19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Takım da, futbol da ‘milli’ olmalı

Kamil Erdoğdu

Kamil Erdoğdu

Gazete Yazarı

A+ A-

A Milli Futbol Takımı’nın İtalyan teknik adam Vincenzo Montella ile çıktığı ilk maçta Hırvatistan’ı üstelik deplasmanda yenmesi futbolumuza bahar havası getirdi. Başlığa bakıp yabancı teknik direktöre veya devşirme oyuncuya karşı olduğumuz düşünülmesin.

Her spor dalında olduğu gibi futbolda da başarının kalıcılığı, istikrar çok önemli. Milli takımlarda bir ekol oluşturmak kulüp takımlarına göre daha zor oluyor. Zira kulüp takımlarındaki oyuncular bütün sezonu birlikte geçirirken ve çok sayıda maç oynarken, milli takımlar zaman zaman kısa süreli toplanıyor ve oyuncular da değişebiliyor. O nedenle bu süreci yönetebilecek ve bir oyun felsefesi olan takım oluşturacak kişiye takımın emanet edilmesi çok önemli. Öncelikle milli takımın teknik direktör seçimi futbolu yönetenlerin koltuklarını sağlama alma, kendi “adamlarını” istihdam etmenin bir yolu olmamalı.

KUNTZ VE MONTELLA’NIN KARİYERLERİ

Mesela Stefan Kuntz’un milli takımın başına hangi düşünceyle getirildiği 20 maçta çözülemedi. Kuntz, en uzun kulüp teknik direktörlüğünü 2 yılla Karlsruhe’de yaptı. B.Neunkirchen’de 22, W.Mannheim’da 8, LR Ahlen’de 13 maçta takımının başındaydı. Milli takım düzeyinde ise Almaya U21’de 22, Almanya A Milli’de ise sadece 3 maçlık bir geçmişi var.

Montella’nın teknik direktörlük konusunda milli takım geçmişi, yok. Ancak ümitli olmamız için kulüp takımlarındaki başarıları var. Fiorentina ile üç sezon üst üste ilk dörde girerek, 2014-15 sezonunda UEFA Avrupa Ligi’nde yarı finale çıktı.

Daha sonra AC Milan ve Sevilla FC’de çalıştı. Montella, Sevilla ile Kral Kupası finali oynadı ve kulüp tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline Manchester United'ı yenerek yükseldi. Adana Demirspor’u dördüncü yaptı.

DERWALL VE PIONTEK’İN KATKILARI

Türk futbolunda iki yabancı teknik direktörün özel bir yeri var, Jupp Derwall ve Sepp Piontek. Derwall yardımcısı Mustafa Denizli’nin, Piontek de yardımcısı Fatih Terim’in kariyer gelişiminde önemli rol oynadılar ve onlara uluslararası düzeyde katkı sağlayan isimler oldular.

Ancak gerek Denizli gerek Terim bu katkıdan söz etmeyi fazla sevmiyorlar. Hatta Denizli’nin 2000’e Doğru dergisi için yapılan söyleşide “Bana Derwall’den bir miras kalmadı. Her şeyi birlikte yaptık” dediğini kulaklarımla duydum. Derwall’in Galatasaray ve Türk futbolunda bir devrim yaptığını söylemek yanlış olmaz.

Derwall gibi Almanya’nın yetiştirdiği bir futbolcu ve antrenör olan Piontek, Danimarka milli takımının başında dünyanın konuştuğu teknik adam haline geldi. 1984 yılında dördüncü torbadan kura çekimine katılan futbolda isimsiz Danimarka’yı Avrupa Futbol şampiyonasına sokan teknik adam olarak adını duyuran Piontek, ikinci sürprizini, sıfır ihtimal verilen Danimarka’yı 1986 Dünya Kupası finallerine taşıması ile yaptı.

