldan itibaren bölgeye nüfuz etmeye başlayan Portekiz, Hollandalı, İngiliz, İtalyan varlığı sebebiyle bu kuvvetlerle rekabet, çatışma ve yardımlaşma çerçevesinde olan ve Arabistan yarım adası ve Kızıldeniz’de hâkimiyet kuran Osmanlı hakimiyeti Somali ülkesi ile yakın ilişkiler kurmuştur. Batı sömürge devletlerine karşı özellikle Sufi İslam çizgisinde olan itikat önderlerinin 18. Yüzyılın sonu, 19. Yüzyılın başlarında zuhur eden ‘Dervişler Hareketi” veya “dervişler Savaşı” olarak bilinen milli kurtuluş mücadelesi Somali tarihinde bir dönüm noktasıdır.

SOSYALİST RÜZGAR

Türk milli kurtuluş mücadelesinde etkin rol oynayan yurtsever itikat önderleri, Libya’da Ömer Muhtar gibi anti-emperyalist itikat önderlerine karşılık emperyalizmin hizmetinde çalışan itikat önderleri de vardı. Bu dini cepheleşme Somali toplumunda laik ve sosyalist kuvvetler ile elkaide kimlikli selefi radikal örgütlerin kuluçkası olmuştur. 1960’ta bağımsız olan Somali ülkesi özellikle Rus, Çin, Küba devrimlerini ilham alan güçlü bir siyasi-askeri yapının ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Somali “ Sosyalist” Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşuna zemin hazırlamıştır. Aslında Mısır 1952 devriminin yarattığı etki Yemen, Suriye, Irak, Sudan’da da aynı tarihlerde benzer gelişmeler Somali ülkesinde de yaşandı.

İSYAN

Bu zaman diliminde Somali ülkesinde önemli altyapı, eğitim, sağlık, tarım alanlarında iyileştirme hasıl olmuştur. 1977-78 Somali-Etiyopya savaşı sebebiyle, Dünya Bağlantısızlar Hareketi üyesi olan Somali Küba ve Rusya’nın Etiyopya yanında yer alması sonucu bu kamptan uzaklaşmış, önce Çin ile daha yakın ardından ABD ve Batı Avrupa ile iş ve güç birliği sürecine girmiştir. Muhammed Ziyad Barri (Barre), Cemal Abdül Nasır, Hafız Esad, Kaddafi, veya Saddam Hüseyin’in BAAS partisinde mutlak kontrol siyasi hayatıyla benzerlikler taşır, eski yoldaşları dahil tüm muhalefeti topyekun ortadan kaldırmaya yönelik girişimine karşı başlatılan isyan 1977-78’de on binlerce insanın ölümüne yol açtı.

Ancak 1991’de görevden uzaklaştırılan Barri sonrasında Somali, günümüzde devam eden kanlı iç savaşlara sahne oldu. Bugün Somali’de daha istikrarlı bir Federal hükümet varlığına rağmen halen güney eyaletleri l-Kaide kökenli El-Şabab örgütünün denetimindedir. Terör eylemleri ile başkent Mogadişu olmak üzere Somali ve Afrika’nın birçok yerinde terör eylemlerine devam etmektedir.

TÜRKİYE NEDEN ORADA?

Somali-Türkiye ilişkileri, Türk ordusunun varlığı, Mogadişu Limanının Albayrak Grubu tarafından işletilmesi, 2020’de Somali’nin Türkiye’ye doğalgaz ve petrol işletmesi için yaptığı öneri, komşu ülke Cibuti’de mevcut olan birçok yabancı askeri üsler, Kızıldeniz’in Türkiye için güvenliği, en nihayet geçen hafta Somali hükümetinin Somali münhasır deniz sahasında mevcut olan doğalgazın çıkarılması ve korunması için Türkiye’den deniz kuvvetleri talebinde bulunması, Türkiye’nin Somali’de askeri, siyasi ve ekonomik mevcudiyetinin, Batılı devletler, ABD ve NATO, Çin ve Rusya ile münasebetlerini nasıl etkileyeceği ve bu çerçevede Mısır ile başlayan münasebetleri, kimin bu varlığa neden karşı olduğu veya desteklediği konularını detaylı olarak 22 Şubat’ta Ulusal Kanal’da Halil Nebiler programında değerlendirdik. Youtube üzerinden izleyebilirsiniz.

Somali ABD NATO