Piontek’in Türk Milli takımı süreci sonuçlar açısından parlak geçmedi, ancak daha ilk maçında Tugay Kerimoğlu'na şans vererek altyapıdan oyuncu yetiştirmeye önem veren Piontek, Okan Buruk, Hakan Şükür, Abdullah Ercan gibi birçok ismi de millî takıma kazandırdı. Genç oyunculara yaptığı yatırım, daha sonra Fatih Terim’e UEFA kupasını kazanan takımı oluşturma yolunu açtı.

SÜPER KUPA KAÇIRILIYOR

Sadece teknik direktör seçiminde değil, futbolcu seçiminde de “kayırmacılığın” olduğu geçmişte çok sık konuşuldu. Milli takım bir dönem bugün terör örgütü olarak anılan bir yapının faaliyet alanıydı. Teknik direktörlerin ve kadronun seçiminde bu yapının müdahaleleri oldu.

Daha sonraki yıllarda vatan-millet edebiyatında mangalda kül bırakmayan futbolcular sıkı prim pazarlığı yaptılar. Hatta üç maçın sonucuna bağlı olarak Avrupa Şampiyonası’na katılan futbolcular, şampiyon olan takımdan fazla prim aldılar. Takım arkadaşının başına silah dayayan, uçakta gazeteci döven futbolcuları bile gördük. Sadece milli takım düzeyinde değil, kulüp düzeyinde de “millileşmek” gerekiyor. Kulüpler arasında düşmanlık tohumları ekildi. “Deplasman yasağı” saçmalığına bir an önce son verilmeli. Deplasmana gitmek sadece bir taraftarlık değil, aynı zamanda bir kültürel faaliyettir.

Sadece farklı şehirler değil, aynı şehrin iki takımı arasındaki karşılaşmalar bile konuk takımın taraftarına yasaklanıyor. Hatta Futbol Federasyonu’nun derbi oynanmasından ödü kopuyor ve Fenerbahçe-Galatasaray arasında oynanacak Süper Kupa finalini kaçıracak ülke arıyor.

ULTRASLAN’IN AÇIKLAMASI

Galatasaraylı taraftar grubu UltrAslan Süper Kupa finaliyle ilgili bir açıklama yayınladı. “Tribünlerimizde görmek istediğimiz” türden bir açıklama olmuş. Ekleme veya çıkarma yapmaya gerek yok:

“Her sezonun açılış ritüeli, Türk futbolunun en değerli şölenlerinden biri olan Süper Kupa finalini önce devre arasına ertelemek, şimdi de Almanya, İngiltere veya Suudi Arabistan'da oynatmaya çalışmak ancak TFF'yi işgal eden böyle vasat altı bir ekibe yakışırdı.

“Futbolun marka değerini aldığı her karar, attığı her adımla düşürmeyi başaran Büyükekşi ve ekibini ülkemizin manevi olarak en önemli derbisini para uğruna değersizleştirecek bu adımdan derhal geri dönmeye çağırıyoruz!

“Dünya futbol camiasının yakından izleyeceği, ülke futbolunun en prestijli rekabeti olan bu maçı yazın transfer piyasasını domine ettiği için Arabistan’da oynatmaya çalışmak akıl tutulmasıdır! “Cumhuriyetimizin 100. yılında bu topraklarda doğmuş bir rekabet, yine bu topraklarda yaşamalı! Bir futbol şöleni haline getirilmelidir! Çok değil aylar önce ülkemizin ev sahipliğini yaptığı Şampiyonlar Ligi finalinin oynandığı ülkemizin en büyük stadı olan Olimpiyat stadında rekor katılım, rekor hasılat ile oynanmalı ve elde edilen gelir bu topraklarda yaşanan asrın deprem afetinin acılarına bir nebze derman olmalıdır!”

Açıklamadaki “bu rekabetin bir futbol şöleni haline getirilmesi” ifadesinin altını çiziyoruz ve yöneticisinden futbolcusuna, teknik adamından taraftarına kadar futbolun bütün paydaşlarının dikkatine sunuyoruz.

Futbol